24 Şubat 2011 Perşembe

İki Almanın Hikayesi

Deniz Gökçe'den Derwall'den Schuster'e...

Bence Türkiye'de futbola en büyük katkıyı yapan yabancı teknik adam, kendisini bizden biri olarak gören 'Baba Jupp Derwall'di. 1980'li yılların başında Derwall Galatasaray'dayken görüştüğümüzde, onun gerçek bir 'insan' olduğunu da anlamıştım. Antrenmanda kimseye bağırmıyor, ama ceza verebiliyordu. Neden ses yükseltmediğini sorduğum zaman, gülerek 'Neden bağırayım ki, güç bende değil mi? Antrenman sonunda 'sen, sen ve sen kalıyorsunuz ve yirmi tur daha koşuyorsunuz' derim, koşarlar, sonra da onlar gelip bana sorarlar, neyi yanlış yaptık diye!' Derwall vasat klasta bir futbolcu, ama müthiş bir teknisyen ve de hepsinden önemlisi müthiş bir 'filozof baba'ydı.

Şimdi gelelim Beşiktaşlı Schuster'e. O müthiş bir futbolcu ydu, ama futbolculuğu ve teknik adamlığı da çok tartışmalı, çünkü o inatçı bir 'keçi'! Uzmanlık alanı medya ile dalga geçmek, azarlamak, ters cevap vermek. Bu ahmaklarla neden uğraşmak zorundayım?' türü bir yüz ifadesi hep var. Ona göre futbolda savunma, orta saha önemsiz, yıldız oyuncu, gol ve hücum önemli. Schuster 51 yaşında, uzun süre kocasının futbol menajerliğini yapmış , çocuklarının annesi Gaby ile hala evli ama ayrı. Schuster sevgilisiyle beraber ve ondan da ikinci çocuğu yolda. Karısı Gaby menajeri olarak Barcelona'da Udo Lattek ve milli takımda Jupp Derwall ile hakaret dolu kavgalar yapmakla meşhur olmuştu. Gaby artık menajeri değil. Schuster 1978-1980 arası F.C. Köln'de profesyonel olmuş. 1979-1984 arasında 21 defa B. Almanya milli takımında yer aldıktan sonra milli takımda oynamak için para isteyip verilmeyince milli takıma küsmüş (?) ve 25 yaşındayken milli takımı kendisi bırakmış. 1980-1988 arası Barselona'da oynuyor ve orta sahada uzun paslar atan oyun kurucu oynamasına rağmen (Guti gibi) 170 maçta 63 gol de üretmiş. Ama hem Kulüp Başkanı J.L.Nunez, hem de teknik adamlar H. Herrera, Udo Lattek, Terry Venables ve Louis Aragones gibilerine (eşiyle beraber) 'kan kusturmakla' tanınıyor. Sonra tüm Katalanları çıldırtmak için Barcelona'dan, kan düşmanları İspanyol takımı Real'e transfer oluyor. Bu Katalanlara karşı işlenebilecek en büyük günah. Madrid'deyken sürekli medyayla kavga ediyor ve basın toplantılarından çıkıp gidiyor. Sonra da kulüp kulüp dolaşmaya başlıyor. 1990-1993 A. Madrid, 1993-1996 B. Leverkusen, 1997 yılında da Meksika'da UNAM Pumas takımında 10 kadar maç ve futbolu bırakıyor.
İlk ciddi teknik adamlığı Alman ikinci liginde eski takımı Köln ile ve başarısız. 2000 yılında İskoçya'da Dundee takımına teknik menajer olmak için müracaat ediyor ve reddediliyor. 2001 yılında İspanya'da Xerez takımını çalıştırıyor, çok başarılı, ama terfi ettiremiyor, ayrılıyor. 2003 yılında Shaktar Donetsk'in başına geçiyor, rekor düzeyde maç kazanıyor ama gene takımdan lig bitmeden uzaklaştırılıyor. 2004 yılında Levante'ye gidiyor ve iyi başlıyor ama sonunda gene kulüp başkanı onu uzaklaştırıyor. 2005 yılında Getafe'nin teknik adamı oluyor ve iki sezon başarı elde edip bu ufak Madrid takımını yedinci yapıyor. Copa Del Rey'de de Barcelona'ya 5-2 yenildikten sonra 4-0 yenerek finale çıkıyor, ikinci oluyor. Bu başarı sonucu 2007yılında Real Madrid teknik adamı olarak görev alıyor. Güzel futbol ile başarılı oluyor. Ş.L.'nden eleniyor, fakat 2008 lig ve Süper Kupa şampiyonu da oluyor. Sonunda aralık 2008 tarihinde 'Bu takımla Barcelona'yı yenemeyiz!' deyince mecburen istifa ediyor. Gidip daha evvel çalıştırdığı kulüplerden biri olan Xerez takımını kendi parasıyla satın almaya çalışıyor ama fiyatta anlaşamıyor. 2010 yılı Haziran ayında da Beşiktaş ile anlaşıyor. Gelsin Quaresma, Guti, Simao, Fernandes, Almeida! Sonuç? Büyük futbolcu, vasat ve inatçı teknik adam ve çok problemli bir insan olan 'Sarışın Melek' gene yolun sonunda gibi. Bizce Schuster zaten başından beri kumardı, internete bakmak bunu görmeye yeterdi sanki!

Hiç yorum yok: