16 Haziran 2009 Salı

Cem Dizdar'ın Beşiktaş'ı

- Beşiktaş’ın size göre ne ifade ediyor ?…
“Bana göre İstanbul takımlarının, Anadolu’daki diğer takımlardan ayrı bir yeri vardır. Anadolu takımları daha yöresel taraftar kitlelerine sahipken, İstanbul takımlarının tüm Türkiye’de taraftarı vardır. İstanbul takımları arasında da Beşiktaş’ın çok ayrı bir yeri vardır. En başta bunun sebebi Beşiktaş’ın bir semt takımı olmasından geliyor. G.Saray ve F.Bahçe’nin aksine Beşiktaş’a gönül vermiş insanların nerelerden geldiği, nerede oturduğu, ne iş yaptığı vb. gibi şeyler herkes tarafından biliniyordu, çünkü Beşiktaş mahalle kültürünü temsil eden halkın iç içe olduğu bir takımdı. Dolayısıyla oradan geldiği için diğer iki takımdan ayrılıyordu, farklı değerlere sahipti. Nedir bunlar: Arkadaşlık, dayanışma gibi şeyler. Beşiktaş tribününde de bunu buluyordunuz. Mahallede kasapla bakkalın, terziyle esnafın ilişkisi neyse Beşiktaş tribününde de bu dayanışmayı, bu ilişkileri görüyordunuz. Yani Beşiktaş, herkesin birbirini tanıdığı ve herkesin iç içe olduğu bir takımdı.”
- Peki nedir bu farklılıklar, biraz açabilir misiniz?
“Özellikle Süleyman Seba döneminde, Beşiktaş’ı diğer takımlardan ayıran bir takım özellikler vardı. Beşiktaş, G.Saray’dan da F.Bahçe’den de taraftarı ve taraftarın o takıma kattığı değer ve anlayışla ayrılan bir takımdı. Uzun süre şampiyon olamamıştı, ancak o zamanlarda Beşiktaşlı olmak farklıydı. Çünkü Beşiktaş sadece bir futbol takımı değildi. O yüzden de sadece kazanmanın ya da şampiyon olmanın, Beşiktaşlılıkla zannedildiği kadar ilişkisi olmadığını düşünüyorum. Beşiktaş taraftarı genellikle halkın alt ve orta kesiminden insanları temsil ettiği için kazanmak veya kupalar kazanmak, şimdiki kadar önemli değildi. Bu da Beşiktaş’ı farklı yapıyordu.”
- Yani kazanmak Beşiktaş için ikinci planda mı?
“Evet en azından eskiden öyleydi. Beşiktaşlı olmak bir siyasal duruşa denk gelen bir şeydi. Diğer takımlardan farklı olarak ayrı bir yerdeydi. Sağ ya da sol anlamında söylemiyorum, ama farklıydı. Şampiyon olmaktan daha önemli şeyler vardı. Çok uzak değil Süleyman Seba dönemine bakmak yeterli...”
- Beşiktaş buralara nasıl geldi? Neden bu durumlara düştü?
“Kapitalizmle birlikte hızla değişen dünya içinde Beşiktaş da bu değişimden nasibini aldı. Az önce bahsettiğim olgulardan, özelliklerden farklı olarak işin içine para girdi. Şampiyon olmanın birinci derecede önemli hale geldiği bu dönemde, ‘şampiyon olmazsan yoksun kavramı’ da ön plana çıktı. Yani ikinci olmanın hiçbir önem taşımadığı, ikincilikle 18.’lik arasında hiçbir fark olmayan bir durum oluştu. Birinci olanın beyaz, diğerlerinin siyah olduğu bir ortamda, Beşiktaş’ın da bu değişime ayak uydurması ya da parçalanması kaçınılmaz oldu. Bu da simgesel olarak Serdar Bilgili zamanına denk geldi. Beşiktaş’ın vizyonu pazara indirgendi. Beşiktaş’ı dünya kulübü yapacağız gibi sözlerin ilk ortaya çıktığı dönemdir Serdar Bilgili dönemi. Hangi takımın forması daha çok satıyor, benzin istasyonlarında kimin promosyon bardakları daha çok gidiyora dönüştü her şey. Bu da benim gibi orta yaş ve üstündeki Beşiktaşlılara gerçekten derin üzüntü veren bir durum.”
- Bu yeni döneme nasıl geçildi, neler yaşandı?
“Beşiktaş’ın 100. yıldaki şampiyonluğunda Mircea Lucescu’nun kazanma arzusuyla, Serdar Bilgili ve Sinan Engin gibi isimlerin kazanma arzuları örtüştü ve şampiyon olundu. Ancak aralarında Kıvanç Oktay, Murat Aksu, Yıldırım Demirören, Hüsnü Güreli ve Sinan Engin’in de bulunduğu bu grup Beşiktaş’ı, benim var olduğunu düşündüğüm değerlerden ayırdı. Bir kere Beşiktaş’ı şaibeli bir takım haline getirdi. Yani dışarıdaki insanların bu şekilde düşünmesini sağlayacak durumlar yarattı. Çünkü Fenerlisi, G.Saraylısı herkes Beşiktaş’a karşı bir sempati duyardı önceden. Eskiden, ‘şu takımı tutmasam Beşiktaşlı olurdum’ derdi herkes. Bunun sebebi ise yukarıda bahsettiğim Beşiktaş’ı diğer takımlardan ayıran kardeşlik ve dayanışma duyguları olmasıydı. Ama bu dönemdeki yöneticiler, yani Yıldırım Demirören başkanlığındaki insanlar, Beşiktaş’ı başka bir durum içine sokarak sokaktaki insanın antipatik bakmasını sağladı. ‘Şampiyonluk hedefi öncelikliklidir ve bu doğrultuda ne gerekiyorsa yapılır’ anlayışı yüzünden o mahalleden gelen Beşiktaş’ın özellikleri kaybolmaya başladı. Dolayısıyla da diğer takımların Beşiktaş’a bakış açısı değişti. Parası olanın borusunun öttüğü bu dönemde Beşiktaş zihniyetini yitirmiştir. Beşiktaş’ı başka takımlara benzetmeye çalışan Serdar Bilgili ve Yıldırım Demirören döneminde oluşan bu tablo, Beşiktaş’ın çöküşünü sağlayan başlıca sebeptir bence.”

Hiç yorum yok: