31 Mayıs 2008 Cumartesi

Futbol Katilleri...

Futbol ile ilgili son zamanlarda okuduğum en keyifli yazı...

Bir çocuk düşünün. 10 yaşında. Babası onu çok sevdiği takımının formasını almak için spor malzemeleri dükkanına götürür. Çünkü o zamanlar kulüplerin resmi ürünlerinin satıldığı mağazalar yoktur. Bu yüzden alınan forma genellikle orijinal değil taklit olur. Forma alınır, şort alınır, arkasında 8 numara "Prekazi", "Rıdvan" veya "Rıza" yazıyorsa daha da mutlu olunur. Bir de top alınır. Mahalleye gelinir. Çocuk yeni alınan her şeyini giyer, topunu alır, "topunu getir de maç yapalım" diyen arkadaşlarıyla hayatının ilk kazanma şevkini hissederek maça başlar derken çat.................Her mahallede numunelik olarak bulunan ve çocukları "başka yerde top oynayın lan" diye kovalayan, genelde araba sahibi, apartman yöneticiliği seçimini 1 oyla kaybetmiş, karanlık yüzlü bir tip çocukları kovar. İşte her sene bir Bojan Krkic, bir Wayne Rooney, bir Kaka çıkaramayışımızın nedeni o numunelik adamlardır işte. Bu yazıda türk futbolunun geleceğini baltalayan bu katillerden bahsedeceğiz.Hoş bizim mahalledeki mecazi anlamda değil hakikaten katildi, zira geçmişinde bir adamı öldürmüş hapis yatıp çıkmıştı, bu yüzden mahallede biz top oynarken sokaktan gelirse Bizimkiler'deki Cafer gibi "anaaaaam kaatil" diye kaçışırdık. Onun yüzünden ikiye bir, üçe iki yakaladığımız nice akını sonlandırdığımızı hatırlarım. Bu adamların bir de "kapınızın önünde oynayın" diyaloglu kadın versiyonları vardır. Genelde ilk katın panjurlu pencelerini aralayıp "oğlum kapının önünde oynasana" derler, ama bilmezler ki bizim kapının önü betondur. Topu olan Serdar'ın yokuş aşağıydı, Mehmet'in kapısının önü ise bir kaleci için örneğin tam uçmalıktı. O yüzden orada oynardık. Mehmet belki de bugün euro 2008 kadrosunda olacaktı. Ama olamadı. Panjurlu teyze engelledi.İkinci tip akşam iş çıkışı elinde ekmek ve yoğurtla eve dönen, timberland ayakkabılı tiplerdir. Bu tipler genelde top ayaklarına gelince eline alıp top havaya dikip bir balkona atar, ya da "geç bakıyim kaleye bi şut çekeyim" diyip topa vurur, doğuştan Wagenhaus olduklarından da top dağa taşa giderdi. Bu yüzden maçın zevki kalmaz, top balkondan alınana dek ev sahibi kadınla uğraşılır ve maç ileri bir tarihe ertelenirdi. Ev sahibinin evine girip balkondan topu alan çocuk asla topu balkondan bize atmaz zira o yokken maça başlayacağımızdan korkar, bu zafer edasıyla apartmandan topu merdivenlerde ayağına alarak çıkardı.Üçüncü tipler ezan-babanın eve gelmesi kabusunu yaratan annelerdir. Bu isimler nedense akşam ezanını bir nevi Markus Merk'in son düdüğü, babanın eve gelişini Michel Platini'nin UEFA Başkanlığı'na gelmesine benzetirler çocukları eve çağırırlardı. Maalesef ki, karşı cinsten olmaları sebebi ile futbolun ruhu hakkında bihaber olurlar 9-9 giden ve 10. golü atanın kazanacağı kıran kırana bir mücadeleyi bile "eve gel diyorum" diyerek bitirirlerdi. Bugünün ruhsuz futbolcularının kökeni işte o günlerde yatar. 9-9 iken eve gitmeye, bir nesil alıştırılırsa, adamdan 10 yıl sonra nasıl sahaya yüreğini koymasını beklersin ki. O adam ezanı bekler hep.Bir diğer tip bizzat içimizde olanlardı.İçimizdeki İrlandalılar. Bu tipler genelde kot pantolonla maça gelen, devre arasında salçalı ekmek yemeyen, diğer insanlardan "Ronaldogiller de bize geldi, dün Riberygillere" gittik gibi garip konuşan tiplerdi. Her şeye katlanılırdı ama bu arkadaşların yağmur yağdığında, kar yağdığında, onları geçtim, hava soğuduğunda "arkadaşlar isterseniz bitirelim" veya "ben eve gidiyorum" lafları cinayet sebebiydi. Bu arkadaşlar kaderin bir cilvesi topun da sahibi olurlardı ve onların gitmesi meşin yuvarlağın da gitmesi demekti. Kısacası, afedersiniz, top topu alıp eve giderdi.Bunun dışında maç devam ederken yoldan geçip topu ezen minibüsçüler, takımdaki erkek kardeşine gıcık olduğundan kale taşlarını bozan kızlar, takıma alınmadığı için maç devam ederken oyuna girip topu çalan çocuklar, pas alamadığında "ben oynamıyorum" deyip kenara çıkıp, takımını eksik bırakıp 10 dakika sonra kimse sallamayınca tekrar oyuna girip, oyuncu değişikliği kuralını ihlal edenler türk futbolunun bugün neden EURO 2008'in en az şans verilen ekiplerinden biri olduğunun sorumlusudur. Bu adamları tarih hiç bir zaman af etmeyecektir.

Mourinho İnter'de...

İtalyan gazetesi ,İnter Başkanı Moratti ile Mourinho'yu aynı karede görüntülemeyi başarmış.1-2 gün içinde netleşir transfer...Drogba'da çizmenin yolunu tutar.

Emre

Tekrar edeyim Emre ile ilgili tepki İnter'e bonservissiz gitmesi değil, imza attığı halde 6 ay yalan söylemesiydi...''Ben sporu sağlık için yapmıyorum'' demişti.Son 3 yılda oynadığı maç sayısı yaptığı sporun sağlığına ne kadar faydalı olduğunu gösterdi bize,Kadıköy'de yapacağı spor ona ne kadar sağlıklı gelecek göreceğiz.

Gattuso

Gattuso fırlamalık yapmış.Çok güzel fotograf olmuş ama

Ümit Karan

Semih'ten,Halil'den ve Mevlüt'ten daha etkili bir golcü olduğunu biliyorum ama Terim ile arasında ki sorun nedir bilmiyorum.

Emre Kuş Yuvasında !

Fenerbahçe resmi sitesi haberi girdikten sonra iş bitmiş demektir.. İşini bitirdikleri oyuncuyu bile yalanlama becerisine sahip bir yönetim böyle bir açıklama yapıyorsa %100'e gelmiş demektir iş.. Zaten sanıyorum Emre de Lig TV'de transferi doğrulamış..Galatasaraylılar sevmez Emre'yi gittiğinden beri.. Belki haklıdırlar, belki haksız.. Bakış açısına göre değişir bu.. Fenerbahçeliler hiç sevmez.. Taraftarın önemli bir bölümü de karşı çıkacaktır transfere.. Her takımda böyledir bu..Emre'nin bedava gidişini çok anormal bulan bir insan değilim.. Emre dünyada bonservissiz ne ilk giden oyuncuydu, ne de son.. Bonservissiz gitmek karaktersizlik midir? Dediğim gibi bazılarına göre olabilir, bana göre değil.. Biz yetiştirmişiz, Türk kulüplerinin durumu da malum, Avrupa'da normal olabilir ama Türkiye'de olmaz demek de bakış açısına göre normal bir yaklaşım olarak görünebilir dediğim gibi ama sorun değil.. Sorun neydi peki Emre'nin gidişinde.. Senenin ortasında sözleşmeyi imzaladığı halde her fırsatta bunu inkar etmesi, Inter'e attığı imzadan sonra gösterdiği büyük performans düşüşü, gittikten sonra gelen tepkilere "Ben sporu sağlıklı yaşam için yapmıyorum.." deyişi, vs. vs. Bonservissiz gidiş sorun değildir bence, ama bunlar sorundur.. Karakter konusunda da fikir verir insana..Emre'nin Galatasaray'a dönmesi de mümkündü.. İstenir miydi? Eğer yıllık 1.5 civarına gelip, bonservissiz ya da çok makul bir bonservisle alınacaksa olabilirdi.. Ama bundan fazlası bence büyük kazık olur Emre için.. Fenerbahçe sanıyorum Newcastle'a 6-7 milyon euro bonservis verecekmiş, Emre'nin de yıllık 3.5 milyon euro alacağı yazılıyor her yerde.. Bu kadar edecek bir oyuncu mudur Emre? Potansiyel ve futbolcu özellikleriyle belki.. Ama ya devamlılık? 2001'de Galatasaray'dan ayrıldığından beri 7 yılda 130 civarı maça çıkabilmiş, yıllık 20 maç ortalamasını bile tutturamamış, gençliğinin tamamını heder etmiş bir oyuncu için fazla değil midir bu para.. Çok fazla geldi bana.. Fenerbahçe'nin para sorunu yok.. Böyle bir takım bu parayı verir.. Ama takım içi denge? Kasıklardaki müzminleşen pubis sakatlığının yine gayet olası bir şekilde Emre'yi 15-20 maçta bırakması? Orta sahada Emre'nin bir oynayıp bir oynamaması sonucu oluşan senkronizasyon sorunu? Bunlar hep risk.. İşler kötü giderse o takımda ilk kim ıslıklanır taraftarlar arasında? Bu da başka bir risk.. Ama mutlaka düşünmüştür Fenerbahçe yönetimi bunları.. Eğer kasıkları sorun çıkarmazsa Emre'ye (7 yıldır hep çıkarıyor maalesef) Fenerbahçe'nin bu transferden zararla döneceğini sanmıyorum.. Ama hep bir ama olacak.. Taraftarlar arasında da, yönetimde de, belki oyuncular arasında da.. Amadan sonrası tamamen bir boşluk şu anda.. Nasıl dolacağı da bütün Türkiye'de merak konusu olacak heralde 2008/2009 sezonunda.

Altına imza atabileceğim şekilde benimle paralel düşünen bir arkadaşımızın yazısını paylaştım sizinle...

Emre ve her futbolcu Fenerbahçe dahil dünya da her takıma gidebilir.Benim için önemli olan 2001 senesinde Okan ile birlikte İnter'e imza atıp sezonun kalan yarısı oynamayan ve Galatasaray'ın belki de şampiyonluğuna mal olan tavırları...Türkiye'de ''Galatasaray'dan başka bir takımda oynamam ''büyük bir laftır ve adama kendi lafını böyle yedirtmelerine imkan vermemek için Avrupa'da istikrarlı sezonlar geçirmen lazım.Son üç sezonda üst üste oynadığı 3 maç hatırlamıyorum.Fatih Akyel,Tümer vs... yoluna girmiştir bu saatten sonra.Hiçbir zaman Galatasaray'ın sembol futbolcusu değildi o yüzden Fenerbahçe'de oynaması özel bir anlam ifade etmiyor benim için.
İlk Galatasaray maçında rakip futbolcuya sert bir giriş yaparak tribünlerin sempatisini kazanır,daha önce ''Katil Emre''diye bağıranlar da onu alkışlar.

Yorumsuz


Yorumsuz


30 Mayıs 2008 Cuma

Euro 2008.

Turnuvanın başlamasına 1 hafta kaldı...Bence Şampiyonlar Liginden sonra takımlar arasındaki güç dengesi en fazla olan turnuva.Avusturya dışında zayıf takım olmadığını düşünüyorum.Onlarda zaten evsahibi kontenjanından katıldı.

Bizim Takım


Takımda ki Galatasaray'lı oranı % 100...

Pascal Nouma

Türkiye'nin ve Çarşı'nın gördüğü en arıza futbolcuydu Nouma...Belki Amokachi kadar iyi futbolcu değildi ama kimse onun kadar sevilmedi İnönü Stadında.Bir Fenerbahçe maçında attığı gol sonrası elini şortunun içine sokması kariyerini bitirdi.

Hristo Stoickov

Balkanların Hagi ile birlikte yetiştirdiği en iyi 2 futbolcudan biri bence...Kızılyıldız takımının yeni teknik adamı olarak adı geçiyor bu aralar.

Türkiye-Finlandiya

Türkiye:2-Finlandiya:0

Dün ideale yakın bir kadro ile çıktı takım sahaya,şampiyona da Arda 11 de başlayabilir.Emre formsuz , final paslarında çok etkisiz,takımında uzun süre yedek kalmanın sıkıntısını çekiyor bence.Takımda ki diğer oyuncular sezon içinde genelde direkt oynayan ve iyi sezon geçiren kişiler.

Gol Kralı

Klasik bir söylem olacak ama kitabı ,filmden daha iyiydi.

Roman Kosecki


Sene 1990 ya da 1991 olmalı...Kosecki'li Galatasaray.Formalarda reklam yokmuş o dönemde.

Fatih Terim: İmparatore!

Tekrar Avrupa sahnesinde Milli takım ile...

Avrupalı Galatasaray

Şu anda Avrupa da milli takımlara en çok oyuncu gönderen takım Olympique Lyon ve Panathinaikos. Toplam 10 futbolcusu Euro 2008'de olacak bu takımların. Sonra Galatasaray geliyor 9 futbolcusuyla. Sabri Sarıoğlu, Servet Çetin, Hakan Balta, Mehmet Topal, Ayhan Akman, Arda Turan, Emre Güngör, Emre Aşık ve Tobias Linderoth gitti Euro 2008'e.

29 Mayıs 2008 Perşembe

Gelmedi Senin Gibisi...

Başladığımızdan beri 300 olmuş.Özel olsun istedim...Bu topraklarda gördüğümüz en iyi futbolcuydu...

Bisikletçi

Bu yarışçıyı ne zaman görsem 2006 da ki şampiyonluğumuz aklıma geliyor.

Coca Cola

Sokak Futbolu...

Yazılmamış kuralları vardır bir yerde okudum ve okudukça güldüm bu geyikleri biz de yaptık zamanında diye...

kalecinin boyunu aştı gol değil
eğer çekilen şut kalecin 10-15cm (kaleci tutamasın kafi) üstünden gitmişse gol sayılmaz.. sayılmaz ama bu kavga çıkmayacak anlamına gelmez..her nolursa olsun daima kale ile kaleci aynı boydadır ve üstten giden top gol değeri kazanmaz.
direk
genelde mahalle maçlarında kaleler taştır.. ve bu taşlar sadece taş olmakla kalmayıp yeri geldiğinde uzar ve büyük bi kale direği olur.. örneğin: bi atak oldu ve çekilen şut o taşın üstünden geçti..e şimdi gol mü deil mi? eğer ki top taşın kale kısmına yakınsa goldür(çarpıp içeri girer lan) ama aut kısmına yakınsa aut olur(çarpıp dışarı çıkar lan)..
kaleci değiştirdin 2 penaltı olur..
o anki kaleci penaltı kurtarabilecek potansiyele sahip bi kaleci değilse hemen bi oyuncu kaleye geçer ve karşı takım o an o meşhur lafı sölerr;"2 kere atarız!!"eğer birinci penaltı kaçarsa ikinci penaltıya geçilir;ama gol olursa ikinci şans kullanılamaz..
bu top yamuk olum
maç yapılacak topun iyi veya kötü(yamuk) olduğunu anlamanın tek bi yolu vardır: topu döndüre döndüre havaya atmak.. eğer top havada dönmeye başladığı andan itibaren şekli şemali kayıyor ve tabiri caizse kıvırıyorsa o top yamukktur..
abanma yok
penaltı atışlarında her ne pahasına olsun, dünyanın neresine gidersen git; kesinlikle abanma olmaz!!nedeni; bilinmiyor..
atan alır
maçlar genellikle caddelerde veya boş arsalarda yapıldığı için topun kaçma olasılığı olan çok yer vardir. top bir yere kaçtığında topu kaçıran takımın karşısındaki takım hemen,"atan alır" der ve atan söylene söylene topu almaya gider..

top benim:yapılan maçta top kime aitse o kişi (bunu sadece kendi kabul etse de) çok değerli bi insandır. top onun olduğu için ne kaleye geçer ne defansta durur. forvete geçer ve gelen her topa saçma salak vurur, maçın içine eder. işte bu yüzden her yerde geçerli olan tek gerçek; topun sahibi top oynamayı bilmez ve o kişi hiç bir yerde sevilmez.
adamın gol diyoooo:eğer tartışmaya açık bir gol olmuşsa taraflar "-gol lennn, -ne golüü olumm direeen üstünden geçtiii" diye tartışmaya başlar.. işte o an golü yiyen takımın oyuncularından biri(kadir gecesinde doğmuş olasılığı yüksek olan, yalan sölemeyi beceremeyen ve tartışma yanlısı olmayan bir oyuncu) çıkar ve "gol" der.. işte o an karşı takım oyuncularından bunu duyan biri hemen tartışma mahaline gelir ve tartışmayı sonlandıracak lafı söler: "adamın".. gol sayılır ama o melek gibi olan çocuk ya kaleye geçirilir ya da dövülür...
5'te devre 10'da biter:
90 dakikaya tekabül eden süre zarfıdır.. ölesine oynanan maçlarda geçerlidir..
10'da devre 20'de biter:
bu da 90 dakikaya tekabül eder ama bu sistem kola, dondurma ve çeşitli ürünler için yapılan maçlarda geçerli olur..

Futbol Balesi...


Çanak çömlek patladı !


28 Mayıs 2008 Çarşamba

Milli Takım'da 8 Galatasaray'lı


GalatasaraySabri Sarıoğlu, Servet Çetin, Hakan Balta, Mehmet Topal, Ayhan Akman, Arda Turan, Emre Güngör, Emre Aşık(Kiralıktı geri döndü.)

FenerbahçeVolkan Demirel, Uğur Boral, Mehmet Aurelio, Colin Kazım, Semih Şentürk

BeşiktaşRüştü Reçber, Gökhan Zan

TrabzonsporTolga Zengin

Newcastle UnitedEmre Belözoğlu

LarissaTümer Metin

Bayern MünihHamit Altıntop

MiddlesbroughTuncay Şanlı

Rubin KazanGökdeniz Karadeniz

VillarrealNihat Kahveci

SochauxMevlüt Erdinç
Yıldıray yerine Tümer ve Halil yerine Mevlüt seçimi umarım sorun olmaz...Bu kadro da Mehmet Topuz ve Ümit Karan bence olmalıydı.1996 yılındaki gibi gol atmadan dönersek şaşırmam.

Ribery

Yaralı Yüz Almanya'da çok iyi bir sezon geçirdi. Bundesliga’da top koşturan 268 futbolcunun katıldığı, Alman spor dergisi Kicker’in yaptığı ankette, futbolcuların yüzde 57,8’i Ribery’yi sezonun en iyi oyuncusu seçti.
Özhan Canaydın: Ribery gelecek elimi öpecek !!!

Avrupa'da Transferler


Tomas Ujfalusi - fiorentina --> atletico madrid (bedelsiz)
Edmilson - barcelona --> villarreal (bedelsiz)
Philipp Degen - dortmund --> liverpool (bedelsiz)
Amauri - palermo --> juventus (12.500.000 euro)
Rochemback - middlesbrough --> sporting lizbon (bedelsiz)
Bosingwa - porto --> chelsea (20.500.000 euro)
Mathieu Flamini - arsenal --> milan (bedelsiz)
Dario Cvitanich - banfield --> ajax (7.000.000 euro)
Luka Modric - dinamo zagrep --> tottenham (21.000.000 euro)
John Heitinga - ajax --> atletico madrid (10.000.000 euro)
Seydou Keita - sevilla --> barcelona (14.000.000 euro)

Çarşı kendine Karşı !

Pankartları ve besteleriyle ünlü taraftar grubu Çarşı,klübün önüne geçtiğini düşünerek oluşumu fesh edeceğini açıkladı

Kanka oldular

Hayat gerçekten fena halde futbola benziyor...2002 senesinde 6. golü yediği Ümit'in omzunda ağlıyor Mondragon bu aralar...Nereden nereye.

Yorumsuz


27 Mayıs 2008 Salı

Geri Döndü...

Galatasaray’ın İsveçli oyuncusu Linderoth sahalara golle döndü.
29 Kasım 2007’den bu yana sakatlığı nedeniyle forma giyemeyen sarı-kırmızılı futbolcu dün uzun aradan sonra İsveç Milli Takımı’nın Slovenya ile yaptığı hazırlık maçında ilk on birde sahaya çıktı. Geçirdiği ağır sakatlık nedeniyle Avrupa Şampiyonası öncesi riske edilmek istenmemesi nedeniyle ilk 45 dakika forma giyen Linderoth 41. dakikada İsveç’i 1-0 galip getiren maçın tek golünü attı.

Kaynak: Milliyet Gazetesi...

Daha Uzunu Yok !

Avrupa'nın en yüksek ofis binası ,Moscow City Naberezhnaya Tower'a Galatasaraylı taraftarlar 250 metre uzunluğunda 6 metre eninde dev bir bayrak astı.

İnişe Geçiyorum Kule !


Keita Barcelona'da

Alex'in maymuna ! çevirdiği Keita,Sevilla'dan 14 milyon Eoru karşılığında Barcelona'ya transfer oldu.

25 Mayıs 2008 Pazar

Nostalji

Bir zamanlar oynanan TSYD Kupası finali...

Keyif sigarası !

Şampiyonluk gecesi içtiği sigaranın keyfini çıkarıyor...

2002 Türkiye


Dünya 3. sü olan müthiş kadro...Ne günlerdi Senegal ve Güney Kore maçları unutulmaz olmuştu bizim için.2002 de ki başarıdan sonra 2004 ve 2006 ya katılamadık ama 2008 de umarım başarılı oluruz.

Nostalji

UEFA bu elemeden sonra Şampiyonlar liginin statüsünü değiştirerek ön eleme uygulamasını başlattı bir sezon sonra sürpriz sonuçlarla karşılaşmamak için...

Türkler Geliyor !


Avrupa Şampiyonasına 2 hafta kaldı.Maçları heyecanla bekliyoruz.Portekiz maçı beraberlik ya da galibiyet ile lehimize biterse gruptan çıkacağımızı düşünüyorum.

24 Mayıs 2008 Cumartesi

Maç Sayısı !








Futbol takımlarının şampiyonluk öykülerinde istikrar,başarı,hırs dışında bir faktör daha vardır ve olmazsa işiniz zordur.Woody Allen 'in Match Point'i. Filmin girişi daha hayatta en önemli şeyin şans olduğunu belirtiyor dış ses, tenis topu filede sekiyor, henüz kendi sahasına mı rakip sahaya mı sektiğini göremiyorsun, filmde aşığını öldüren ana karakter yüzüğünü nehre atıyor ama yüzük nehre gitmiyor duvarda sekip yere düşüyor tenis filesi gibi, sen sanıyosun çocuk o yüzük yüzünden yakalanacak ama tam cinayet çözülüp çocuk hüküm giyecekken o yüzük bir serserinin cebinden çıkıyor cinayeti ona yıkıyorlar yine file geliyor ekrana top rakip sahaya düşüyor. Galatasaray'ın da o hesap; maçın o anı ile ilgili fotografları görünce geldi aklıma..."


Bilet

Parayla alamazsın...Arşivim de olsun isterdim.

Maradona Belgeseli

Daha önce de bahsetmiştim belgesel filmden...Türkiye'ye gelmesini bekliyorum en kısa zamanda.

Cristiano Ronaldo

Küçük yerden geldiğini belli etmiş Ronaldo,madalya sahte mi gerçek mi kontrol ediyor.Şımarık Portekizli, Avrupa gol kralı oldu bu sezon...Avrupa şampiyonasında Türkiye Portekiz maçında Servet ve Gökhan Zan ile mücadelesi nasıl olacak merak ediyorum.

Roman Abramoviç

Fotograf,slogan ve reklam çok uygun olmuş. :)))
''Hayatta paranın satın alamayacağı şeyler vardır,geri kalan herşey için M.United

Efsane 11

9 Kasım 1988 günü Neuchatel'e 5 atan takım...O zaman ki adı ile Şampiyon Kulüpler Kupasın da (sadece şampiyon olanların katıldığı bir turnuva idi.) 9 maçın 8 ini oynayarak Türk futbolunun en büyük başarılarından birine imza atmışlardı.Yarı final maçında S.Bükreş ile oynarken ve maç 0-0 devam ederken Tanju'nun attığı golü ofsayt gerekçesi ile iptal eden hakem daha sonra pozisyonda yanlış karar verdiğini itiraf etmişti.Tur geçilse Barcelona ile final oynayacaktık.

Rıdvan

Tutulması çok zordu bir zamanlar...Sakatlıklar ve sahalara tam iyileşmeden dönme çabaları yapacaklarının yarısını yapamadan futbolu bırakmasına neden oldu.