Futbol ile ilgili son zamanlarda okuduğum en keyifli yazı...
Bir çocuk düşünün. 10 yaşında. Babası onu çok sevdiği takımının formasını almak için spor malzemeleri dükkanına götürür. Çünkü o zamanlar kulüplerin resmi ürünlerinin satıldığı mağazalar yoktur. Bu yüzden alınan forma genellikle orijinal değil taklit olur. Forma alınır, şort alınır, arkasında 8 numara "Prekazi", "Rıdvan" veya "Rıza" yazıyorsa daha da mutlu olunur. Bir de top alınır. Mahalleye gelinir. Çocuk yeni alınan her şeyini giyer, topunu alır, "topunu getir de maç yapalım" diyen arkadaşlarıyla hayatının ilk kazanma şevkini hissederek maça başlar derken çat.................Her mahallede numunelik olarak bulunan ve çocukları "başka yerde top oynayın lan" diye kovalayan, genelde araba sahibi, apartman yöneticiliği seçimini 1 oyla kaybetmiş, karanlık yüzlü bir tip çocukları kovar. İşte her sene bir Bojan Krkic, bir Wayne Rooney, bir Kaka çıkaramayışımızın nedeni o numunelik adamlardır işte. Bu yazıda türk futbolunun geleceğini baltalayan bu katillerden bahsedeceğiz.Hoş bizim mahalledeki mecazi anlamda değil hakikaten katildi, zira geçmişinde bir adamı öldürmüş hapis yatıp çıkmıştı, bu yüzden mahallede biz top oynarken sokaktan gelirse Bizimkiler'deki Cafer gibi "anaaaaam kaatil" diye kaçışırdık. Onun yüzünden ikiye bir, üçe iki yakaladığımız nice akını sonlandırdığımızı hatırlarım. Bu adamların bir de "kapınızın önünde oynayın" diyaloglu kadın versiyonları vardır. Genelde ilk katın panjurlu pencelerini aralayıp "oğlum kapının önünde oynasana" derler, ama bilmezler ki bizim kapının önü betondur. Topu olan Serdar'ın yokuş aşağıydı, Mehmet'in kapısının önü ise bir kaleci için örneğin tam uçmalıktı. O yüzden orada oynardık. Mehmet belki de bugün euro 2008 kadrosunda olacaktı. Ama olamadı. Panjurlu teyze engelledi.İkinci tip akşam iş çıkışı elinde ekmek ve yoğurtla eve dönen, timberland ayakkabılı tiplerdir. Bu tipler genelde top ayaklarına gelince eline alıp top havaya dikip bir balkona atar, ya da "geç bakıyim kaleye bi şut çekeyim" diyip topa vurur, doğuştan Wagenhaus olduklarından da top dağa taşa giderdi. Bu yüzden maçın zevki kalmaz, top balkondan alınana dek ev sahibi kadınla uğraşılır ve maç ileri bir tarihe ertelenirdi. Ev sahibinin evine girip balkondan topu alan çocuk asla topu balkondan bize atmaz zira o yokken maça başlayacağımızdan korkar, bu zafer edasıyla apartmandan topu merdivenlerde ayağına alarak çıkardı.Üçüncü tipler ezan-babanın eve gelmesi kabusunu yaratan annelerdir. Bu isimler nedense akşam ezanını bir nevi Markus Merk'in son düdüğü, babanın eve gelişini Michel Platini'nin UEFA Başkanlığı'na gelmesine benzetirler çocukları eve çağırırlardı. Maalesef ki, karşı cinsten olmaları sebebi ile futbolun ruhu hakkında bihaber olurlar 9-9 giden ve 10. golü atanın kazanacağı kıran kırana bir mücadeleyi bile "eve gel diyorum" diyerek bitirirlerdi. Bugünün ruhsuz futbolcularının kökeni işte o günlerde yatar. 9-9 iken eve gitmeye, bir nesil alıştırılırsa, adamdan 10 yıl sonra nasıl sahaya yüreğini koymasını beklersin ki. O adam ezanı bekler hep.Bir diğer tip bizzat içimizde olanlardı.İçimizdeki İrlandalılar. Bu tipler genelde kot pantolonla maça gelen, devre arasında salçalı ekmek yemeyen, diğer insanlardan "Ronaldogiller de bize geldi, dün Riberygillere" gittik gibi garip konuşan tiplerdi. Her şeye katlanılırdı ama bu arkadaşların yağmur yağdığında, kar yağdığında, onları geçtim, hava soğuduğunda "arkadaşlar isterseniz bitirelim" veya "ben eve gidiyorum" lafları cinayet sebebiydi. Bu arkadaşlar kaderin bir cilvesi topun da sahibi olurlardı ve onların gitmesi meşin yuvarlağın da gitmesi demekti. Kısacası, afedersiniz, top topu alıp eve giderdi.Bunun dışında maç devam ederken yoldan geçip topu ezen minibüsçüler, takımdaki erkek kardeşine gıcık olduğundan kale taşlarını bozan kızlar, takıma alınmadığı için maç devam ederken oyuna girip topu çalan çocuklar, pas alamadığında "ben oynamıyorum" deyip kenara çıkıp, takımını eksik bırakıp 10 dakika sonra kimse sallamayınca tekrar oyuna girip, oyuncu değişikliği kuralını ihlal edenler türk futbolunun bugün neden EURO 2008'in en az şans verilen ekiplerinden biri olduğunun sorumlusudur. Bu adamları tarih hiç bir zaman af etmeyecektir.
Ziyech, yine kafa karıştırdığı bir dönem yaşatıyor
-
Ziyech, yine kafa karıştırdığı bir dönem yaşatıyor. Bu sefer ivmeyi daha
erken açması ve rolünü kabullenmiş görünmesi pozitif. Tottenham ve
Samsunspor m...
22 saat önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder