Popescu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Popescu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Temmuz 2021 Pazartesi

Popescu Florya'da


 Popescu: "Bana göre Florya hiç değişmemiş. Oyuncu dönemimdeki olan aynı Florya olarak kaldı diye düşünüyorum. Hocayı görmekten çok mutlu oldum, çok sevindim. Buraya geldiğimde sanki diğer oynadığım kulüplerde gittiğimde hiç hissetmediğim bir duygu hissediyorum."

Efsaneler Yine Florya'da



 

13 Nisan 2020 Pazartesi

Popescu'nun Corona Günleri


Popescu: "Karantinada, Galatasaray ile Arsenal'i 2000 UEFA Kupası finalinde yendiğimiz maçı izleyeceğim. O gün biz tarih yazdık."

7 Haziran 2019 Cuma

Once Upon A Time İtalya


İtalya 90 Dünya Kupasından bir kare...Kamerun - İtalya maçı ve tanıdık yüzler var. Popescu ve Roger Milla

3 Mart 2018 Cumartesi

Terim Kovulacaktı !


"GALATASARAY'A GELMEDEN ÖNCE HAGİ'Yİ ARADIM"
Hagi'yi arayıp Galatasaray'ı sordum. Hagi, "Abi gel, iş ciddi, uzun vadeli. Avrupa kupalarını düşünüyorlar. Çok ciddi bir antrenör var. Kulübün içinden birisi. Tecrübeli oyuncu arıyorlar. Çok kaliteli bir genç grubu var ve ortada ciddi bir proje var." dedi. 

"SAMSUNSPOR'U YENEMESEYDİK FATİH TERİM GÖNDERİLECEKTİ"

Galatasaray'a ilk geldiğimde kamp yeniden yapılıyordu. Takım Amerika'daydı. Benim için şoke edici bir durumdu. Hazırlıksız geldim çünkü. Takım kamptayken ben Barcelona ile sezonu daha yeni bitirmiştim. Sadece 7 gün tatil yapmıştım. Kampa geldim ve 2 hafta sonra lig başladı. Lige kötü başladım. Fatih Terim de "Acaba hakiki Popescu bu mu diye?" soruyordu. 3. hafta beni ve Filipescu'yu yedeğe çekti. 20. dakikada beni oyuna stoper aldı. Önceden orta sahada oynamıştım. Defansta ise tam kaos var ama defansta iyi oynadım. Sonraki maç Samsunspor. Eğer galip gelemezsek Fatih Terim gönderilecekti. Defansta müthiş oynadım ve golümü attım. 2-0. kazandık. Sonra yükselmeye başladık. 

2000'DE DÜNYANIN EN İYİ TAKIMI OLDUK"

2000'de dünyanın en iyi takımı olduk. Hedeflediğimiz tüm kupaları aldık. Türk futbolunun en iyi kulüp takımı diyorlardı bizim için. Fatih Terim ise bir winner! Müthiş bir karizma. Modern vizyonlu bir teknik direktör. Ofansif futbolu seven bir hoca. Çok adil ve oyunculara yakın, bize karşı saygı duyan bir teknik adamdı. Bizi de çok sevdi. Hala seviyor. Her şeyi beraber yaptık. Hala arkadaşız. Hala bizi çağırıyorlar ve ara sıra kendi evimiz gibi gördüğümüz Florya'ya mutlaka uğrarız. 

"EMEKLİLER TAKIMINA GİTMİŞİZ MUAMELESİ GÖRMÜŞTÜK"

Galatasaray'a ilk geldiğimizde çok eleştirildik. Futbolcu mezarına veya emekliler takımına gitmişiz muamelesi gördük. Ancak çabuk kazandık. Büyüdük. Türk taraftarları gerçekten çok tutkulu. Bizi dururur, öperlerdi. Hagi ise çok kızardı. Ben sakinleştirirdim onu. 

"HAGİ'Yİ HER ZAMAN GEÇMEK İSTİYORDUM"

Popescu kariyeriyle ilgili olarak ise 1990 ve 1996 senesinde Real Madrid'i iki kez reddettiğini, acemilikten Real Madrid'in kim olduğunu anlayamayıp PSV'yi tercih ettiğini söyledi. 1996'da ise Barcelona'da kaptan olduğunu ve Capello'nun onu Real Madrid'e çok istediğini belirten eski futbolcu, "Hagi Rumen futbolu için efsaneydi. Ben 6 kez yılın Rumen futbolcusu ödülünü aldım ama her yılbaşında hedef olarak Hagi'yi geçeceğim." derdim kendi kendime. Hagi ile çok iyi arkadaştık ama ondan daha iyi olmak istiyordum. Bu fikir, bu hedef beni daha iyi bir futbolcu yaptı." 

17 Ocak 2017 Salı

20 Sene Olmuş Dile Kolay

Bu maçı izlediğimi net hatırlıyorum 1997 senesi...20 sene geçmiş üzerinden...Ayrıca bu forma denince aklıma gelen topçu net olarak Adrian İlie...

4 Aralık 2016 Pazar

Londra'da Roman Havası


Galatasaray'da illede Roman olsun yılları..Hagi ve Popescu bir Chelsea maçında vatandaşları Dan Petrescu ile mücadele ederken.

30 Ocak 2015 Cuma

Bir Zamanlar Barcelona


Popescu'nun kaptan olduğu Ronaldo'lu Figo'lu Guardiola'lı Luis Enrique'li efsane Barcelona...

28 Mayıs 2014 Çarşamba

Eskilerden ... İtalya 90


1982 ve 1986 Dünya Kupalarını fazla hatırlamıyorum.Aklımın erdiği ilk kupadır benim için İtalya 90...O yüzden bende yeri ayrıdır.

16 Ocak 2014 Perşembe

Popescu & Demirören

Romanya Federasyon Başkan adayı Popescu,yardımcısı Hagi...Orada kaliteye bak burada Demirören'e bak...İnsanı futboldan soğutur bu durum.

24 Ocak 2013 Perşembe

Hagi Ve Popescu'lu Barcelona

Arsenal'in 11 yabancı futbolcu ile sahaya çıktığı dönemler değildi o zamanlar...La Liga'da 3 yabancı sınırlaması olduğu yıllar.Henüz Bosman kanunları yoktu ortalıkta.Barcelona'nın üç yabancısı kim mi? Hagi-Popescu-Figo...Şiir gibi futbolun oynandığı dönemlerdi o zamanlar ne 4-4-2 konuşurduk,ne 4-3-3 ne de futbolcunun koşu mesafesi.

28 Ekim 2011 Cuma

Unutulmayanlardan...GP


''Hayatında neyi tekrar yaşamak istersin ?' diye sorsalar, Galatasaray'da ki dönem derim
Benim dönemimdeki kadro belki de GS tarihinin en iyi kadrosuydu. İyi sonuçlar olmadan, iyi bir kadro diyemezsiniz.
Şanslıyım, UEFA finalindeki penaltılarda 4. sırada ben vardım. O da son penaltı oldu. Futbol hayatımın en güzel anıydı.
Benim için Fatih Terim eşittir başarı demek. İnsana güven veriyor. İnanıyorum ki Fatih Terim tekrar başarılı olacaktır. ''

G.Popescu

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Karakter Oyuncusu, Popescu...

''Uzun yıllardır, Galatasaraylılar bir araya geldiklerinde şu soruyu sorarlar: “Galatasaray’a gelmiş en büyük savunma oyuncusu kimdir?” Song çok büyük bir savunma oyuncusudur, Falco sarkık liberolu 3-5-2 çağının kralıdır, yabancı bir oyuncu olmasına rağmen Stumpf tekmeye kafa sokmasıyla her zaman kalplerin en unutulmaz köşesinde kendine yer bulur. Bu isimler saygıyla anıldıktan sonra asıl tartışma başlar: “Hayatında sadece Galatasaray forması giyen Bülent Korkmaz mı, yoksa dünya futbolunun en klas, en stil savunma sanatçılarından Popescu mu?”Bülent ve Popescu, anketlerden hep kafa kafaya çıkar. Kıstas olarak yürek alındığında Bülent fotofinişle Popescu’yu geçer ama oyun zekası söz konusu olduğunda Popescu, savunmacı olarak Bülent’e bile fark atar. Ama işte tam da bu anda tartışmanın beyhudeliği bir kez daha kanıtlanır. G.Saray’a gelmiş en büyük savunma, dünya tarihinde bile eşine az rastlanır bir yürek-zekâ sentezine imza atan Bülent-Popescu tandemidir.
UEFA Kupası’nı kazanan Galatasaray’ın kimyası da tüm bu eserlerden farklı değildir. Hagi’nin tanrısal yeteneği ve top büyücülüğü ne kadar belirleyiciyse, takımın en ileri ucunda Hakan Şükür’ün hücum presinde başlayan takım savunması kurgusunda, Popescu’nun ayakları ve kafasındaki demir perdenin kestiği tüm toplar Galatasaray’a ve Türk futboluna UEFA Kupası olarak geri dönmüştür.Nasıl “Hagi olmasa UEFA Kupası’nı kazanamazdık” diyorsak, Popescu olmasaydı da o efsanevi geceyi yaşayamayacağımızı kabul edelim artık.
Bu topraklara gelmiş en büyük futbol filozofu Hagi, Popescu’nun alınmasını istedi. O zamanlar, Popescu geldiğinde “Hagi, bacanağını getirdi” diye yazıp geçtiler. Herkesi aptal kendilerini tek akıllı zannedecek kadar aptal olanlar için Popescu’nun tek özelliği Hagi’nin bacanağı olmasıydı. Ama o gün Atatürk Havalimanı’nda başlayıp, Kopenhag Havalimanı’nda UEFA Kupası ile biten o muhteşem filmin en iyi yardımcı erkek oyuncusu tam da bunları yaşamak için gelmişti.
1990 yılında Hollanda’nın PSV takımına transfer olduğunda, PSV’nin yeminli düşmanlarından Ajax’ın sembol ismi Cruyff ilk PSV-Ajax derbisinden sonra Popescu’yu yere göğe sığdıramadı: “Bugün iki takım arasındaki tek fark Popescu’ydu. Bizim Ajax’lılar, üzerlerine gelen her topu taca atmayı savunma yapmak zannediyorlar. Halbuki benim bildiğim savunma, hücumu başlatmak için yapılır. En iyi savunma, hücum; en iyi hücum da savunmadır. Popescu, bunu en iyi şekilde özümseyerek sahada adeta futbol dersi verdi.”
PSV’ye geldikten sonra, takımın sembol ismi Eric Gerets ile yolları kesiştiğinde mevkisinin en iyisi olmayı başardı. 36 yaşında olmasına karşın karşısındaki oğlu yaşındaki rüzgar gibi oyuncuları durdurmayı başaran Gerets, yine aynı odada kaldıkları bir gece ona savunma sanatının en büyük sırrını açıkladı: Oyunun okumak!Popescu 1989’da Hagi’yi bile geçerek Romanya’da “Yılın Futbolcusu Ödülü”nü almıştı. PSV kamplarında Eric Gerets ile geçirilen uzun geceler, bambaşka bir Popescu yarattı.
Popescu, Türkiye’ye “Hagi’nin bacanağı” olarak geldiğinde, Hagi’den bile daha kariyerli bir futbolcuydu. Hagi, Barcelona’da bir türlü rüştünü ispatlayıp sürekli forma şansı bulamazken, Popescu efsanevi Katalan ekibin Figo ile beraber Katalan olmayan ilk kaptanlarından birisi olmuştu. Barcelona’dan ayrıldığında Galatasaray ile söz kesmeden önce başta PSV ve Feyenoord olmak üzere Hollanda ve diğer üst düzey Avrupa liglerinden birçok kulüpten teklif almıştı. Ama o eşi ve Hagi sayesinde İstanbul’u, Galatasaray’ı seçti.1997-2001 yılları arasında Galatasaray, tarihinin en başarılı dönemini yaşarken, UEFA Kupası’nın kazanılmasıyla ölümsüzleşen filmin son anında yine Popescu olacaktı. Popescu, Türkiye’ye UEFA Kupası’nı getiren son penaltı gerilirken, spiker Levent Özçelik adeta yalvarıyordu: “Hadi oğlum, hadi oğlum…” O anda Levent Özçelik’in sesini duyan bir Arap atı, birden şahlanıp bir İngiliz atını bile geçebilirdi. Ama bizler televizyonlarımızın başında o penaltının gol olacağına adımız kadar emindik. Çünkü Popescu, bize öylesine bir güven vermişti ki tıpkı sonu hep mutlu biten filmlerde tam o filmin kopma sahnesinde devreye giren güvenilir yardımcı karakter gibiydi. O anda Ümit Aktan içinden şöyle geçirmiştir herhalde: “Değil Seaman, bütün He-Man’ler gelse yine o topu kurtaramaz.”Tabii ki gol olacaktı. Popescu, tam da bunun için doğmuştu. Filmin başrol oyuncusu Hagi, gereksiz yere Tony Adams ile Tony Adams olup oyundan atıldığında, en iyi yardımcı erkek oyuncu tüm soğukkanlılığı ve zekâsıyla devreye girmişti. Galatasaray, en büyük yıldızını kaybedip 10 kişi kaldığında, Popescu başta kendi takımı olmak üzere hepimize Galatasaray’ın bir an bile bir kişi eksik olduğunu hissettirmedi. Sanki o kalan sürede Popescu, müthiş kariyerinin özetini izlettirdi. PSV’nin “serbest savunmacı”sı, Barcelona’nın muzaffer kaptanı, Romanya’nın gizli kahramanı, her Arsenal atağını başlamadan bitirip G.Saray akınına dönüştürdü. Sürekli takımını ileri itti. Sakat sakat oynayan kaptan Bülent’le oluşturduğu ikili, bizlere Çanakkale Savaşı’nı, İkinci Dünya Savaşı’nda küçük ama gururlu Balkan ülkelerinin işgale karşı verdikleri mücadeleyi hatırlatacak kadar destansıydı. Hepsinin üzerine bir de son penaltıyı sanki antrenmanda atıyormuş kadar soğukkanlılık ve Seaman’ın sinirlerini tahrip eden bir neşeyle filelere yolladığında hemen kendisini Türkiye’ye getiren saha kenarındaki kader arkadaşına, başrol oyuncusuna koştu.
Finalin ertesi günü, İngiliz gazetelerinde “Arsenal’in Nemesisi” manşetinin altında onun penaltı sonrası yüz ifadesi vardı. Barça kaptanı olarak Avrupa Şampiyon’u olduğunda bile bu kadar sevinmemişti. Galatasaray’ı, İstanbul’u, fazlasıyla Rumenlere benzettiği Türkleri bir ayrı sevmişti.Sonraları, biz yine en iyi yardımcı erkek oyuncunun hakkını vermedik. Ona bir jübileyi bile çok görüp “Bu yaşta futbolcudan kâr ettik” diye böbürlenerek Lecce’ye sattığımızda biraz ayıp ettik. Halbuki “bizim” Popescu, bir dahaki sezon Türk oyuncular adamdan sayılmayıp sadece yabancıların parası ödendiğinde parayı almayı reddetmiş, yönetime karşı gelmişti. Son maçında, omuzlara bile alınmamış, sadece ailesinin getirdiği küçük pastayı takım arkadaşlarıyla birlikte kameraların çok uzaklarında yemişti. Galatasaray formasını giydiği 189 maçın her dakikasının her saniyesinin hakkını vermiş, Üçünci Lig takımıyla oynana kupa maçında bile UEFA Kupası Finali’nde oynuyormuş gibi savunma sanatının en eşsiz örneklerini sergilemişti.Bence bir jübileyi değil, antrenman tesislerine Hagi ile birlikte dikilecek bir heykeli hak ediyordu. Ama faal futbolu bırakıp menejer olduktan sonra G.Saray’a getirdiği isimler İstanbul gece hayatına dalıp Popescu olamadıklarında, ağır hakaretlere maruz kaldı. Halbuki o, 2000 yazında Bülent ve Suat’tan sonra üçüncü kaptanlığa getirilip Okan Buruk’un hışmına uğradığında bile sesini yükseltmemiş, “Ben zaten Barcelona’da kaptanlık yaptım, çok isterse hemen ona veririm” demekle yetinmişti...
En iyisi YouTube’u açıp mesela 2000 UEFA Kupası Finali’ni tekrar tekrar izleyelim. Popescu’nun tekrarı yok çünkü!
Ali Ece'nin yıllar önce F Dergisi için yazdığı Popescu portresi...

20 Eylül 2008 Cumartesi

Popescu


22 yaşında PSV'ye gittiğini, ancak dil sorunu nedeniyle tereddütleri bulunduğunu ifade eden Popescu, "Çok fazla olmasa da İtalyanca biliyordum. Bu nedenle Teknik Direktör Boby Robson bir formül bularak, İtalyanca bilen tek futbolcu olan Gerets'le beni oda arkadaşı yaptı. Çok harika bir insandı. Bana hem kardeşlik, hem de babalık yaptı. Jübilesine kadar birlikte aynı odayı paylaştık" diye konuştu.Gerets'in de savunma oyuncusu olması nedeniyle kendisine çok yardımcı olduğunu vurgulayan Popescu, "Sürekli taktik ve nasıl bir stille oynamam gerektiği konusunda yardımcı oldu. Soğukkanlılığımı Gerets'ten almış olabilirim" ifadesini kullandı.
Yolu Galatasaray'dan geçen bu iki kişide bu topraklarda iz bıraktı bana göre...Her ikiside hakkında yazı yazılası insanlar ve yazacağım en kısa zamanda.

11 Temmuz 2008 Cuma

T-Shirt



Galatasaray'da efsane olan iki unutulmaz futbolcu...UEFA Kupasını aldığımız andaki görüntüleri t-shirtlere desen olmuş.