Geçen sene Figo Aydın diye bir yazı yazmıştım...
http://iyiortagololur.blogspot.com/2009/02/figo-aydn.html Belki beklentiler çok yükseğe kondu şimdi ne yapsa beğenmiyoruz belki de olabileceğinin onda biri olmadan bırakacak seneler sonra futbolu Aydın...Dayanıklılık,devamlılık ve hırs konusunda eksiği olduğunu artık kendisi hariç herkes kabul eder herhalde.Emre Aşık ise 1995 zamanlarında çok salladığım,büyük takım topçusu değil diye eleştirdiğim biriydi.15 sene olmuş o günden bugüne.Kart görmeye hazır kontrolsüz girişleri,kısıtlı yeteneği ile pek tutmadığım bir futbolcuydu o zamanlar.FB,BJK ve GS de uzun yıllar kendini bozmadan kariyerine devam etti.Disiplini,yedek olmayı sorun etmemesi,görev verildiğinde çıkıp elinden geleni yapması ve kendine iyi bakması ile artık çok takdir ettiğim biri kendisi.Bugün onu tanımayan birine 37 yaşında desek inandırmak zor.27-28 yaşında görüntüsü ne ise yine o.Zaten hiçbir zaman hızlı değildi.Fiziksel dayanıklılığından kayıp olmuştur tabii ki yıllar geçtikçe ancak hala lig maçı,Avrupa maçı demeden görev verilince maksimum fayda sağlamaya çalışıyor.
Banu Yelkovan yazısında,Türk futboluna başka bir açıdan bakmış.
Aydın’dan bahsettiler ‘Yüzde 100 Futbol’da. “Herkes Aydın’ı Konyaspor’a uzatma dakikalarında attığı golle hatırıyor, sonra ne yaptı?” diye sordu Rıdvan Dilmen. Arda Turan’ın “Bizim jenerasyonun en yeteneklisiydi” dediği, V. Manisaspor’dayken çıktığı Galatasaray maçında, “Karşımda Aydın oynayacaktı, benden daha hızlı, benden daha teknik” diye anlattığı Aydın’a, ‘Figo’ dedilerdi o günlerde. Biz neden çocukların illa Figo ya da Zidane olmasını isteriz, belli değil. Zidane’dan aşağısı Kasımpaşa olduğu için bu ülkeden Iniesta çıkmıyor, haberimiz yok. ‘Yeteneğe övgü’ düzeninde, ‘çaba’nın zerre değeri yok. O maçtan beri kariyerine devam eden, geçirdiği sakatlıklara rağmen elinden geleni yapan ama şu ya da bu sebeple bugünkü vasat futbolcuya dönüşen Aydın’ın çabasının değeri yok. Oysa Aydın’ın kariyeri bitmedi, belki yapacakları bitmedi, fark etmez, biz bitirdik onu kafamızda. Bitti gitti.Bu ülkede Arda olmak zor ama inanın Emre Aşık olmak daha zor. ‘Kısıtlı’ yeteneğine karşı kariyerinde her dönem üst düzey takımlarda oynamayı başaran, bu yaşında milli takımda oynayan, yedek kalmaktan gocunmayan, yedek kaldığı için çalışmasını aksatmayan ve forma bulduğu her an hazır olan Emre Aşık asıl zor işi başaran. Hata yaptığı maçtan sonra açtığı her televizyonda “Emre Aşık bunu hep yapıyor” yorumunu duya duya kariyerini bu noktaya getirebilen Emre Aşık’a bravo demek gerek asıl. Emre Aşıklar diye çoğul konuşmak isterdim ama bu da mümkün değil..Bu ülkede ‘yetenekli’ oyuncu olmak çok kolay. Öyle doğuyorsun, senin işin bitiyor. Sonra istediğini yapmak serbest; gez, iç, kumar oyna, tarikata gir. Sırtında yumurta küfesi yok ya. Olursan ‘kral’ oluyorsan, olmazsan “Ne topçuydu ama..” diyorlar. İkisinin sonunda da yorumcu olma şansı hep var. Kötü oynadığın maçlar, heba ettiğin seneler, kötü örnek olduğun gençler unutuluyor, geriye kalıyor, “Ne oynamıştın abi ya Real Madrid maçında” geyiği. Tek maç, tek sezon, iki frikik.. Yeter..Yeteneksizlerin de spor yaptığı bir ülke, çabanın değer bulduğu bir futbol düzeni hayal ediyorum. Aydın’ın (bak, maç performansı demiyorum) ‘kariyerinin’ o futbolu bırakmadan değerlendirilemeyeceği bir düzen. Çünkü, “Bitmeden bitmez. Hatta bittiğinde bile bitmez”. Bu ‘geleceğin ‘eski’ yıldızları’, torunlarına yılmadan çalışan bir oyuncunun başarı öyküsünü mü anlatacaklar, yoksa ‘Bir zamanlar ben de İstanbul’da top oynamıştım’ diyen huysuz bir ihtiyar mı olacaklar karar versinler. Çünkü buna ancak kendileri karar verebilirler.