17 Kasım 2014 Pazartesi

Beşlik Atar Tokat Yerdik


Bülent Timurlenk'ten gene arşivlik bir yazı...

İstanbul'da yetenekli olduğuna inandığınız çocuğunuzun ileride büyük futbolcu olacaksa önündeki en büyük engelin şehrin delirten trafiği olduğunu biliyor musunuz? Gelin anlatayım. Ferhat, Etiler'de yaşayan bir ailenin sol ayağı düzgün oğlu. Evine en yakın büyük kulüp olan Beşiktaş'ın o tarihte hâlâ var olan Fulya Tesisleri'nde denenip de beğenilmediğinde bankacı babası onu kadroya alan Galatasaray'ın Florya Tesisleri'ne haftada üç gün arabasıyla götürüp getirmeseydi; Ferhat futbolcu olamayacaktı. Dünyanın en iyi sol beki olmadı elbette Ferhat Öztorun ama Galatasaray, Manisaspor, Trabzonspor, Orduspor formalarını giydi, şimdi Başakşehir'de oynuyor. Gurbet ellerde Türk çocukları yıldız futbolcu oluyor da biz neden bu topraklarda bir türlü yetenekli gençlerimizi vitrine çıkartamıyoruz'un cevabı işte bazen bu fedakarlıkta gizli. 

Fenerbahçe'nin altyapı tesisleri Dereağzı'nda. Çevresindeki Caddebostan, Feneryolu, Erenköy, Suadiye gibi yüksek gelir grubu ailelerin oturduğu semtlerden futbolcu çıkmaz, Fikirtepe bu yüzden fabrikadır. Çünkü futbolcu olmak önce hayal etmekle başlar. Ailenizin hali vakti yerindeyse hayal edemeyecek kadar çok şeyiniz vardır renkli odanızda. Özel futbol okullarında düz koşusu olmayan, 20 dakika pas, 10 dakika şut, 30 dakika çift kaleyle çocukların hevesi alınır en fazla. Hal böyle olunca da Fenerbahçe'ye Anadolu'nun dört bir tarafından yetenekli çocuklar getirilir. Kasabasında namı yürümüş yeni Rıdvanlar, Oğuzlar, Aykutlar... Mithat Yaşar da onlardan biriydi yıllar önce. Yıllar sonra Salih Uçan'ın olduğu gibi... 

 
Altyapı maçlarını izlemenin en keyifli tarafı, olmuşları, olacakları ya da olmazları birbirinden ayırabilmektir çok zaman. Birkaç yıl önce izleyip de futbol sohbetine katık ettiğin genç adam, gelip A takıma çıktığında futbol sevgisi okşanır insanın. Bunu elbette menajerlik oyunu vasıtasıyla ekran başında yapanlar da var ama kabul edelim ki, herkes bir altyapı maçının oynadığı sahaya yakın oturmuyor ve gündüz saatlerinde oynanan maçları izleyecek vakti yok. Fenerbahçe'nin Dereağzı Tesisleri'nde yıllar önce izlediğim bir Fenerbahçe-Galatasaray derbisini unutmam mesela, aklımda kalan maçın skoru değil, o genç Mithat... 

Yetenekli oyuncuyu sahada seçebilmek pek de öyle büyük bir marifet değil. Yıllar boyu binlerce maç izleyen bir adam; ayağına top yakışan, topu kırmayan, iftira değil pas atan, top ayağındayken kafası toprağa bakmayan ve sahada nerede duracağını bilen adam(lar)ı diğerlerinden ayırır. Mithat Yaşar da öyle bir gençti. Öyle bir yetenek ki; izlerken top hep onun ayağında olsun istiyorsun. Teknikse teknik, oyun zekası ise işte o dediklerinden. Fizik desen; o işte yok ama gelişime açık. Mithat'tan bir Emre Belözoğlu olur muydu? Üzerinden yedi-sekiz yıl geçmiş, bugün hâlâ "Olurdu" diyorum ben, ama Mithat, Emre de olamadı Oğuz Çetin de. Federasyon kayıtlarından izini sürdüm onun yıllarca... Çabuk vazgeçtiler Mithat'tan belki de Mithat vazgeçti büyük kulüpte kendinden. Mardinspor'a kiralık gitti 2005 yılında. Sonra Giresunspor, Diyarbakırspor. Say, say bitmez bir kariyer oldu Mithat'ınki: Çaykur Rizespor, Gaziantep Büyükşehir Belediye, sonra belki de aile özlemi çektiğinden yetiştiği Manisa'ya yakın İzmir'de Göztepe yetmedi ardından Altay ve bu sezon da 3. Lig'de Menemen Belediyespor... 

Mithat gibileri ziyan ettik, haksızlık ettik biz Türk futbolunda. Yetenekli çocukların fedakar aileleri -Arda Turan ne güzel anlatır bunu- varsa futbolcu olabildiler. Tut ki altyapıya girdiler, kimse bu çocukların eksik yönlerini geliştirmek için bireysel idman programı vermedi, futbol demek iki kale bir top bir de çim sahaydı bizim kulüp yöneticilerine göre. Salonda fizik gelişimine katkı yapacak fitness idmanlarına ne gerek vardı ki. Pedagoji nedir bilmeyen altyapı hocaları idmanlara üç vesait değiştirip gelince hırslarını gencecik çocuklardan çıkarttılar. A takımdaki yedek futbolcunun 500 bin euro'dan aşağı kazanmadığı düzende altyapı hocalarına 10 bin TL'yı bile çok gördük. Doğal çimin bakımı zor diye alt yapı tesislerindeki sahaları suni çim yaptırdık, onlarca çocuk daha profesyonelliğe adım atmadan kasık fıtığı oldu. 

Eğitim ile sporu yanyana getiremedik. O altyapısı dillere destan Borussia Dortmund yetenekli çocukları tesislerinde beş yıldızlı otel gibi lojmanlarda yatırıp yakındaki okula gönderirken ve karnesi kırık olanın futbol geleceği olmayacağını da o çocukların akıllarına kazırken, biz binlerce aileye "Ya oğlum derslerini ihmal ederse" dedirtip çocuklarını altyapıdan çektirdik. Askerdeki devreciliği, spor kulüplerinden silemedik. Gencecik çocuklar A takımla idmana çıktığında çalım attığı ağabeyinden bir dakika sonra tekme yiyip ağladığında sustuk. İki bacağının arasından top geçmesini yani beşlik yemesini namus meselesi yapan o ağabeylerin de bir zamanlar özgüveni paramparça edilen çocuklar olduğunu unuttuk. 

Altyapıda asgari ücret verdiğimiz o çocukların yüzbinlerce euro kazanmaya başladıklarında değişen hayatlarına bir dur diyecek kulübün efsanelerini ego savaşları yüzünden tesislere sokmadık... Bir rol modeli koyamadık önlerine... Sonra Mithat Yaşar neden büyük futbolcu olamadı, sonra Hakan Çalhanoğlu gibisi neden Türkiye'de yetişmiyor? Sonra biz neden Brezilya'dan 4 yedik? İnsaf... 

Hiç yorum yok: