31 Mart 2009 Salı

Nasıl Özgür Oluruz ?

Banu Yelkovan,Radikal gazetesindeki köşesinde gene terse yatırmış tüm futbolseverleri,yazının özellikle ''Nasıl Özgür Oluruz ?''kısmına dikkatinizi çekerim.


İyi ama bu nasıl ‘Süper’lik?
Bu sezon benim için asıl enteresan olan gol olana kadar ‘dişe diş, kana kan, bizim sizden alınacak var mıydı bir intikam’ tadında oynanan bir sürü maçın, gol olduktan sonra, “Aman aaabiii, biz kim bunları yenmek kim?” tadına bürünmesi. Ya da maçı kazanması beklenen ama gol kaydına muvaffak olamayan takımın, bir noktada hakemin bir kararına sinirlenerek sahadaki oyuncusu, tribündeki seyircisi, yedeği, antrenörü topyekun hakeme bağırmaya başlaması... Hem bağırıp hem futbol oynamak mümkün olmadığından, haliyle oyun duruyor, futbolcular hakeme bağırmaktan önce konsantrasyonlarını, sonra maçı kaybediyorlar... Korner olmadan, kaleye doğru dürüst bir şut çekilmeden biten maçlar oluyor ama “Saha karıştı, futbolcular hakemin etrafında” yorumunu duymadan bitirebildiğimiz bir maç olmuyor hamdolsun... E tabii, bunun bir de ‘dış dinamikleri’ var. Sadece geçen hafta Adnan Sezgin, Adnan Polat, Ali Koç, Aziz Yıldırım, Oğuz Sarvan hepsi düzenledikleri basın toplantılarıyla çok önemli bişiler bişiler anlattılar kameralara. Bu dert anlatıcı-hesap sorucu-tehdit savurucu-elini masaya vurucu gruba arada federasyon da karışıyor, doğal olarak. Bir ağlak koro, bir kaybedenler kulübü... Hepsi kaybediyorsa, kim kazanıyor diye düşünürdüm naiflik dönemlerimde. Sonunda buldum...

‘Nasıl özgür oluruz’?..“
Modern hayat kaostan beslenir. Gazetelerdeki 10 haberin dokuzu kötü haberdir. Sistem seni dışarıda kötü bir dünyanın, eli silahlı teröristlerin, katillerin, patlamaya hazır bombaların, hırsızların olduğuna inandırmak ister ki sen markete gidip koca bir alışveriş arabasını ıvır zıvırla doldur, birkaç dvd al ve sıcacık battaniyenin altına büzüşüp senin yapman gereken şeyleri başkalarının yapmasını televizyondan seyret” diyor şu an okumakta olduğum ‘How To Be Free’ (Nasıl Özgür Oluruz) isimli kitabın yazarı Tom Hodgkinson. Takım oyunuydu, kardeşlikti, paslaşmaktı, birlikte kazanmaktı derken ‘komünist’ bir sistem olmasını beklediğimiz futbol da aslında kapitalist. İşte bu yüzden kapitalist dünyanın modellerini kullanarak yaşıyor. Kaostan besleniyor. Spor sayfalarında da iyi haber yok, futbolda da evdeki seyirci inatla statların tehlikeli, pis, kalabalık, dakika başı kavga çıkan, tuvaletleri kokan, giriş çıkışlarda insanın cep telefonunu çaldırdığı, karısının kızının ellendiği yerler olduğuna inandırılmaya çalışıyor ki dekoderler satılsın, kablo TV’ler alınsın, markete gidilip koca alışveriş sepetleri bira ve cipsle doldurulsun, evin güvenli sıcağına değil bir, birkaç maçı aynı anda seyretmenin çok daha güzel olduğu ortaya çıksın. Futbolun bedelini nasıl olsa o markette verdiğin kredi kartı, o maç seyrederken içtiğin bira, o bir yandan bilgisayardan oynadığın bahis, o maç yokken açıverdiğin futbol oyunları ödüyor zaten. Kimsenin sana ve küfürlü kalabalığına ihtiyacı yok.

Televizyona çıkıp hiddetle konuşan adamlar, aynı kuralı iki hafta önce böyle, üç hafta sonra şöyle yorumlarken, kimsenin dikkat bile etmediği detaylara anlam yüklemeye çalışırken, işlerinin ne kadar zor olduğunu gözümüze sokmak istiyorlar asıl... Ki biz evde oturmaya, gözümüzü, o biraz önce seyrettiğimiz ama atılan iki gol dışında kayda değer hiçbir şey göremediğimiz maçın ‘perde arkasını’ merak etmeye devam edelim. Yöneticiler o toplantıları o düdüğün, o kuralın, o deplasmanda kaybedilen iki puanın peşinde oldukları için yapmıyorlar tabii...‘Benden iyi kimse savunamaz’Bu sadece “Bizim takımın hakkını benden iyi kimse savunamaz ey taraftar” tiyatrosu. Ve bütün bunların, sırf ertesi günkü ofis geyiğinden mahrum kalmamak için seyreden senin benim tarafımdan meşrulaştırıldığını bilmekse en korkuncu. Ama umutluyum. Bu kriz koskoca kapitalist dünyayı yıktı, ‘bu’ futbol dünyasını da yıkacaktır. Bir gün... Mutlaka...

1 yorum:

tahtabacak dedi ki...

banu hanım şunu unutmuş....
futbol izlemenin dışında boş zamanı değerlendirme yolları da var...
futbolun keyfi kaçarsa başka bir spor dalı takip etmek, TV programı izlemek veya shopping center a gitmek vb. farklı kapitalist! eylemler gerçekleştirilebilir.
bana göre burada en önemli unsur kavgaya bu kadar meyilli ve futbola bakış açısı sınırlı bir toplumda yaşıyor olmamız... Akdeniz kültürünün de etkisi var tabii ki.
Kapitalizmin mucidi ingilterede bu tip programlara denk gelemezsiniz... banu hanımın ki değişik bir bakış açısı ama bana göre hatalı...