3 Temmuz 2011 Pazar

P.V.H. ile Söyleşi...







Bu sezon ligimizin gol kralı olan Alex'le bir sezon birlikte oynadınız. Size göre Alex nasıl bir oyuncu?
Alex tüm kariyerim boyunca kulüp düzeyinde birlikte oynadığım en iyi oyuncu. Bunu anlamam için 1 sene yetti de arttı bile. Türkiye'ye benden bir sene sonra yani 7 yıl önce gelmişti. Ve 7 yıldır da her sezon bu ligin en iyi oyuncusu o bence. Fenerbahçe bu sezonlarda şampiyon olamasa bile... Bunu yaptığı her hareketle kanıtladı bu 7 senede. Fener'deyken yaptıklarıyla takımda fark yaratmıştı ben de orada oynarken. Özellikle bu sezon Galatasaray ve Beşiktaş deplasmanlarında büyük işler yaptı. "Büyük maçlar, büyük oyuncular içindir"; bunu her zaman söylerim. O çok ayrıcalıklı bir oyuncu. Bunu oyuncuyken de çok iyi anlayabiliyordum. Asla bencil değildir ve her zaman diğer oyunculardan farklı olarak ekstra bir gözü vardır. Bu yüzden benim oynadığım en iyi oyuncuydu. Çünkü bilirdim ki hangi açıdan ve nereden olursa olsun, ondan istediğim topları alabilirim. Bunda Benfica'da geçirdiğim 1 senede öğrendiğim Portekizceyi de az çok konuşabilmemin etkisi vardı tabii. Çünkü Avrupa'ya gelen Brezilyalılar genelde İngilizce bilmiyor ve bu da onlar için iletişim açısından büyük bir handikap oluşturuyor. Ancak benim onunla aynı dili konuşmam, anlaşabilmemiz açısından etkili olmuştu. Hâlâ da kendisiyle diyalog halindeyim. Sık sık haberleşiriz. Onunla oynamak kesinlikle ayrıcalıktı benim için. Ancak şundan oldukça endişeliyim; Alex ayrıldığı zaman Fener ne yapacak? Çünkü onun oyun içindeki liderliği, oyunu domine etmesi, en kritik anlarda sahneye çıkıp gemisin kurtarması gibi şeyleri çok arayacak Fenerbahçe ileride.

Barcelona son yıllarda dünya futbolunda giderek artan bir hegemonya kurdu. Katalan takımının oyun sisteminin arkasında ise aslında Rinus Michels ve Cruyff'tan başlayarak Hollandalılar var. Bir Hollandalı olarak Barcelona futbolu sizin için ne anlama geliyor?

Oyunculuğum sırasında her takıma eşit şekilde yaklaşmaya çalışır ve takımların oyun anlayışları hakkında fazla bir yorum yapmazdım. Şimdi de öyleyim. Ama Barcelona'nın oynadığı futbolu görünce yorum yapmamak için kendimi tutamıyorum (gülüyor). Barça'nın oynadığı futbol beni aşırı derecede mutlu ediyor. Onlar başka bir gezegende oynuyor. Nasıl açıklayabilirim ki, açıklaması çok zor. Ama diyebilirim ki şov yapıyorlar ve futbolu çok basit oynuyorlar aslında. Bir takım kendi ülkesinin oyun tarzının dışında bir futbol oynamaya kalkarsa kendi oynaması gereken ideal futbolu hiçbir zaman bulamaz. Sürekli başka takımların taktiklerini izleyip, onları taklit etmek ve ona göre kendi taktiğini yapmak felâket bir şeydir. Şu an 41 yaşındayım. Bugüne kadar birçok takım izledim. Dediğim gibi de hiçbir takım hakkında olumlu-olumsuz yorum yapmadım. Ama Barcelona'yı izledikten sonra şunu söylemek istiyorum ki, 70'lerin Hollanda'sı dâhil hayatım boyunca böyle futbol oynayan bir takım görmedim ve göreceğimi de hiç sanmıyorum. Futbolda star oyuncularla fark yaratırsınız. Ama bu star oyuncular aynı zamanda normal bir takım oyuncusu olabiliyorlarsa bu çok farklı bir şeydir. 11 yaşındaki oğlum şu an Real Madrid futbol okulunda oynuyor. Real Madrid'deki oyuncuları çok seviyor çünkü. O yüzden ben de onu buraya yazdırdım. Ama tahmin ediyorum ki bir Real Madridli olarak çok üzgün seneler geçirecek ileride (gülüyor).

Mourinho, Inter'deyken Barça'yı durdurmayı başarmıştı. Ancak aynı şeyi Real Madrid'de yapamadı. Bu durum, "Bir takımın ideal futbolu bulması için, başka ülke ve takımların oyun anlayışlarını taklit etmemesi lâzım" sözünüzle de eşdeğer aslında…

Barcelona'yla mücadele etmek için onlardan oyuncu satın almanız gerekiyor (gülüyor). Manchester City böyle yapmaya çalışıyor mesela. Mourinho ben Benfica'da oynarken teknik direktörümdü. Dolayısıyla onu tanıma fırsatı buldum. Kendisiyle mükemmel bir diyaloğumuz vardı. Şu anda da çok iyi arkadaşımdır. Medya önündeki görünüşünden tamamen farklı biridir. Herkes onu Barcelona'ya karşı oynattığı futbol hakkında eleştiriyor. Bence Mourinho, Real Madrid'e geldiği zaman iki takım arasında çok büyük fark olduğunu anladı. Bunu fark ettiği zaman da Inter'de başarılı olduğu taktiği onlara karşı oynatmayı seçti. Peki hata mı yaptı? Bence değil. Bu farkları gözettiğimizde Mourinho bence doğrusunu yaptı. Bu taktiğiyle Barcelona'yı yenebilir bence. Ama 10 maç yapsalar bunlardan sadece 1'ini kazanabilir. O şekilde yenebilir yani (gülüyor). Bu sezon Şampiyonlar Ligi yarı final rövanş maçında bu büyük fark iyice kanıtlandı. Barça ilk yarıyı 3-0 önde bile bitirebilirdi. Sonuca baktığımızda her şey sıradan bir mağlubiyet gibi gözüküyordu Real Madrid için ama oyunu izleyenler gördüler ki, iki takım arasında büyük bir uçurum vardı. Barcelona'yla bir sezonda 5 kere oynamak, sonunda onları mahvetti diyebiliriz. Herkes doğal olarak Madrid'den atak futbol oynamasını bekliyor. Sadece onlar değil, herhangi bir takım Barcelona'yı durdurmak istediği zaman insanlar tarafından olumsuz gözle bakılıyor. "Real'in iyi oyuncuları var, daha iyi top oynamalılar" diye yorumlar yapılıyor. Tamam Real Madrid'in iyi oyuncuları var ama Barça kadar iyi değil (gülüyor). Çünkü Barça'nın oyuncuları takım oyuncusu. O yüzden Barcelona bu futbol anlayışıyla durdurulamaz. Finalde de gördük aynı senaryoyu. Koskoca Manchester United 30 dakikada dağılıverdi karşılarında.

Kariyeriniz boyunca yaşadıklarınızdan yola çıkarak hâlâ hafızanızda olan anlar hangileri? Hangi sezon sizin için en unutulmazdı?


Öncelikle şu iki durumu ayırmak lazım. Çok iyi performans gösterdiğiniz bir zaman vardır, bir de hatırlandığınız veya sizin de unutamadığınız anlar vardır. Yani hatırlanmakla yüksek başarı göstermek aynı değildir aslında. Örneğin; kariyerimdeki ikinci kulüp olan NAC Breda'da oynadığım yıllar hem takım olarak çok başarılıydık hem de çok başarılı bir performans göstermiştim. Genç yaşta 4 sezon oynadığım bu kulüpte 80 civarında gol attım ve yine benim oynadığım dönemde takım 2. Lig'den 1. Lig'e yükseldi. Ertesi yıl, ligi 7. olarak bitirdiğimiz sezon da kulüp için tarihi bir başarıydı. Ancak bu kendi kariyerim için o kadar da önemli bir başarı değildi. NAC Breda'dan transfer olduğum Celtic'le ise İskoçya Kupası'nı kazandım ve finaldeki tek gol benden geldi. Bu, kulübün 6 sene sonra herhangi bir turnuvada kazandığı ilk kupaydı. Bu başarı köklü bir kulüp için sıradan bir şey olsa da, benim için çok önemliydi. Çünkü benim attığım golle kupayı kazanmıştık. Çılgınlar gibi sevinmiştim bunun için. İşte o kupa finali benim unutamadığım anlardan biriydi. 2002'de Feyenoord'la UEFA Kupası'nı kazandığımız sezon da unutulmazdı. Sezon boyu takımın önemli oyuncularından biriydim ve evimizdeki final maçında da Borussia Dortmund'a 2 gol atmıştım. Hatta taraftarlar da "Put Your Hands Up For Pi-Air" uyarlamasını o dönemlerde yapmışlardı. Aynı şekilde Fenerbahçe'de ilk sezon yaşadığım şampiyonlukta da önemli final maçları oynamıştık. Millî takımda oynamak da benim için en üst seviyeydi.

A2 Milli Takımı antrenmanlarında gördüğümüz kadarıyla frikiklerde hâlâ bir numarasınız. Bize iyi bir frikik nasıl atılır anlatır mısınız? Bu işin formülü nedir?

Bir futbolcu, kariyerini tamamladıktan sonra seneler itibariyle hız veya fizik gücü gibi özelliklerini yitirebilir ancak tekniğini asla kaybetmez. O teknik seneler boyu devam eder. O yüzden frikiklerim hâlâ iyi. Ama tabii ki bununla bitmiyor. İyi frikik atmak için öncelikle topa vurma kabiliyetinizin üst seviyede olması lâzım. Ben size iyi frikik şöyle atılır, böyle atılır diye çeşitli tanımlamalar yapabilirim ancak bu dediklerim sadece topa iyi vurabilen oyunculara söylediğimde işe yarar. Çünkü iyi vuruş yapamayan bir oyuncuya bir şeyler anlatarak iyi frikik attıramazsınız. O yüzden topa iyi vuranla vuramayan arasındaki fark büyüktür. Antrenmanlarda oyuncular soruyor bana sık sık, "Bunu nasıl yaptın, nasıl oraya attın?" diye. Ben de onlara az önce bahsettiğim gibi anlatmaya çalışıyorum. Ancak topa iyi vuran bir oyuncu sadece birini izleyerek ya da gözlemleyerek de iyi frikik atamaz. Bol bol şut antrenmanı yapmalı. Bu çalışmayı yaptıktan sonra da "Tamam, ben artık iyi frikik atıyorum, çalışmama gerek yok" dememeli. Böyle dediği an, topa iyi vurabilse bile iyi bir frikikçi olamaz. Çünkü bir frikik sadece onun üzerine konuşmakla, yorum yapmakla iyi atılamaz. Zaten siz de görüyorsunuzdur, antrenör olmama rağmen antrenman aralarında ve sonralarında ne kadar çok frikik çalıştığımı. O yüzden bu işin sırrı öncelikle topa iyi vurabilmek, sonra topa iyi vurabilen oyuncuları gözlemleyip onlardan tavsiye almak, sonra da iyi bir frikikçi olduğunu anlasa bile bol bol egzersiz yapmaya devam etmek.

Tam Saha dergisine verdiği röportajdan alıntı...

Hiç yorum yok: