13 Ekim 2020 Salı

Terim'den Açıklamalar


 

İstikrarlı bir oyun anlayışıyla üst üste 2 maçı bile aynı 11'le oynayamadık. Satranç, dünyada bilinen en stratejik oyunlardan biri kabul edilir. Geçen sene benim koltuğumda olmayı bir strateji oyunu haline getirselerdi çok az kişi seviye atlayabilirdi. Alışılagelmedik eski yapılanlara veya olanlara benzemeyen, enteresan bir durum çıktı ortaya. Dolayısıyla oyuncular da bu olaydan önce çok etkilendiler. Nasıl hareket edeceklerini bilemediler ki hepimiz de öyleydik.

Son yıllarda toplum sosyolojisinin değişimi, teknolojinin daha çok hayatımıza girmesiyle taraftara biraz da seyirciler eklendi. Taraftar ile seyirciyi özellikle ayırıyorum çünkü statta hangisi daha fazlaysa, maçların atmosferi de ona göre değişiyor. Son yıllarda toplum sosyolojisinin değişimi, teknolojinin daha çok hayatımıza girmesiyle taraftara biraz da seyirciler eklendi. Taraftar ile seyirciyi özellikle ayırıyorum çünkü statta hangisi daha fazlaysa, maçların atmosferi de ona göre değişiyor.

Altyapı, öz kaynak önemli ama altyapıdan önce üst yapılara bakmak lazım. Büyük resme baktığınızda kulüplerin kapısına kilit vurulması gerektiği çok açık. Diğer kulüpler farklıdır ama benim açımdan Galatasaray'ın durumu kabul edilir değil. Bu laflardan da yakıştırmalar yapılacaktır başkanlıkla ilgili, bir kez daha açık olarak ifade edeyim. Böyle bir düşüncem yok. Zaman zaman direk basın toplantılarında böyle gitmez diyoruz. Deniz bitmiş durumda. Hangi yönetim daha iyi kredi anlaşması yapar, hangi yönetimin yerel veya uluslar liglerle ilişkisi iyidir, hangisi kasa kolaylığı yapar? Bunlar geride kaldı. Çevrilebilir bir borçtan bahsetmiyoruz. Kredi faizleri bile ödenebilir durumda değil. Zaten çıkıp kimse de benim çıkış planım var diyemez. Her sene şampiyon olsanız, Şampiyonlar Ligi'nde kupa kaldırsanız da borçları ödemeniz zor. Çok net bir tanımlama yapayım size ve camiamıza. Yıllardır duyarsınız, Galatasaray’ın en önemli değerlerinden biri, ‘Kol kırılır, yeni içinde kalırdır.’ Peki soruyorum size, kol kazayla mı kırıldı? Bilerek veya isteyerek mi?

Çok duyuyorum, "Ozan Kabak gibi 2-3 genç çıksa altyapıdan kulüp kurtulur." Ben istemez miyim? Ozan Kabak'ın satışı sonrası 11 milyon euronun yüzde kaçı altyapıya ayrılmıştır? 0. Ya yeni oyuncu alınması gerekir, ya da maaş ödenmesi gerekir, yahut da borç ödenir. Ozan Kabak'ı yetiştiren antrenörüm 2500 ile 4500 lira arası maaş alıyor. Türkiye'nin en büyük spor kulübünde çalışıyor ve Ozan'lar yetiştiriyor. Bir de Anadolu'yu düşünürsek, varın halimizi siz düşünün. 

Yabancı sayısı değiştiğinde, Avrupa'da Türk oyuncuların daha fazla süre bulabileceğini anladım. Bugün oyuncularımız sadece Türkiye'yi değil, dışarıyı tercih ediyor ve Türk oyuncularımızın takır takır oynadığını görmekten büyük gurur duyuyorum. Bu artacaktır. Ben de birkaç dayanak üzerine kurdum yabancı serbestisini. Esasında kural, Türk oyuncu kuralıydı. 14 Türk mecburdu, 14 yabancı mecbur değildi. İsterseniz hiç yabancıyla oynamayın, ama 14 Türk olmadan oynayamazsınız. Kafamdaki teşvik kuralı şuydu: Kim ne kadar Türk oynatırsa, bunun karşılığını o kadar alır. Hatta altyapıdan alınacak genç, 2 misli karşılık bulacağı için kulüplere önemli bir rakam katkısı oluyordu. Fakat kulüpler tarafından pek rağbet görmedi.

Artık günümüzde altyapı oyuncusu tanımı da değişiyor, her şeyin değiştiği gibi. Genç oyuncu kavramına doğru evriliyoruz artık öyle tabir ediliyor ancak tabii bazı önemli farklılıklar da var. Menajeri, maddi kazancı, sosyal medya, ailesi, etkileşimi gibi konular sadece oyuncunun performansını değil, gelişimini de etkiliyor. Zaman zaman deniyor ki ‘A Takım’da o niye yok, bu genç niye oynamıyor? Olsaydı şöyle olurdu, böyle olurdu.’ Demek ki bir bildiğimiz, gördüğümüz var ki bazıları süre alamıyorlar. Günümüzde genç oyuncuların A Takım’da oynayabilmesi için sadece yetenek kafi değil. Baskıyı nasıl kaldırdıkları, stresi nasıl yönettikleri, sosyal ilişkileri, gelişmeye olan duyarlılıkları, seviyelerini belirli bir yere çekmeleri için lazım olan kavramlar.

İnsan unsurunun olduğu her yerde, ne kadar teknolojiyi devreye sokarsanız sokun, yorum veya bakış açısı farkı olacaktır. VAR sistemi niye geldi? Özü itibariyle bir sağlama yapma hatayı ve hasarı aza indirme mekanizmasıydı. Hakemlerin üzerinden yükü alacak yani bir yardımcı gibi.. Bir hakem kolay yetişmiyor, bir hakemin pişmesi ciddi bir zaman alıyor. Bu kadar zor yetişen meslek sahibini bizler parçalıyoruz. Neden? Çünkü ne kişiye, ne de içinde bulunduğu sisteme güveniyoruz.

Hiç yorum yok: