Daum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Daum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Eylül 2015 Cuma

Deli ile Dahi Arasında Bir Adam C.Daum

FFT Eylül...Daum röportajı...
Futbolculuğunuzda da teknik direktörlüğünüzdeki kadar hırslı mıydınız?Oynadığım her maçı kazanmak istiyordum sadece. 
Futbol oynamaya başladığınızda nasıl hayalleriniz vardı?1960’larda Alman Milli Takımı çok popülerdi. Alman Milli Takımı’nda oynayan oyunculara hayrandım. Franz Beckenbauer, Paul Breitner gibi olmak isterdik hepimiz. Tabii Johan Cruyff’u da beğenirdik.
Teknik direktörlüğe başlamanız nasıl oldu?Öncelikle bir öğretmenim. Okulda da altyapı kategorisindeki öğrencilere ders veriyordum. Altyapıda teknik direktörlük yaparken kendimi geliştirmek için diğer tecrübeli teknik direktörlerle fikir alışverişi yapıyordum. Beni en çok destekleyen kişi Rinus Michels’ti. O, dünya futbolu için önemli bir adamdır. 1974’den 1984’e kadar altyapıda kaldım.
1986 yılında Bundesliga’dan düşmek üzere olan Köln’ü çalıştırmaya başlamışsınız ve 1989’a kadar takımı onuncu, ikinci ve üçüncü yapıp, UEFA Kupası’nda çeyrek final oynatmışsınız. Nasıl toparlamıştınız o takımı?Takımı sonuncu sıradayken almıştım. Mesafe çok büyüktü ama düşeceğimize hiç inanmıyorduk. Kimse bizim UEFA Kupası’na gideceğimize ihtimal vermiyordu.
Bundesliga’da, Avusturya’da ve Türkiye’de çalıştırdığınız takımlara şampiyonluklar kazandırdınız. Bütün liglerde şampiyonluğa aynı yollardan mı gidiliyor?Sadece futbolcularla değil, bütün kulüp çalışanlarıyla bir birlik kurmaya çalıştım. Bir futbolcu kendini geliştirirse bu benim başarımdır. (Dolabını açıp bir dosya çıkarıyor ve gözümüze Fenerbahçe klasörleri çarpıyor. Fenerbahçe klasörlerinin yanında, bugüne kadar çalıştırdığı bütün kulüplerin klasörleri var ve Daum’un arkasında duran siyah dolap onlarla dolu!)
Bütün çalışmalarınızı tek tek yazıyor musunuz?Aklına gelebilecek her şeyin kaydını tutarım. Bu elimdeki Fenerbahçe’nin 2006 sezonunun klasörü. Bütün toplantılarımı, bütün görüşmelerimi yazarım. Yönetici ne demiş, futbolcu ne demiş… Futbolculara sürekli puanlar veririm. Bunu bütün teknik direktörlüğüm boyunca yaptım. Rakip analizleri, takımlarımın analizleri, rakip futbolcuların durumları, izlemeye aldığım, transfer için takip ettiğim futbolcuların gelişimleri… Her birini tek tek elimle yazarım. Çok kişilerden saldırıya uğradım. Robert Enke’yle yaptığım görüşmeden sonra yazdıklarım burada. (Bu sırada Robert Enke’yle ilgili el yazısıyla yazılmış bir sayfa açıyor) Robert’in psikolojik rahatsızlığını çok önceden biliyordum. Tarihe bakabilirsin. Konuşmamızın ayrıntılarını söyleyemem çünkü ona saygım var. O öldükten sonra “Onun hastalığını kimse bilmiyordu” dediler.
Hangi konuda saldırıya uğramıştınız?Robert’in rahatsızlığını menajerine söyledim. O da biliyordu ama Robert’in üzerinden para kazanmak için beni dinlemedi. Tedavi edilmesi gerektiğini en başından söyledim. Çok üzgünüm.
Bunları bir kitaba çevirmeyi düşünüyor musunuz?Görüşmelerimi değil ama analizlerimi internet sayfama aktarmaya çalışıyorum.
daum dosya
Daha önce hiç böyle bir arşiv görmemiştik!Dünyada başka bir kişinin elinde olduğunu sanmıyorum. Kimse uğraşmaz.
1992 yılında Stuttgart’ı çalıştırdığınız dönemde ligin son maçının son dakikalarında Leverkusen’e karşı kazandığınız bir şampiyonluk var. Neden çalıştırdığınız takımlar son maçta şampiyon oluyor ya da olmuyor?Bir şeyi kazanmak için mücadele ediyorsunuz. Şampiyonluğu kazandığınız zaman “Sonunda kazandım!”, kaybettiğiniz zaman da “Son anda kaybettim!” diyorsunuz. İçinizden “Sonuna kadar mücadelemi sürdürdüm, elimden geleni yaptım” diye geçiriyorsunuz.
Bu strese nasıl dayanıyorsunuz?Hayata bakış tarzım biraz farklı. Bir teknik direktör nasıl yaşarsa futbolcular da o şekilde oynar. Ben takımın bir resmiyim. Hayatımdaki her şey planlıdır.
1994 yılında Beşiktaş, Kocaelispor’la bir maç yapıyor. Skor 7-1 ama siz yedek kulübesinden bağırmaya devam ediyorsunuz. Bunun gibi daha birçok sahne var aklımda. Futbolcularınızdan daha fazla ne istiyorsunuz?Ellerinden gelenin en iyisini yapmalarını istiyordum. Skor iyi diye arkama yaslanamam. Her maç bir fırsattır. Belki o maçta futbolcularıma yeni bir şey kazandırırım. Mükemmel olmayı hedef olarak görmezsem oyuncuya hiçbir şey yaptıramam.
Almanya’da takım çalıştırırken bir maçtan önce soyunma odasına bir çuval para getirip “Kazanırsanız bu para sizin” demişsiniz. Türk futbolcularıysa daha çok duygusal olarak motive edebildiğinizi söylemiştiniz. Alman futbolcularla Türk futbolcuları birbirinden ayıran en önemli özellikler nelerdir?Almanya’da futbolcularımın motive olmaları için cam üstünde yürüttüğüm de oldu, herkes gibi prim verdiğim de… Türk futbolcusunun duygusal olduğu kesin. Önemli olan, bu duygusallığı iyi ayarlayabilmek. Teknik direktör futbolcunun önce beynine, sonra da kalbine girebilmeli. Almanya’da futbolcunun kalbine girmek zordur, Türkiye’deyse beynine.
Türkiye’ye geldiğinizde “Burada bu işler böyle yürüyormuş” deyip, şaşırdığınız çok şey oldu mu?Türkiye’de biri size “Daha sonra” diyorsa o iş asla yapılmaz. Zaman kavramlarımız farklı. Aklıma bir şey geldi. Bir Fenerbahçe-Trabzonspor maçında 1-0 öndeydik. Sahaya “Kaptan, konuuuş!” diye bağırdım (Bunu uygulamalı olarak gösteriyor). O da bana “Evet! Evet!” diye bağırdı. Ben oyuncularımdan iyi savunma yapmalarını isterken bir baktım bizim takımın bir oyuncusu bizim kaptana omuz atıyor. Ne yapıyorlar bilmiyorum! O maçı bir şekilde kazandık. Maçtan sonra “Siz delirdiniz mi? Ne yapıyordunuz öyle?” dedim. Meğer kaptan anlamış ki “Tanrı’yla konuş”, bizim oyuncu da onu uyarmak için omuz atmış (gülüyor)!
Türkiye’nin iki büyük kulübünü defalarca şampiyonluğa oynatmışşampiyon yapmış biri olarak Türkiye’de bir takımı şampiyon yapmanın şifrelerinin neler olduğunu düşünüyorsunuz?Bu her sezon için, her kulüp için değişir. Beşiktaş’ı şampiyon yaptığımda müthiş bir ekiple çalıştım. Mehmet, Rıza, Feyyaz, Ali, Metin… Hepsi eğitim görmüş, efendi, bilgili futbolculardı. Süleyman Seba gibi bir yöneticiyle çalıştım. Onu tanıdığım için çok mutluyum. Onun gibi bir başkan daha tanımadım. Hiçbir zaman işlerimize karışmadı.
Fenerbahçe’de Aziz Yıldırım işlerinize ne kadar karışıyordu? Onunla da Süleyman Seba gibi bir iletişim kurabildiniz mi?Süleyman Seba başka türlü yetişmiş, yaşı daha farklı bir insandı. İkisini karşılaştırmamız yanlış olur.
Fenerbahçe’de transferleri sizin yapmanıza izin veriliyor muydu? Takım kurmanız için size özgürlük tanındı mı?
Bütün transferler Aykut Kocaman ve yönetim tarafından yapılıyordu. Hangi futbolcuları istediğimi söylüyordum ama stoper istesem forvet getiriliyordu! Roberto Carlos ve Vederson elimizdeyken bir anda Andre Santos alındı. Akıl almayacak bir iş!
Alex de Souza’yı kim transfer etmişti?2002-03 ve 2003-04 sezonlarında yine listelerimi vermiştim. Alex konusunda çok zorlandık. Aziz Yıldırım, Hakan Bilal Kutlualp ve Mahmut Uslu çok uğraştı. Defalarca Brezilya’ya gittiler. Haklarını yiyemem.
Fenerbahçe’de bir dönem Van Hooijdonk’u, bir dönem de Alex’i sivrilttiniz, takımları onların üzerine kurdunuz. Takım hep bir kişinin üzerinden yürürken işler iyiydi ama sizin zamanınızda Van Hooijdonk, sizden sonra da Alex kulüpten kötü bir şekilde ayrıldı. Bir süre sonra bu oyuncular sorun mu olmaya başlıyor?Fenerbahçe’de hâlâ böyle bir arayış var. Takım bütünlüğünün bozulmaması için de ayrıca uğraşıyordum. Ayarı iyi tutturmak gerekiyor. Yoksa işin ucunu kaçırabilirsiniz.
Van Hooijdonk’la aranızdaki de buna benzer bir şey miydi?Kilit futbolcular önemlidir. Sakatlıkları oyununuzu berbat edebilir. Pierre çok sık ve uzun süreli sakatlıklar yaşamıştı. Tedavisi için sık sık Hollanda’ya gitmek zorunda kalıyordu. Bu yüzden Anelka’yı aldık. Kilit futbolcu bazı güçleri eline alabiliyor ama bunu iyi bir teknik direktör görür ve önlem alır.

Sizden sonra Fenerbahçe’ye Zico geldi. Fenerbahçe’ye birçok konuda büyük katkıları oldu. Sistemde sürekli yeni şeyler denedi ama sonunda sizin oturttuğunuz sisteme döndü ve başarılı oldu. Ayrıldığınız bütün kulüpler sizden sonra çok başarılı oluyor. Leverkusen, Şampiyonlar Ligi’nde final oynadı; Fenerbahçe çeyrek finale çıktı… Nasıl izliyorsunuz onların başarılarını?Bu gurur duyulacak bir şey. Kurduğum kadro ve taktikle yeni gelen teknik direktör başarılı oluyorsa bundan mutluluk duyarım. Ayrıldığım kulüplere geri dönmem de bu sayede oluyor.
Şampiyonlar Ligi’nde eski takımlarınızı izlerken neler hissediyorsunuz?Çocuklarımı izler gibi izliyorum. Onların üzerinde benim de emeğim olduğu için mutlu oluyorum.
Sizi beğenenler size “dâhi”, beğenmeyenler “deli” diyordu? Neden bu kadar uçlarda yorumlar alıyordunuz sizce?İnsanları memnun edemezsiniz. Özellikle de herkesin istediği bir göreviniz varsa… Nasrettin Hoca hikâyeleri de var bunun gibi. Bayılıyorum onun hikâyelerini okumaya! (Gülerek bildiği birkaç hikâyeyi anlatıyor)
Türk yazarların kitaplarını da okuyor musunuz?Orhan Pamuk’un bütün kitaplarını okudum. Türkçeden İngilizceye çevrilen kitapları okuyorum. Türklerin nasıl düşündüğünü anlıyorum böylece. Türk tarihine de çok meraklıyım.
Türklerin kafası nasıl çalışıyor sizce?
Türkler için her şeyden önce şerefleri gelir.
Bazerklerin tatminsiz olduklarını da düşünüyor musunuz? Üçüncü olsanız çok fazla tepki gösterilmeyecekti belki ama son maçlarda şampiyonluk kaçırdığınız için eleştirildiniz…Fenerbahçe için ikincilik her zaman kötü bir sonuçtur. Trabzonspor ya da Gaziantepspor’u çalıştırıyor olsaydım bu kadar tepki almazdım.
Denizli’de şampiyonluğu kaçırdıktan sonra aynı şeyin yeniden başınıza geleceğini tahmin eder miydiniz? Ya da aynı şeyin olacağını bilseydiniz, yeniden Fenerbahçe’nin başına geçer miydiniz?Bu kaç teknik direktörün başına gelebilir ki! Bir daha Denizli’deki gibi bir maç olmayacak çünkü dünyanın hiçbir yerinde maçlar 116 dakika sürmez!
Bursaspor’un şampiyon olduğu Fenerbahçe-Trabzonspor maçı için ne düşünüyorsunuz?Fenerbahçe o gün oynadığından daha iyi futbol oynayamazdı. Trabzonspor’un iyi bir kalecisi var ve Fenerbahçe maçında çıkardığı topları bir daha başka bir maçta çıkaramayacak. O gün her şeyimiz vardı ama şansımız yoktu. Anons olayından sonra herkes dağıldı. 4 dakikamızı da o anons yüzünden kafa karışıklığıyla kaybettik. Belki o dakikalarda sonucu değiştirebilirdik. Taraftarlar sahaya indi! Facia! Lugano “Topu öne doğru oynamayın, tutun” diyordu. Her şeye rağmen takımımı şu gün bile tebrik ederim. Harikalardı. Bütün futbolcularımla gurur duyuyorum.
Türkiye haricinde birçok takıma genç oyuncu kazandırdınız. Köln’de Thomas Hassler, Bodo Illgner, Jürgen Kohler; Stuttgart’ta Matthias Sammer; Leverkusen’de Carsten Ramelow, Jens Nowotny, Kovac kardeşler, Ze Elias, Emerson, Ze Roberto, Michael Ballack… Türkiye’de neden olmadı? Türklerin beklentisi büyük transferler ve onların oynaması mı? Ligde şampiyonluk baskısı mı?Bu saydıkların yetiştirdiklerimin küçük bir kısmı. Fenerbahçe’de Salih’i izlemiştim mesela. Özellikle Avrupa maçlarını izledim. İnanılmaz yetenekli bir oyuncu. Bu futbolcu Türkiye’den çıkıyor ama o oyuncuyu yine Türkler bitiriyor. Taraftarlar, kulüpler, futbolcunun çevresindeki insanlar futbolcuları bitiriyor. Sadece yetenek hiçbir zaman yetmez. Sergen Yalçın tanıdığım en yetenekli oyunculardan biriydi (Tercümanımız çevirirken Türkçe olarak “Bir Alex! Aynen!” diye de ekliyor). O dönem Roberto Baggio’dan daha yetenekliydi ama aklı futbol dışındaki şeylerle de meşgul olduğu için uluslararası bir başarısı olmadı.
Çalıştırdığınız takımlarda alışılmadık şeyler deniyordunuz. Hatta maç içinde sağ bekle sol bekin yerini değiştiriyordunuz, stoperden sağ açık yapıyordunuz… Bunu imkânsızlıklardan mı yapıyordunuz, yoksa her futbolcunun birkaç farklı mevkide oynaması gerektiğini mi düşünüyorsunuz?Bunu ne zaman yapıyorsam bilin ki elimde o mevkide oynatacak oyuncu yoktur. Yani bu değişiklikleri çoğunlukla mecburiyetten yapıyordum.
30 yaşında bir futbolcunun yeni bir özelliğini keşfetmek gibi, bu değişikliklerde sizişaşırtan bir şey olmuş muydu?Hiç kimse Ümit Özat’ın sol kanatta oynamasını beklemiyordu. O zaman bir de milli takımlarda sol kanat problemi vardı. Milli takım için de ilaç gibi oldu bu değişiklik. Belki Ümit bile bilmiyordu bu yeteneğini. Hepimiz çok şaşırmıştık. Aslında defansta oynuyordu, ben onu ön libero olarak almıştım, defansif orta saha da oynattım, sol tarafta oynadı, Köln’de de sağ tarafta oynadı. Garip bir adam (gülüyor)!
Nasıl bir scout ekibiyle çalışıyorsunuz?
Futbolcuları güvendiğim insanlara izletir ve gelişimlerini gözlemlerim. Fenerbahçe’ye Robert Kovac’ı istedim, alamadık. Juventus’a gitti sonra. Çok futbolcuları parlamadan istedim ama kulüplere söz geçiremedim. Birçoğunu Aziz Yıldırım istemedi. O hep Roberto Carlos’u istedi ve sonunda aldı. Roberto Carlos yerine Abidal’i alması için direttim. Michael Essien izlettim mesela. Daha keşfedilmeden Patrice Evra’yı alabiliyorduk, biliyor musun? Hamit’i almayı çok istedim ama Hamit gelmek istemedi.
Türkiye’de bir takımı şampiyon yapmak isteyen teknik direktörün nelere ihtiyacı var?Bu bir yemek tarifi gibi bir şey değil. Beş madde saysam geriye 50 madde kalır. (Bu sırada bize bilgisayarından kulüplerin içindeki çalışan örgüsünü gösteren bir gösterim yapmaya başlıyor) İyi bir ekiple çalışmak en baştaki maddedir. Futbolcunun içtiği antibiyotiği bile takip etmek bu ekibin işidir.

15 Mayıs 2011 Pazar

Bira Banyosu altında Daum...

Bundesliga şampiyonluğunu bira banyosu ile kutlamak eski bir gelenek Almanya'da...B.Dortmud'un E.Frankfurt'u yenmesi Daum'un takımının lige vedası anlamına geliyor.Daum'un bakışa dikkat! Sevinç ve üzüntü aynı fotoğrafta.Nuri'nin Madrid yolculuğu öncesi güzel bir final oldu bu maç.

18 Haziran 2010 Cuma

Çadır Tiyatrosu...


C.Daum en az Hakan Şükür kadar bana içten pazarlıklı ve samimiyetsiz gelmiştir her zaman.O parasını almadan gitmemek için herşeye eyvallah diyor,Fenerbahçe'de geçen sezon Aragones'e ödemişken bu kez Daum'a 8-10 milyon Euro para vermemek için çadır tiyatrosu oynuyor.Sonucu hep birlikte göreceğiz.Ercan Güven kendi bakış açısıyla konuyu yazmış bugün...
**************************************
Madem ki kaldı, bu saatten sonra, Fenerbahçe’nin Daum’la yaptığı “at pazarlığı” değil, Daum’un yakın geçmişteki “itirafları” ve “suçlamaları” önemlidir!Hatta, bir tür felakettir.Koskoca kulübün “11 Eylül’ü” gibi bir şeydir. Hele, o suçlamalar arasındaki “senin ve ailenin can güvenliğinden emin olamayız” cümlesi, Fenerbahçe’nin temellerini titretecek ve geleceğine yeni bir yol haritası çizdirecektir; emin olun...
Daum söylememişseKimse “Medya uydurması” deyip geçmesin. O laflar Daum’un ağzından çıkmadıysa, neden dün pazarlık bitene kadar yalanlamadı? Başkan söyletmediyse, Özaydınlı söylemediyse niye itiraz etmediler?O laflar Daum’dan çıkmamış olsa bile “iftiraları nakite çeviren” ve “göreve iade için kullanan” bir şahsiyetle ve “iftiralara teslim olmuş” bir yönetimle karşı karşıyayız şimdi. Daum “doğruları” söylemişse!Evet... Doğruysa, “Başkan emretmiş”, “Murat Özaydınlı dile getirmiş” falan gibi kişisel sınırlarda kalmaz bu “mafyoz uyarı”!.. Fenerbahçe’yi bağlar. Nasıl ki, komandoları masum insanları öldüren devletin yakasına “terörist” apoleti takıyorlar; “başkanın hatası”, “yöneticinin boşboğazlığı” diye bireylerin çapına çekilemez bu tehdit... Tüm Fenerbahçe sorumlu olur. Tüm Fenerbahçe bedel öder. Olay ceza kanunundan, Fenerbahçe etiğine kadar her düzlemde lanetlenir ve sanıklar gitse bile, kara leke ancak yıllar sonra temizlenebilir.
Daum “yalan” söylemişseDiyelim ki yalan... Kimse Daum’u ve ailesini tehdit etmedi...Bitti mi Fenerbahçe Yönetimi’nin sorumluluğu?Hayır...Pazarlığa koltuğunun altında “suç dosyası” ile giren ve istediğini söküp alan bu adamı kim getirdi takımın başına. Kim üç yıllık kontrat yaptı?..Sezon içinde her şeye boyun eğen, asıl işi başkana yaranmak olan, itirazlarını ancak günlüğüne not alan birinin, ayrılık günü gelip çattığında nelere tevessül edebileceğini kim hesaplamadı?Bugüne kadar kaç milyon Euro’lar sokağa atılmadı Fenerbahçe’de... Kim, Fenerbahçe’nin dibine bomba koyması muhtemel adamın “hak edişlerini” bir kalemde ödeyip ondan kurtulmadı?İki milyon için miydi yüzlerce milyonluk imaj kaybı?

Ercan GÜVEN

27 Nisan 2010 Salı

Olmadı Yılmaz Vural...

''Barcelona'yla aramızdaki tek fark onlar şampiyonluğa oynuyor,biz küme düşmemeye!
Yılmaz Vural manşete çıkacak demeç vermeyi sever.Geçen hafta bu cümlesi çok konuşulmuştu.Ama bugüne konu olması bu söyledikleri değil.Son aylarda Daum'a söyledikleri sonrası Pazar maç öncesi can ciğer kuzu sarması olması bence tuhaftı.Elbette düşman olsunlar gördükleri yerde birbirlerine kafa göz girsinler demiyorum ama bu kadar salladığın kişi ile karşılaşıyorsan ekini sıkıp hoşgeldin der geçersin.Çünkü futbol dışı çok ağır sözler söyledi yakın zamanda.Kokainman dedi, yalaka dedi, İstiklal Marşını ben doğru dürüst okuyamıyorum o nasıl okusun ağzını oynatıyor samimiyetsiz dedi,aynı diplomaya sahibiz ben 400 bin TL kazanıyorum O ise 4 milyon Euro alıyor dedi.Kısaca demediğini bırakmadı ancak Pazar günü sanki bunları söyleyen o değilmiş gibi Ankara'dan abim gelmiş tadında öpüşüp koklaştılar,bence söyledikleri ile davranışları fena halde çelişti.

20 Ocak 2010 Çarşamba

Sportif Direktör !




Vatan gazetesinin haberi...Bu sözleşme maddelerini ortaya çıkarmak bir gazetecilik başarısı öncelikle...İlk göreve geldiği gün sormuştuk.Aykut Kocaman'ın görev tanımı ne?Yetkisi nerede başlıyor nerede bitiyor diye...Zamanında Vefa Küçük'e,Ali Şen'in rakı sehpası denirdi...Bilinen ama artık ortaya çıkan sonuca göre Aykut Kocaman'da Aziz Yıldırım'ın çanta taşıyıcısı...Yapılan yorum ilginç,F.Bahçe kulübü, yeryüzünde ’Sportif Direktör’ü, teknik direktörüne karışamayan tek kulüp!
Sportif direktör yönetimden bağımsız başkana bağlı ve sadece ona hesap verebilir bunu anlarım.Ancak Teknik adam ben sportif direktör tanımam,sadece kulüp başkanına doğrudan bağlı olacak,gerektiğinde ve gerektiği ölçüde kulüp Başkanı'na bilgi verecek şeklinde çalışırım diyorsa,sportif direktör ne iş yapar kendine açıklasın bizden önce.

14 Ocak 2010 Perşembe

29 Kasım 2009 Pazar

Bayramı Zehir Edenler...

Yazdıkları yalan haberleri umursamayıp gülüp geçiyoruz ama durumdan vazife çıkarıp bu kadar utanmazca dedikodu uydurmaları ayıp artık.Hamile eşi aniden rahatsızlanıp hastaneye kaldırılınca kim işini bırakıp gitmez ki?Bunu en hafifinden Milliyet eşine koştu,Fotomaç daha da abartarak ve yalanını süsleyerek ülkesine gitti,yöneticilerle tartışıp takımı bıraktı diye yazdı.Ayıbın bile bir sınırı olmalı.Sonra Bursaspor Başkanı gazeteci tokatlayınca kızıyoruz,böylesini kızılcık sopası ile dövmek gerekir bence.
Bu cümleyi Skibbe söyleyince korkak,Daum söyleyince dahi oluyor bu ülkede...Sen Fenerbahçe'nin teknik adamısın bence değil Kayseri'de uzayda oynasan gene aldığın puanı başarı olarak yansıtmaman gerekir.

Dün Nural aradı bayram şen mi geçiyor Volkan Şen diyerek...Bugün sıra bendeydi...Bu İŞLER para ile değil sıra ile Cenk İŞLER dedim...Anlayacağınız GS ve FB taraftarına bayram zehir oldu.


Ne yaptığını bilmez bir orta saha ve kendini bilmez defans oyuncularımız vardı Cuma akşamı sahada...Şöyle bir yorum yaptım hatta...''Galatasaray'ın bu gece oynadığı futbolu şöyle tanımlayabilirim...Barcelona'nın oynadığı futbol Dostoyevski romanı ise,Galatasaray'ın oynadığı futbol Feriştah'ın Mükremin'e yazdığı fantezi yazılarıdır en fazla.''


Fenerbahçe'de ezeli rakibini aratmıyor performansı ile...Son 4 maçta 4 puan zaten 3 ü avanta Ankaraspor maçı.Galatasaray defansına sallıyoruz,FB son 2 maçta 6 gol yemiş,toplamda yenilen gol,GS 18 ve FB 13 ikisi de hikaye yani bu aralar tek gerçek sadece 6 gol yiyen BJK.

''Beşiktaş derbisinde bir penaltınız verilmiyor, üçüncü gol ofsayt... Dün gece yine ofsayttan gol yiyiyorsunuz. Ama oyuncuların ellerini kaldırarak itiraz edecek durumu yok. Yöneticilerin çıkıp konuşmaya hakkı yok. Çünkü top oynamıyorlar. Fenerbahçe sahasında üç gol yiyor, sarı kart görmeden maçı bitiriyor. Anlayın takımın durumu.''

Rıdvan Dilmen

Volkan'ın bu yediği saçma golü izledikten sonra insanlar Leo Franco'ya karşı daha insaflı olurlar herhalde.Orta saha ve defans'ın pozisyon ya da bireysel hataları dışında kendi hatası ile yediği bir gol yok daha sezon başından beri...

''Real Madrid gelse havasını alır. Beşiktaş karşısında Fenerbahçe'yi görmediniz mi? Tek bir pozisyonu yok. Bir Alex kilitlendi, takım bitti. Emre ile Kazım cezalı olacak ve seyircisiz oynanacak. Artık ne olur bilemiyorum''
İnsanın dediğini yapması güzel birşey...Muhtelif takımlarla Fenerbahçe'ye karşı 32 maç yapmış 16 Yılmaz Vural galibiyeti,14 FB galibiyeti var.Galatasaray için FB yi Kadıköy'de yenmenin formülü Yılmaz Vural'dan geçiyor belki de...Urfa'da Oxford vardı da biz mi gitmedik diyen İbo gibi Fenerbahçe ya da Milli takımı verdiniz de başarısız mı oldum der gibi halleri.

30 Eylül 2009 Çarşamba

Yok Artık !

Yaptığı açıklama fotoğrafından daha komik...

http://www.fenerbahce.org/fb2008/detay.asp?ContentID=17095

UEFA Avrupa Ligi H Grubu'nda deplasmanda Moldova ekibi Sheriff ile yapacakları karşılaşma hakkında da görüşlerini aktaran Daum; "Zor bir maç olacak güçlü bir rakip. 1 puan alırsak güzel olur, 3 puan alırsak çok güzel olur. Her maçtan galibiyetle ayrılmak basit bir şey gibi gözüküyor burada, ancak her galibiyet özeldir, hiç bir rakibi küçümsememek gerekir. Oynacağımız takım Sheriff 7 yıl üst üste kendi liginde şampiyon olmuş, kaliteli yabancı oyuncuları var" dedi.

29 Eylül 2009 Salı

Dahi Daum...

Türkiye’de şampiyonluk istiyorsanız Daum bir numaralı tercihtir. Ama Avrupa’da başarı ve yerli oyuncuların iyi kullanımı gibi bir amacınız varsa, hayır. İmzaladığı gün de fikrim aynı olduğundan bu konuda içim rahat! Fenerbahçe, Daum’u getirerek hedef küçülttü.Daum kestirme yolları çok iyi bilir. Ülkeyi bizi iyi tanır. Ve amacı sadece ne olursa olsun yerel başarıdır. Bu yüzden Özgür Çek gibi geleceğin milli oyuncusunun gönderilmesi onun için önemli olmaz. Yerine gelen Özer de önemli değildir. Çünkü sıkışmadıkça onu kullanmaz, gelişmesi için uğraşmaz.Misal Polat, Yıldırım’ın teklifini kabul edip Arda’yı, Fenerbahçe’ye verse, kendi isteğiyle onu oynatmaz. Tıpkı Topuz olayında olduğu gibi ancak baskıyla ondan biraz yaralanır.Tersine çevir. Antrenmanların yıldızı Özer-Rijkaard buluşması olsa ne olurdu diye de düşünmeden edemiyor insan...
Mehmet Demirkol

18 Temmuz 2009 Cumartesi

29 Haziran 2009 Pazartesi

Yok Artık A.R.O.G.ones...

Aragones'in gelecek sezon takımın başında kalması halinde takımı şampiyon yapabilme olasılığının olması sebebiyle sözleşmesinde yazan 'şampiyonluk primini' de istediği belirtilirken, tecrübeli teknik adamın bu talebi yönetimi şok etti.
Aragones'in bu isteği sonrasında özellikle Başkan Aziz Yıldırım'ın çok sinirlediği ve Fenerbahçe'nin İspanyol teknik adamla köprüleri atmaya yakın olduğu belirtildi.
Eğer bu haber Fenerbahçe'li yöneticiler tarafından yalanlanmaz ise sezonun bombası budur bana göre...Sezon ortası gönderilse anlarım,zamansız işsiz kaldığı için maduriyeti nedeni ile tazminat alınır ama çalışmadığın bir sezonun tüm parasını istemek bana tuhaf geliyor.Ancak bu adamlar Avrupalı ve duyguları ile değil mantığı ile hareket ediyorlar.Hepsi tamam da ''Çalıştırsaydım belki şampiyon yapacaktım,şampiyonluk primi de istiyorum.'' demek eşeğin ağzına su kaçırmaktır !
Benim tanıdığım Aziz Yıldırım,İspanya'ya Şekip Mosturoğlu'nu göndereceğine kendi gitse ve odada Aragones ile başbaşa görüşse ! değil para istemek Fenerbahçe'nin adını bile anmazdı bence Luis Dede.
Bu adamın huysuzluğu ve bela olacağı geldiğinde belliydi kaç defa söyledik ama sakalımız yok ki dinleyen olsun.Onun yüzünden Fenerbahçe tarihinde ilk kez sezon açılışını basından gizli yaptı.Adamı gönderemediklerinden Daum'u basının karşısına çıkaramıyorlar.

10 Haziran 2009 Çarşamba

Sportif Direktörlük ?

Pierre Van Hooijdonk ya da Roberto Carlos bu göreve getirilse anlayacaktık ama böylesi olmadı.Aykut Kocaman'ın sportif direktör olmasının Türkçesi gel ortama alış Daum'u gönderirsek yerin hazır demektir.Teknik adamlık performansını başarılı bulmam yıllardır.Geçen sezon ikinci yarı neredeyse maç kazanamadan ligi bitirdiler.Adamlığına kimse laf söylemez ama dürüst ya da efendi olmak bu pozisyon için yeter şart olmamalı.Ne yabancı dili ne de Avrupa futbolu ile ilgili vizyonu Fenerbahçe seviyesinde kulüp için sportif direktörlük yapmaya yeterli değil bence.Bu ikilinin yetki ve sorumluluğu nedir? Nerede başlar nerede biter kendileri dahil kimse bilmiyor şu anda.Hayatı disiplin ve sistem ile geçmiş C.Daum'un bunu kabul etmesinin nedeni alacağı yıllık 3.5 milyon Euro olabilir mi?

5 Haziran 2009 Cuma

Daum

Deniz Seki kokain kullanıyor iddiasıyla, daha mahkûm bile değilken içerde.. Kokainci olduğu kanıtlanan, mahkeme ile yaptığı anlaşma sonucu hapis yatmaktan kurtulan Daum, "Kurtarıcı" olarak Türkiye'ye gelecek ve milyonla euro alıp, Fenerbahçe'nin başına geçecek.. miş..Türkiyeme bakar mısınız?. Zamanında İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'a "Nasıl çalışma izni vereceksiniz?. Kokainci bir Türk'e Almanya çalışma izni verir mi" demiştim de "Verdik mi" demişti.. Ama Beşiktaşlılığı ağır bastı ve kokainci Daum Beşiktaş'ın başına geçti. Bugünkü İçişleri Bakanı hangi takımı tutar bilmiyorum.. Ama Daum'a, çalışma izni verip vermeyeceğini çok merak ediyorum.. "Türkiye Avrupa Birliği'ne giremez" diye bas bas bağıran Merkel'in kokainci vatandaşına, Türkiye'nin ne olduğunu gösterecek miyiz bakalım!. Kongrede "Üç sene daha" diye yalvaran Aziz Yıldırım'a da soruyorum. Fenerbahçe'ye layık gördüğün Hoca bu mu?. Kokainci olduğu için Leverkusen'den ve Alman Milli Takımı'ndan kovulan, kendisini kuyudan çıkaran, ona yeniden "Adam" muamelesi yapan Köln'ü aldığı üç kuruş fazla teklif yüzünden anında satan adam, seni ve Fener'i kurtarsa ne yazar?. Kurtarmasa ne yazar?. Kafanda başka değerler hiç mi yok, Bay Başkan?..
Hıncal Uluç

13 Mayıs 2008 Salı

Köln Bundesliga'ya döndü.

Mondragon,Ümit ve Daum'lu Köln Bundesliga'ya geri döndü.Artık tribünler sağ ayağının dışı ile sol kanattan orta yapan futbolcu görecek yeşil sahalarda.