3 Mart 2018 Cumartesi

Q7.. Superman & Clark Kent


Bülent Timurlenk'in blog yazısı...Alıntıdır...
Tam arşivlik bir yazı daha..
Zidane'ın 2006 Dünya Kupası finalinde Materazzi'ye kafayı atıp oyundan atıldığı an en güzel cümledir: "Bir adamı gettodan çıkartabilirsiniz ama içindeki gettoyu çıkartamazsınız." Quaresma'ya da futbol sahasında defansa yardım etmesini, basit oynamasını, bencil olmamasını, rakiplerle ve hakemle dalaşmamasını söylersiniz. O, ne diyorsanız tersini yapar ama sahada bazen yaptıkları da hiçbirimizin aklına gelmeyen, nice yetenekli futbolcuların denemeyecekleridir.
Delilik ile dahilik arasındaki ince bir çizgide yaşayanlardan Quaresma... Yoksa kim geride olduğu bir derbide iki trivela dener ve birini uzak köşeye mıhlar ki... Rüştü, Ronaldinho ile birlikte Barcelona'nın kapısından girmişti. Net adamdır Quaresma, hocası Rijkaard ile anlaşamadığında "O varsa ben yokum" dedi. Barça'da kim kalmak istemez ki! O, yetiştiği Sporting'in rakibi Porto'nun yolunu tutarken, Katalanlar karşılığında Deco'yu aldılar.
Çok satan bir romanın yazarının da bazı cümlelerini anlayamayabiliriz hayatta, bir rock yıldızının giyim tarzını da garip bulabiliriz. Zor adamlardır, işin doğrusu her seferinde anlaşılmak, kabul görmek de hoşlarına gitmez... Futbol sahası da bir sahne ve sahneye çıkıp ürettiklerini sergileyenlerin o olmazsa olmaz egosu var Quaresma'da. Makas ortalarını, ayağının dışıyla vurduğu topları başkalarında göremeyeceğinin farkında. 18 yaşından beri oynadığı her kulüpte assolist... Assolist altı olan bu adam bir taraftan milyonlar kazanırken Beşiktaş'ta parayla satın alınamayacak olanı bulmuştu. Siyahbeyazlı formayla ilk ve ikinci döneminde Beşiktaş tribünlerinin ve takım arkadaşlarının ona hissettirdikleri sevgi ve şefkat ve de en önemlisi zorda olduğu zamanki hoşgörü...
Burak Yılmaz bir zamanlar Fenerbahçe'nin sağ kanadında oynarken yuhalandığı maçlarda başını öne eğer sonra da ruh halinin tezahürü gidip o başını sıfıra vurdururdu. Quaresma da geçti o günlerden. Inter forması giyerken San Siro'nun tribünleri üzerine çöküyordu Portekizli deli-dahi adamın. Burak da Quaresma da sonra sığınacak bir yuva buldular. Babam ve Oğlum'daki gibi; Beşiktaş bir oda verdi ona... F.Bahçe derbisinde Fernandao'nun golü sonrasında Mehmet Topal'ın alnının kanayıp yerde kaldığı pozisyonda tribünleri sakinleştirmeye çalışan adamın, Beşiktaş'a derbiyi iki golüyle kazandırması tesadüf değil. 
Portekiz'de ona genç yaşlarında "Mustang" lakabını takmışlardı. Sonra sahada akıllara ziyan hareketlerle yeteneğini konuşturduğunda "Harry Potter" dediler. Quaresma, kariyerinin başından beri "Superman" olduğunun farkında. O sadece  olduğu anlarda sevgiyi arayan, anlaşılmak, kabul görmek isteyen biri... Zaten kim bu siyah-beyaz aşk hikayesinde sevdiği için çabalarken, sevildiğini duymak istemez ki?

Hiç yorum yok: