15 Ocak 2012 Pazar

Efsanenin Ardından...






''Bu ülkede futbol ölüm döşeğinde. Bizi ne Lefter kurtarabilir, ne Metin Oktay ne Baba Hakkı. Belki de bu yüzden öldü Ordinaryüs, kim bilir? Şimdi cennete gidecek; Metin Oktay’ın yanına... Biz de cehennemimizde yaşamaya devam edeceğiz. Çünkü bildiğimizi okuyoruz ve zebaniler buna bayılıyor.
Umutlu bir yazı olmaz böyle bir günde. Ama ille de umut arayanlara çağrımdır. Futbola yeniden inanmak için gelin o stadın adını Fenerbahçe Lefter Küçükandonyadis Stadı olarak değiştirelim. Bize bu oyunu sevdirenlerin adını yaşatalım. Başkanların, takım elbiselilerin, Lefter’leri bu memleketten göçe zorlayanların adını değil. Kimse onların verdiği milyon dolarlar ya da oturdukları koltuklar için sevmedi bu oyunu. Lefter’in bir bilek hareketi kadar hafızalarda kalmayacak adları.
Ha bir de o güzelim heykelin üzerinde “1963’te futbolu bıraktıktan sonra ülkemizden ayrılmayarak Büyükada’ya yerleşmiştir” yazısını değiştirelim. Masum bir hata da olsa, şunu unutmayalım: Bu ülke, o yazıyı yazan, o heykelin dikilmesine aracı olan herkesten çok Lefter’in ülkesidir. ''
Bağış ERTEN

''Lefter’in ölümü 86 yaşında ciğer yetmezliği çeken eski bir futbolcunun ölümü değil. Lefter’in bizim için taşıdığı sembolik anlam çok büyük. Ve tam da bugünlerde ölmesi futbolda güzeli bir şeyler arayıp ona tutunmaya çalışan futbolseverler için daha da üzücü. Takımlarüstü, devirlerüstü bir insandı. Tek vücutta Türkiye’nin özeti gibiydi. Ve bize en unuttuğumuz şeyleri hatırlatıyordu. Mahallenin en şık abisini kaybettik. Çok üzgünüz

Banu YELKOVAN

''Bizim kuşaktan mesela Metin Oktay’ı hayal meyal hatırlayanlar var ama Lefter’i ancak babalarımızın ağabeylerimizin anlattıklarından biliyoruz. Ya da mesela, Memet Fuat’ın ‘Tribünden Palavra Anılar’ından: ‘Lefter’in çalımladığı diyelim dördüncü oyuncu çoğu zaman ilk çalımladığı olurdu. Gol aramıyormuş gibi oynardı Lefter, gol yollarını açmak, gol pası vermekti sanki görevi, ama takımının çok güç durumlardan onun golleriyle kurtulduğu görülürdü.’
Televizyon çağı öncesinin yıldızı. Siyah beyaz flu filmlerden kazınıp çıkartılacak enstantaneleri bile ender (1954 Dünya Kupası mesela). Efsane kelimesinin henüz kampanyaya düşmediği zamanlardan, sahici bir efsane. Fenerbahçe formasıyla 15 sezonda 615 maç oynamış, 423 gol atmış. Eski çağlarda bile az rastlanır bir forma sadakati ve devamlılık (Beşiktaş’ın ve Galatasaray’ın simge isimlerinden Hakkı Yeten 439, Metin Oktay 324 maç oynamışlar takımları için, oradan pay biçin).
Futbolunu değil ama nasıl sevildiğini gördük. O da gördü bunu herhalde; en azından yaşarken heykelinin dikildiğini gördü. Kadıköy’den Fenerbahçe stadına gelirken kavşakta, Kuşdili parkının kıyısında dikili heykel. Ağaçlar altında, Kurbağalıdere’yi, denizi görüyor.
Futbola başladığı Taksim kulübünde de 90 maçta 75 gol atmış. Taksimspor, büyük ölçüde Ermeni cemaatine dayanan bir kulüptü. Zaten bence Lefter, Lefter Küçükandonyadis İstanbullu Rumların, genel olarak gayrımüslimlerin ‘yerli yabancı’ değil de ‘makbul vatandaş’tan sayıldığı geçici bir anın tek kare fotoğrafı, aynı zamanda.

Tanıl BORA

Hiç yorum yok: