29 Temmuz 2015 Çarşamba

Meksika'nın Özgürcan Özcan'ı / GDS...

Giovani dos Santos henüz 26 yaşında MLS yolunu tutmuş. Gerçi yıllık 9 milyonu kime verseler durmaz gider...

Barcelona Adamı Yıpratır


Bunu daha önce sadece Guardiola olarak paylaşmıştım...Luis Enruqie'de aynı yolun yolcusu olmuş...

Ronaldo & Roberto Carlos


Hayatımda eşimden daha çok Ronaldo’yla aynı odada uyumuşumdur!”

Parçalı...


Beyaz ve siyah şort kombinasyonları çok iyi bana göre...

2018 FIFA Dünya Kupası Avrupa Eleme Grupları


Usta & Çırak


Diego Ne Yedi?


- Abi , sadece 3 lahmacun sen yedin zaten.

CR7 = Profesyonellik


Çalışmanın ,azmin karşılığı...Gol makinası olmak kolay değil yani.

27 Temmuz 2015 Pazartesi

Son 10 Yılın FM'ci Teknik Adamları


Roberto Mancini, Real Madrid teknik adamlarının hemen arkasından 3. sırada...Galatasaray'dan ayrılık nedeni buydu...O her zaman rahat harcayacağı büyük bütçeler ister. O dönem Aysal ile bu konuda fikir ayrılığına düşünce tazminat istemeden kendi ayrılmıştı.

RVP Maç / Gol İstatistiği


Türkiye ligi standardının çok üstünde golcü RVP...Ciddi sakatlık problemi yaşamaz ise 25 gol rahat atar...

14 Temmuz 2015 Salı

Los Galacticos'un Son Halkası Gitti


Casillas'ın Porto'ya gitmesi ile Real Madrid'te bir dönem bitti. Los Galacticos denilen yıldızlar topluluğundan kimse kalmamış oldu. Kimler vardı derseniz, Zidane-Figo-Beckham-Raul-Roberto Carlos-Ronaldo... Vay vay vay isimlere bak.

Lukas Diye Bir Çocuk

Mahallede Lukas diye bir çocuk var. Sol ayağı şut çekmiyor, mermi sıkıyor! Çocuklar kaleye geçmek istemiyor..."

Uçan Hollandalı RVP Artık Türkiye'de...

Robin van Persie artık bu topraklarda Fenerbahçe forması giyecek. O daha büyük, falanca daha kariyerli demenin alemi yok. Bu ülkeye gelen en klas golcülerden biri.Sakatlık yaşamaz ve 30 maç üstü oynarsa ciddi fark yaratır.
Bir Galatasaraylı olarak başarılı olmasını istemem tabii ki. İzleyip göreceğiz.

13 Temmuz 2015 Pazartesi

Podolski'nin Şutları Gole Çevirme Oranı


Her veri her düşünce Podolski'nin Galatasaray'a olumlu katkı vereceğini düşündürüyor bana. Kewell etkisi yaratacağını ve taraftarın sevgilisi olacağını tahmin ediyorum.

Avrupa Transfer Borsası


12 Temmuz 2015 Pazar

Arda'nın Kitabını Yazan Adamın Sitemi

Geçen yıl, “Arda Turan Bayrampaşa’nın Dahisi” adlı bir kitap kaleme alan, koyu Atletico Madrid taraftarı Juanes Rodriguez, Arda Turan’ın Barcelona’ya transfer olmasının ardından yazdıkları...


Bugün bakınca ne kadar da uzak görünüyor... 2011 yazında Madrid’e çıkageldin. Mesafeliydin. Sakalsız ve temiz yüzlü... Dürüst olalım; transferin büyük beklentiler yaratmamıştı bizde. Birçoğumuz kim olduğunu dahi bilmiyorduk. Sadece birkaçımız hatırlıyordu seni Galatasaray’ın Avrupa maçlarından ve özellikle EURO 2008’den... Çoğunluk, transferine şüpheyle bakıyordu. Akıllarında Falcao ve Diego Ribas gibi daha fiyakalı isimler vardı. Gelişin, büyük bir olay değildi. Atletico forması giymiş yüzlerce taraftar ve kameralar karşılamadı seni. Ama çok geçmeden topu ayağına aldın, Calderon’a, taraftarın önüne çıktın ve oynamaya başladın. 
Başlarda koşmak sana zor geliyor gibiydi. Manzano’nun takımında sahada kolay olanı yapmak yerine kendini yoruyordun. Takımın geri kalanı da öyleydi ya... Sonra Cholo (Diego Simeone) geldi. Çabuk öğrendin, gelişmeye başladın. Saçların ve sakalların uzarken taraftar seni fark ediyordu. Sen farklıydın. Diğerleri kızgınken sen gülümsüyordun. Diğerleri koşarken sen duruyordun. Topu ayağında fazla tutuyordun çünkü öyle gerektiğini düşünüyordun. İşte bu yüzden, ansızın seni aykırı bir hareketin sembolü ilan ettik: Ardaturanizm! Bugün biliyorum ki Ardaturanizm ne demekti sen hiçbir zaman anlamadın. Evet, eğlenceliydi senin için. Biz ise o sırada Bayrampaşa’nın nasıl telaffuz edildiğini öğreniyorduk. Ve tabii bütün o elektrik-su hikâyelerini de... 
Seni tanımaya devam ettikçe sen çalımlar atıyor ve sana dair şüphelerimizin yerini, Bükreş’te kırmızı-beyaz formayla ilk kupanı kaldırdığın gecedeki gibi sihirli zaferler alıyordu. Avrupa Ligi ne muhteşemdi! Soyunma odasında nasıl ağladığını hatırlıyor musun? Türk bayrağına sarınmış halde, çocuklar gibiydin. Duyguluydun. Çünkü sezon boyunca o kupayı alacağımıza bir tek sen inanmıştın. Hiç ayrılmayacakmış gibiydik. Bu aşk son bulamazdı. Sen bizden biriydin artık... Bu anlattıklarım şu an bana dahi öyle garip geliyor ki... Balayı bir sonraki sezon da sürdü. İspanyolca konuşamadığın konusunda ısrarcıydın. Bu halin bizi güldürüyordu. O kadar çok “Como mola el turco” (Bu Türk cool) dedik ki sonunda “Arda mola” (Cool Arda) günlük bir tabir haline geldi. Bir şeyi beğendiğimizde “Arda mola” der olduk. Madrid’de Ardaturanist değilsen hipster olamazdın. Kızlar, Arda’yı sevdiğini söyleyen erkekleri beğeniyordu. Sezon sonunda Bernabeu’da şampiyonluk kupasını kaldırdıktan sonra saçlarını kazıttığın sırada “Yavaş ulan” (Slowly, carbon!) diye bağırıyordun ya, işte o vakit gerçek bir Atletico’lu oldun. En azından biz öyle inanmıştık. Gerçek şu ki biz kendimizi kandırmayı çok severiz. Zaten bence futbol, biraz daha mutlu olmak için gerçeklere el çektirmektir. 
2013 yazıydı. Takımdan ayrılacağına dair söylentiler çıktığında “İspanya’da ve Atletico’da çok mutluyum. İyi bir takımız. Malzemecisinden sağ- lık ekibine iyi insanlarla birlikteyiz. Burada ailemle birlikteymiş gibiyim. Gülmeden duramıyorum, fark etmiyor musunuz?” diyordun. Sana inandık Arda. Kasımda, kontratını 2017’ye uzattığında daha da inandık. Ardaturanizm pekişiyordu. “Atletico’yla kontratımı uzattığım için çok mutluyum. Atletico formasıyla geçirdiğim 2 yıldan sonra kendimi bu mükemmel ailenin bir parçası hissediyorum. Eğer ben mutluysam, kulüp de burada devam etmemi istiyorsa bu takım arkadaşlarım sayesinde. Bunu birlikte başardık. Sadece takım arkadaşlarımla değil, yöneticilerimiz ve tüm kulüp personeliyle biz büyük, mükemmel bir aileyiz.” Atletico ailesi hakkında söylediğin güzel sözleri ağzımız kulaklarımızda dinliyor, ne zaman hata yapsan alkışlarımızla sana arka çıkıyorduk. Sakatlandığında ve birçok defa sahadan haftalarca uzak kaldığında sabrettik. Geri döndüğündeyse “Bayrampaşa’da çocuklar yine mutlu, kuşlar tekrar uçuyor” diye twit atıyorduk. 
Öyle bir haldeydik ki sana olan sevgimizi nasıl daha iyi ifade ederiz, bilemiyorduk. Biz de sakal bırakmaya karar verdik. Hepimiz; kadınlar dahil... Derken, kırmızı-beyaz dünyamız koca bir sakal yumağına dönüştü. O sakalın sahte, bize çizdiğin kalplerin anlamsız olduğunu anlamaktan ne kadar da uzaktık. Birlikte şampiyon olduk, Süper Kupa’yı kazandık. Şampiyonlar Ligi finaline çıktık. O gece sahada değildin... Sen ve o lanet sakatlıkların yok mu! Eğer oynasaydın o gece kupayı alacaktık. Yine de önemli değil. Seni affettik. Atletico taraftarı kendinden olanı nasıl seveceğini bilir. “Aşk, her gün tekrar tekrar tuttuğun bir sözdür” derler. Bence aşk, hiçbir emek gerektirmediğinde gerçektir. Güne aldatılma kuşkusuyla başlamadığın, sevmek için her gün her gün uğraşmadığın... Bir annenin çocuğunu, bir çocuğun annesini sevmesi gibi. Sadece olur, oradadır, vardır. Ama seninle biz, uzun zamandır güne bir şeylerin ters gittiği duygusuyla uyanıyorduk.
Huzursuzduk. Beklenmedik fauller, vakitsiz kırmızı kartlar... “O iyi ama azimli değil. Daha iyisine ihtiyaç var” diyorlardı. “Bu verimsiz artiste değil...” İki taraf da bu homurdanmaların farkındaydı ama önce biz davrandık ve her şeyin yolunda olduğunu söyledik. Biliyorduk ki, üzerine daha fazla konuşsak üzülecektik... Bir ilişkiye son vermenin birden çok yolu var. Dürüst olalım; sen ne yapacağını bilemedin. 4 yıllık birliktelik, 2 twit ve 1 mektuptan fazlasını hak ediyordu. Cesur olmalıydın. Eve gelip televizyonu kapatarak “Konuşmamız lazım” demeliydin. Ama hayır! Sen, yaz tatili bahanesiyle ailenin yanına döndün. Bizi burada, sıcaktan kavrulan Madrid’de, ne olup ne bittiğini anlamaya çalışırken yalnız bıraktın. Birtakım adamlara eşyalarını toplattın ve gittin. Tribünde bir saniye oturmayan gerçek Atleticolu’lar, bunu hak etmedi. 
Senin için bir din yarattık biz. Aykırı bir hareketin sembolü ilan ettik seni. Bayrampaşa dünyanın neresindeymiş, hepimiz öğrendik. Bunların hepsi değersizmiş meğer senin için. Sen değiştin Arda. Ya da belki de hiçbir zaman olduğunu düşündüğümüz kişi değildin. Niye inkâr edelim? Her zaman sevimliydin. Yakın, sürekli gülümseyen ve arada “Yavaş ulan” da diyen... Simeone’nin kaya gibi sert, endüstriyel futbolundaki renk sendin. Vücut çalımlarına, topu kaybetmene ve tribünlere kalpler çizmene teslim olduk. O günleri hafif bir tebessüm ve ağzımdan düşmeyen sigaramla anıyorum şimdi. Sen “başka” olabilirdin, olmadın. Artık sen de kendisine duyulan sevgiyi, hesabına birkaç sıfır daha eklemek için terk edenlerdensin. Tebrikler! Kazandın, Barça’da oynayacaksın. O sıkıcı, manasız “Hayallerim gerçek oldu” klişelerini sen de tekrar tekrar söyle. Artık sen de herkes gibisin. Güle güle..

Arda'nın kariyer Zirvesi

Bülent Timurlenk'ten bir Arda Turan yazısı...Arşivlik
Artık Pique ona uzun vuracak, topu Busquets'den alacak, Neymar ile ikiye bir yapacak, Messi'ye ters kanata 40 metre pas atacak, Luis Suarez ile verkaça girip uzak köşeye vuracak. Bayrampaşa'da kat alan, Barcelona'da "El Turco" Arda Turan
Londra güzel şehir, Chelsea-Arsenal olabilirdi; Premier Lig dünyanın en büyük ligi, Manchster United'ın Old Trafford'u her futbolcunun ev sahibi olmak istediği stadyumlardan. Paris büyülü şehir, Paris Saint Germain'de kontratların sıfırı say say bitmez. Bir başka ülkeye gidebilir, bir başka kültürün içinde hayat tecrübesi edinebilir, kariyer defterinde beyaz bir sayfa açabilirdi. Ya da 10 numarası, en iyi ve taraftarın en sevdiği futbolcusu olduğu Atletico Madrid'de "Herkes gider biz kalırız" der oynamaya devam edebilirdi. Hiçbirini tercih etmedi, Barcelona'ya gitti çünkü insanı büyüten hayalleri; yüzünü güldüren ise o hayallerin gerçek olduğu andır. "Koca kafa"nın aklına da, diline de, gönlüne de Barcelona çocuk yaşta düşmüştü. Barcelona kısa paslarla, adam eksiltmelerle oynayan takımdı. Bayrampaşa'nın dar sokağında iki taştan kaleye gol atmak için rakibinin belini kırıp geçmen gerekirdi. İstanbul'un yoklukları onu var etti. O imza attığı basın toplantısında yeni hocası Luis Enrique'nin kendisi kenarda top toplayıcıyken Ali Sami Yen'de Galatasaray'a attığı gole büyük bir rahatlıkla "Ofsayttı" dediği için bugün Barcelona'da ve oyunun da hayatın içinde ve tepesinde. Peki neden Barcelona? 
Atletico Madrid'e imza attığında bizim memlekette "Küçük takım"a gitti diyenlere cevap vermeye bile gerek duymadı ama daha ilk gün Real Madrid ve Barcelona'ya kafa tutup "Onlar iki büyük kulüp ama onlarda da insanlar oynuyor, biz de insanız, çok çalışırsak onları geçebiliriz" dediğinde İspanyol medyasını bıyık altından güldürdü. Demek başka, yapmak başka şey... İki Avrupa Ligi, ezeli rakip Real Madrid'in stadı Santiago Bernabeu'da kalkan Kral Kupası, Şampiyonlar Ligi finali ve bugün formasını giydiği Barcelona'nın stadında kazanılan şampiyonluk... Dört yılda Atletico Madrid'de ancak bu kadarı yapılabilirdi, arkasından "Teşekkür" edip yolladı onu kulübü, kasasına da 41 milyon Avro koydu... Barcelona'nın eski hocası Rijkaard, Galatasaray'a geldiğinde İspanyol yardımcıları idmanda adam geçtiğinde "Iniesta, Xavi, Messi" diye bağıran bir genç adamla karşılaştılar. Her profesyonel futbolcu iyi bir taraftar ya da ekranda maç kaçırmayan bir futbolsever olmak zorunda değil. Batistuta, maç izlemek, milli takıma gelen arkadaşlarını tanımazdı. Arda Turan, önce futbola aşık oldu sonra Galatasaray'a ve Barcelona'ya. Top toplarken Galatasaray'da oynamayı hayal etti, Atletico ile Camp Nou'ya çıktığında da Messi ile birlikte oynamayı.... İngiltere ve Fransa'da da iyi para kazanabilirdi ama Atletico Madrid'de ilk iki sezon Türkiye'deki yıldızların altında kazanan, Galatasaray'da kalsa bir milyon fazlasına oynayacak olan Arda, Barcelona'ya Madrid'deki kontratından elbette ki daha iyi şartlarda gitti ama gelir kapısı bu kulüpte sadece kontratta yazan rakam değil. Arda için düzenlenen imza töreni de gösterdi ki Barcelona vitrin düzenlemesinde dünyanın bir numaralı kulübü. Yeni sponsorluklar, yeni reklam anlaşmaları, adına yeni kramponlar ve Messi-Neymar-Luis Suarez üçlüsünün vereceği sinerji ne kadar çok kazansa da her seferinde en mutlu yer olduğu Bayrampaşa'daki sokağına dönen Arda'yı maddi manevi bir dünya yıldızı yapacak. İyi futbol iyi futbolcularla oynanır. Sana pas değil iftira gibi top atan, uzun koşuna meşin yuvarlığı taca yollayan takım arkadaşınlarınla nereye kadar? Galatasaray'da orta sahada Barış Özbek ve Mustafa Sarp işkencesi saçlarını dökmedi ama Atletico Madrid'de kalsa o sakalları iki yıla ağarırdı. Şimdi topu Busquets'den alacak, Pique uzun vuracak, Neymar ile ikiye bir yapacak, Messi'ye ters kanata 40 metre top atacak, Luis Suarez ile verkaça girip topu ortalayacak, senede 60 maça çıkan Barcelona'da transferini bizzat ve ısrarla isteyen Luis Enrique'nin yönetiminde bazen onbirde çıkacak, bazen kulübeden gelip oyuna girecek ama bir şey değişmeyecek. Bayrampaşalı Arda'nın hayalini kurduğu Barcelona forması ve eşofmanı maçta da idmanda da üzerinde olacak. Atletico Madrid formasını giyen futbolcunun kalpten bağlı olduğu kulüptür. Barcelona taraftarı tiyatro izler gibi maç izler ama Atletico Madrid taraftarı futbolcusundan ciğerini sahaya bırakmasını ister. Gün gelir bütün yıldızlar daha fazla kupa için bir başka kulübün yolunu tutarlar. Torres, Agüero, Falcao, Diego Costa ve şimdi Arda Turan gibi. Şampiyon oldukları Barcelona maçında sakatlanıp bir hafta sonra Lizbon'da Şampiyonlar Ligi finalinde forma giyemeyen Arda'nın şimdi iki büyük hayali var. Bu kupayı kazanmak ve Ballon d'or'a aday olan futbolcular arasında son üçe kalmak. Birinci hayaline artık kimsenin itirazı olmaz, Barcelona bu, bozar herkesi. İkincisi için şimdi gülenlere de bir bakarsanız üç yıl içinde Arda Turan güler. O hep güler zaten... Madrid güzel şehir, Vicente Calderon ruhu olan stadyum ama Barselona ve Camp Nou başka. Rakipleri, hakemleri, stadyumları kısaca İspanya'yı ezberleyen "El Turco" için doğduğu İstanbul gibi iki adımda denizi görebileceği Barselona yaşamak için bir cennet. Madrid La Finca'da olduğu gibi Barselona'da yine merkezde oturmayacak ve gözlerden uzak bir yerde inzivada yaşacak. Giden bilir, gitmeyene uzun uzun anlatır o şehri. Barselona'da yaşayıp, Camp Nou'da futbol oynamak gibisi yoktur. Artık Arda da bize uzun uzun anlatır bir de gülümseyen fotoğrafının arkasına sadece "Mutluyum" yazıp yollar, dört yıldır yaptığı gibi... 

11 Temmuz 2015 Cumartesi

Bir Kulüpten Daha Fazlası FCB



Podolski & Sinan Gümüş


Sinan Gümüş umarım bu sezon takımda kalır...Tecrübe kazanması için bir takıma kiralanması gündeme gelmişti ama hem Podolski'den öğreneceği çok şey olur hem de bu sene A takımda süre almayı hak edecek bir potansiyeli var.

Spikerlerin Vay Haline

Maç anlatmak kabus olur bu isimlerle...

9 Temmuz 2015 Perşembe

Podolski & Nani


İki futbolcu da her iki takım için önemli ve yıldız transferler. Futbol tarzları farklı olsa da kanat forvet olarak oynadıklarından sosyal medyada taraftarların karşılaştırma yapması normal...Podolski daha çok sistem oyuncusu ve oyun disiplini daha yüksek.Malum Alman mantığı ile yetişti.Nani ise bireysel yetenek ile öne çıkan yapısı var.
Kariyerlerinde gol asist adetlerine bakmayan, Nani için Podolski'ye göre daha az gol atıp çok daha fazla asist yapmıştır diye düşünüyor ama gerçek tabloda.
Podolski gol sayısından çok bariz üstün olduğu gibi asist olarak Nani ile aynı seviyede aslında.

Meşhur 1987 Kuşağı ...


Arda'nın altyapı günleri sene 2004...

DrogBA > Dünyadaki Tüm BA'lar


Fenerbahçe'nin yeni futbolcusu BA'nın kariyer zirvesi Drogba ile aynı maça çıkmak...Konu kilit.

Arda Forması Görücüye Çıktı !


Arda'nın forması Messi-Neymar-Suarez'in yanında yerini almaya başladı...Abartmamak gerek diyeceğim ama olmuyor. Gerçekten Arda için rüya gibi bir dönem başlıyor.Umarım sonu iyi olur.

İnter - Galatasaray

Ayhan-Sabri-Sneijder-Pandev... O yıllar ileride Galatasaray'a gideceğiz diye düşünmemişlerdir tabii ki.Hayat insanın karşısına ne çıkaracak belli değil.

Bir Zamanlar Sporting Lizbon Q7 / CR7 / Jardel

Vay Vay vay ...Dünyanın ceza sahası içindeki gördüğüm en iyi golcüsü Mario Jardel...S.Lizbon dönemi kanatlardan topu getiren adamlara bakın Quaresma ve C.Ronaldo...Sıradışı...Jardel o yıl 42 gol atmıştı.

7 Temmuz 2015 Salı

Arda Barcelona Tarihine Geçti


Önemli Biigi...Arda Turan Barcelona tarihinin en fazla bonservis ödenen 4. transferi durumunda. Neymar, Suarez, Ibrahimoviç ve Arda Turan.

Arda Turan Barcelona'da


Arda Turan & Barcelona...Hamit,Nuri Şahin,Mesut Özil'in Real Madrid'e gitmesinin çok ötesinde bir olay Arda'nın transferi...Türkiye'de yetişmiş bir futbolcu için Barcelona,kariyer zirvesidir.İleri üçlü Messi-Neymar-Suarez iken ya da orta üçlü de İniesta-Rakitic-Busquets varken nerede oynayacak demek bugünün sorusu değil şu anda.Ama düşüncem kanat forvet olması imkansıza yakın ,31 yaşına gelmiş İniesta sonrası 2 seneye onun rolüne soyunabilir.Avrupa'da yıldız olan basketbolcular nasıl ki hayalleri uğruna NBA'e gidip kenarda oturuyor ise Arda'da oturacak.Çünkü Barcelona gel dediğinde hayır diyemezsiniz.

6 Temmuz 2015 Pazartesi

10'lar Galatasaray'da


Güzel görsel...Son Dünya Kupası 2014'ün yarı finalistleri malum Hollanda-Almanya-Brezilya ve Arjantin'di...Bu dört ülkenin 10 numaralarının ikisi Galatasaray'da diğer ikisi Barcelona'da...

Messi'nin Kaderi


Higuain son bir senede 2 kupaya mal oldu Messi için...

İstatistik Diye Buna Denir

Barcelona'lı Messi 11 yıl, 584 maç, 20 kupa
Arjantin'li Messi 10 yıl, 102 maç, 0 kupa

5 Temmuz 2015 Pazar

Ali Ece'den Podolski Yorumu


Sözlerine, "Podolski'de top Hamzaoğlu'nda" diyerek başlayan Ali Ece bu ifadesini şöyle açıkladı.

"Çünkü özellikle oturmuş kolektif bir hücum planının parçası rolünde gayet klas bir oyuncu olan Lukas Podolski, Inter'de formsuz bir dönem geçirdi. Inter formasıyla Serie A'da full 90 dakikayı en son 15 Şubat'taki Atalanta maçında tamamladı. Yine de Ocak ayındaki Juventus maçı ve ligin sonlarına doğru Inter - Roma maçında "form geçici klas kalıcıdır"ın krampon giymiş hali gibiydi. Juve karşısında sadece 40 dakika forma giymesine rağmen sahanın en fazla anahtar pas veren oyuncusu olmuştu. O anahtar paslardan birinde Icardi belki de kariyerinin en kötü vuruşunu yapmasa Inter direkt sezon sonunda Devler Ligi finalisti olacak Juventus'u Podolski'nin oyuna doğrudan katkısıyla yenecekti. O maçta İtalya kariyerine çok iyi başladı ama gerisini getiremedi. Arsenal'de az süre almasından dolayı biraz paslanmış gözüktü. Sezon sonuna doğru Roma maçında ilk asistini yaptı. Podolski'nin Inter'de takımına son galibiyet getiren golünü Nisan sonunda Udinese deplasmanında attı.
Galatasaray'da direkt ilk 11'de oynatmak üzere transfer edildi ve böylece 2.5 sezon sonra ilk kez üst üste ilk 11'in bankosu olacak fizik-kondisyonu yakalaması gerekiyor. Yoksa Podolski'nin yetenekleri, klası bizim yerel ligin kalite ortalamasının her türlü üstünde. Geçen sezon Podolski'nin en iyi oynadığı maç Devler Ligi'nde Galatasaray'a karşı oynadığı karşılaşmaydı. Kaderin cilvesi bu kez Sneijder'la takım arkadaşı olacaklar: Sezonun 2. yarısında Yasin Öztekin örneğinde gördüğümüz gibi Sneijder'la verkaç yapan kazanır. Podolski cidden çok iyi bir verkaççıdır, driplinglerin yanı sıra kısa, seri ve sade paslarla birden rakip kaleciyle karşı karşıya kalma özelliği Galatasaray'ın çok ihtiyacı olan bir özellik. 

Form konusunda top Hamza hocada, klası ise tartışılmaz: Almanya Bundesliga'da Podolski'den beri hiçbir oyuncu 18 yaşındayken bir sezonda o kadar gol atmadı. Podolski halen Almanya Milli Takım tarihinin en fazla forma giyen ve en fazla gol atan 3 isminden 1'isi. Podolski mutlaka Euro 2016 Almanya kadrosuna da girmek, milli takım rekorlarını geliştirmek istiyor o yüzden o da acilen form tutup klasını % 100 kapasite ile sergilemesi gerektiğinin farkında. Köln'le 2. lige düştüğünde bile Almanya Milli Takımı'na çağrılan bir oyuncu Podolski."


Podolski'nin Kariyer Özeti...

Görseli incelemenizi tavsiye ederim...Aşağıdakiler Podolski transferi ile ilgili Twitter'da yazdıklarım.

Galatasaraylıyım diye demiyorum, Podolski'ye forma çok yakıştı.
Bir yıldız futbolcunun imza törenine ilk kez çay geldi.Çay firması reklamında oynasa yarı parası çıkar ama imaj hakları yoktur anlaşmada.
Beni tanıyanlar Kewell sevgimi bilir. Sakatlıklar verimini düşürdü...Podolski bence çok iyi transfer.
Podolski transferinin zamanlaması çok iyi Ağustos sonu değil Temmuz başı gelince 2 kamp dönemi yaşayacak olması çok önemli.Fark yaratır.
Geçen sezon Burak gününde değilse gol için takım ve taraftar Sneijder'in ayağına bakıyordu.Artık Podolski var...Büyük avantaj.
Yabancı sınırındaki fark bu yüzden önemliydi işte...Geçen sene Olcan 4 milyon Euro, bu sezon Podolski 2.5 milyon Euro..

Lukas Podolski Galatasaray'da

Lukas Podolski, futbol kariyerine 1991 yılında Jugend 07 Bergheim takımının altyapısında başladı. Daha sonra 1995 yılında Köln'ün U-15 takımına geçti. U-19 takımında gösterdiği başarılı performans ile 18 yaşında A takıma yükseldi.  İlk sezonunda 19 maçta 10 gol atarak, hem takımının en golcü ismi oldu hem de Bundesliga tarihinin en başarılı 18 yaş altı futbolcusu oldu. Ancak Köln, lig sonuncusu olarak küme düştü. 2004-05 sezonunda 2. Bundesliga'da çok başarılı bir performans gösterdi. 30 maçta 24 gol atıp, 11 asist yaptı. 2. Bundesliga'nın gol kralı oldu. Sezon sonunda Köln, 2. Bundesliga şampiyonu olarak tekrardan Bundesliga'ya döndü. Bundesliga'daki ikinci sezonunda da başarılı bir performans gösterip, 12 gol kaydetti. Üçüncü sezonunda da takımının en golcü ismiydi.
Bayern Münih Kariyeri
10 Temmuz 2006'da yaklaşık 10 milyon euro'ya, 2010 sonuna kadar Bayern Münih ile anlaştı. Alman devinden kadro genişliği nedeniyle çok forma şansı bulamadı. İlk sezonunda 22 maçta sadece 4 kez gol atabildi. 2006-07 sezonunda 5 gol atan futbolcu, Münih ekibi ile lig şampiyonluğu yaşadı.
Köln’e Geri Dönüş
2009-10 sezonu öncesinde yine 10 milyon euro'luk bir anlaşma ile eski kulübü Köln'e geri döndü. Transferin bir parçası olarak Bayern Münih ile hazırlık maçı yaptılar ve bu maç televizyondan canlı yanınlandı. Köln'deki ikinci dönemine kupada attığı gol ile başlasa da lig performansı hayal kırıklığı oldu ve sadece 2 gol atabildi. Sonraki sezon 13 gol 8 asistlik bir performans gösterdi. Bir sonraki sezon ise performansını daha da arttırarak 18 gole yükseltti. Podolski'nin performansı Köln'ü Bundesliga'da tutmaya yetmedi ve birkez daha küme düştüler.
Arsenal Kariyeri
Podolski, 2012-13 sezonunda Arsenal'e transfer oldu. Premier Lig'in ilk haftasında sahaya ilk 11'de çıkan futbolcu, sezon boyunca Arsenal'in önemli oyuncularından biri oldu ve ilk sezonunu 11 gol 10 asist ile kapattı. UEFA Şampiyonlar Ligi'nde de 4 gol atmayı başardı. Sonraki sezonun başlarında geçirdiği sakatlık nedeniyle sezonun ilk yarısında forma şansı bulamadı ve Şampiyonlar Ligi gruplarında da forma giyemedi.
İnter Kariyeri
Podolski, 2014-2015 sezonu kış transfer döneminde yarım sezonluğuna Inter'e kiralandı. Sezon bitiminde resmi Twitter hesabından yaptığı açıklamayla Inter kariyerinin sona erdiğini duyurdu.
Milli Takımın En Hızlı Golcüsü
2014 Dünya Kupası elemeleri sırasında 29 Mayıs 2013'te Ekvador ile oynanan hazırlık maçının altıncı saniyesinde gol atan futbolcu, Alman milli takım tarihinin en hızlı golcüsü oldu. Aynı maç 17. dakikada bir gol daha atmıştı.

4 Temmuz 2015 Cumartesi

Biyonik Adam Semih Kaya

Semih Kaya'nın kariyeri boyunca yaşadığı sakatlıklar var görselde...Genç yaşta bu kadar ağır sakatlık geçirip yılmayan ve kariyerine Galatasaray'da devam eden Semih'e ne desek az...
Yürüyedur.

1 Temmuz 2015 Çarşamba

Karşıyakalı Cüneyt Dumlupınar


İnsan yaşadığı yerin futbol takımın başına çocukluk arkadaşı gelince ne hisseder?
Gurur? Sevinç? Başarılı olmasını çok daha fazla istemek? Yaşlandığını düşünmek? Galiba hepsi...Karşıyaka'nın yeni teknik adamı Cüneyt Dumlupınar...Laf olsun diye değil gerçekten doğma büyüme Karşıyakalı.Aynı apartmanda yıllarca oturduk, birlikte çok maç yaptık...Tabii ki biz 80'li yıllarda çocuktuk.O zamanlar laptop,I Pad,Akıllı telefonlar,Play Station, X Box falan yoktu...Çocuklar çıkar sokakta futbol oynardı.
Yıllardır bir çok teknik adamla beraber çalışıp en sonunda geçen sezon Kayserispor'u 1. lig gibi bana göre çok zor bir ligde şampiyon yapıp Süper lige çıkardıktan sonra artık Karşıyaka'nın başında.Yolun açık olsun kardeşim.
Aşağıda Four Four Two dergisinin kendisi ile yaptığı röportaj var.Okumanızı tavsiye ederim.

Kayserispor’u zirveye taşıyıp liglerin en genç şampiyon hocası olan Cüneyt Dumlupınar, artık çocukluk aşkı Karşıyaka’nın Türk futbolunda yer edinmesi için uğraşacak…

Yaşadığınız sakatlık sebebiyle futbol hayatınız erken noktalandı. Peki nasıl bir futbolcuydunuz? 
Lisede yer aldığım turnuvalarda gol kralı oluyordum. Sonra Karşıyaka altyapısında 14-16 yaşlarındayken PAF takımıyla maça çıkıyordum. Bir maçta aldığım darbe sonrası ciddi bir sakatlık geçirdim. Ameliyat olmadan devam etmeye çalıştım ama baktım olmuyor, Spor akademisi sınavlarına girdim.
Rıdvan Dilmen’in Karşıyaka’yı çalıştırdığı dönemde antrenörlüğe başladınız. Size nasıl ulaştı? 
Bir gün tamamen kendi isteğimle Manisaspor’un maçını izleyip yaptığım analizi hocaya sunmuştum. Kulüpte çalışmıyordum ama içinde sayılırdım. Maç sonrası Rıdvan hoca otobüste beni çağırıp yanına oturttu. Raporumu çok beğendiğini söyleyip “Gel bizimle çalış” dedi.
Genç yaşta bu işe girmek sizin için avantaj mıydı, yoksa dezavantaj mı? 
Herhangi bir sıkıntı yaşamadığımı söyleyebilirim. Ben zaten genç ama tecrübeli bir antrenörüm. Bu işte iletişime çok önem veriyorum ve bugüne kadar oyuncularımla gayet sağlıklı ilişkiler kurdum. Mesela Kayserispor’da yaşı bana yakın birçok tecrübeli isim vardı. Onları oyuncum olarak değil, yardımcı antrenörüm olarak görüyordum. Doğru ilişkiyi kurduktan sonra yaşın bir önemi kalmıyor.
Bu sezon Kayserispor’u şampiyon yapıp Süper Lig’e çıkardınız. Ayrılmak sizin kararınız mıydı? 
Başkanlık seçimi vardı ve yeni bir yönetim göreve geldi. Böyle olunca önce genel menajer Süleyman Hurma, ardından da ben doğru olanı yapıp önlerini açmak için görevden ayrıldık.
Karşıyaka doğumlu biri olarak bu kulübü çalıştırmak sizin için ne anlam ifade ediyor?
Ne kadar gurur duyduğumu anlatamam. Burada doğup büyümüş biri olarak bu göreve getirildiğim için son derece mutluyum. Tabii duygusallık ile profesyonelliği karıştırmamak gerek. Camia olarak ortak bir hedefe odaklandık ve buna ulaşmak için varımızı yoğumuzu ortaya koyacağız. Basketbol takımımızın bu sezonki şampiyonluğu bize ilham verdi ve bunu motivasyona çevirip biz de Karşıyaka’yı Süper Lig’e çıkartmayı hedefliyoruz.
Teknik direktörlükte en çok hangisinin önemli olduğunu düşünüyorsunuz: Teknik-taktik, fizik ya da psikoloji? 
Hepsi aynı derecede önem taşıyor. Bazen biri doğal olarak öne çıkabiliyor ama genel olarak hepsi tek tek son derece mühim. Futbolu bir bütün olarak düşünüp buna göre davranmalısınız. Bu farkındalık duygusunun çok önemli olduğuna inanıyorum.
Peki teknik adamlığınızda en çok neye dikkat ediyorsunuz? 
Detaylara önem veririm. Mücadele gücü yüksek, her zaman en iyi şekilde motive olarak sahaya çıkan ve zor gol yiyip bol gol atan takımlar yaratmaya çalışıyorum. Futbol sürekli değişen ve gelişen bir oyun. Hiçbir şey yerinde saymıyor. Elbette örnek aldığım teknik adam ve takımlar var ama bunlar bana özel bir şey değil. Mesela herkes Barcelona gibi bir takıma sahip olmak ister! İyi oyuncuyla her şeyi çok daha kolay yaparsınız.
Gelecek planlarınız neler? Kariyerinizdeki bir sonraki basamak olarak nereyi görüyorsunuz? 
Türk futboluna tüm gücümle hizmet etmeyi amaçlıyorum. İster milli takım olsun, ister yurt dışında bir kulüp… Kısa, orta ve uzun vadede tek hedefim, bu ülkeye futbol alanında hizmet vermek.

Ayıp Denen Birşey Var

31-0 ...Yorumsuz.