İlk başta normal bir liseye gittim. Sonradan spor lisesine kabul edildim. Burada sadece derslere değil, sportif gelişiminize de odaklanabiliyorsunuz. Örnek vermek gerekirse, ben okula sabah 7.30'da gidiyordum. 9'a kadar antrenman yapıyordum. Sonra derse giriyorduk. Birkaç ders sonra öğleden sonraları yine antrenman oluyordu. Sonra dersler bittiğinde tekrar antrenman yapardık. Bazı günler ders aralarında, bazı günler ders sonlarında oluyordu. Bu biraz "futbol-okul-futbol-okul" düzeninde giden bir çark. Sağlıklı bir eğitim alırken, spor çalışmalarını da eşgüdümlü yürütebiliyorsun. Çok iyi işleyen bir düzen ve bu sayede Avustralya'da her branşta çok başarılı sporcular yetişiyor.
Liverpool sonrası Türkiye'ye geliş kararında zorlandığını, daha doğrusu çekincelerin olduğunu biliyoruz. Ancak anlaşıp İstanbul'a ayak bastığında havalimanındaki kalabalıkla beraber neler hissettin?
Evet, bazı çekincelerim vardı. Hatta menajerim dahi ilk teklifi söylediğinde çekinmiştim ancak Galatasaray benimle şartsız ilgilendi ve ailemle de konuşarak buraya gelmenin doğru olacağına karar verdik. Geldiğimde havalimanında muhteşem bir kalabalık vardı. Aslında bazı özel hikâyelerim var bununla ilgili ancak (gülerek) bunları kendime saklamam gerekiyor. İlk hissettiklerim bu durumun fantastik olması ve beni pozitif anlamda çok sarsmasıydı. Çok keyif aldığımı söylemeliyim. Türkiye'de olduğum ilk günden bu yana zaten her şeyden çok keyif alıyorum. Bu yoğun karşılama şekli ve diğer hiçbir bir konuda hiçbir şikâyetim yok. Benim için adeta yeniden bir doğuş oldu. Onların bu sevgisi sizde büyük bir şevk yaratıyor.
Şöyle durup bir adım geriye doğru atıp Avustralya ve İngiltere kültürünün bir temsilcisi olarak Tük futboluna Galatasaray çerçevesinde baktığında neler düşünüyorsun? Stadyumlar, taraftarlar ve diğer özellikleriyle…
Aslında dünyanın her yeri için aynı şeyi söyleyeceğim. Futbol her yerde futboldur. Günün sonunda 11'e 11 oynarken diğer hiçbir şeyin önemi kalmaz. Galatasaray çok büyük bir takım. Her yıl önemli yatırım yapıp kupalara, başarılara ulaşabilmek için uğraşılıyor. Tıpkı İngiltere'de her yıl Liverpool, Arsenal ve Manchester United gibi kulüplerin yaptığı gibi. Türkiye genel anlamda dünyanın en güzel taraftar topluluklarına sahip ülkelerinden biri. Galatasaray taraftarı da tabii ki benim için bunlar arasında benim için özeli ve değerli olanı. Tabii ki Elland Road'da ve sonrasında Anfield'da Kop gibi muhteşem taraftar topluluklarının karşısında oynamak harikaydı. Her futbolcunun eğer fırsatı olursa deneyimleri arasında bulunması gereken olaylardan biri Anfield'da Kop önünde futbol oynamak. Fakat burada Türkiye'de gün be gün, hafta hafta yaşadıkça onlar hakkında daha fazla şey görüp öğrendikçe çok daha özel taraftarlar olduğunu söyleyebilirim. Futbol artık dünyada bir büyük endüstri haline geldi. Premier Lig bu iş gemisinin amirali konumunda. Avrupa'nın diğer ülkeleri de futbolun profesyonel iş ve endüstri özelliklerini daha fazla hissettiğiniz yerler. Türkiye'de de bu profesyonel yön var ancak…
Dramatik yön mü var aynı zamanda?
Biraz dramatik yön de var ancak asıl demek istediğim Türkiye'de futbol biraz daha kişisel algılanıyor. İnsanlar sadece iş olarak düşünmüyorlar burada futbolu. Kazanmayı gurur ve onur meselesi haline getirebiliyorlar. Kazanmak için her şeyin doğru olduğundan emin olmaya çalışan bir yapı var. Halbuki bazen bu bakış açısından biraz uzaklaşmanız gerekebilir. Kararları daha profesyonelce vermeniz gerekebilir. Çünkü futbol artık daha da iş dünyası haline geliyor.
Sadece Galatasaraylılar değil, diğer takımların taraftarları da sana sempatiyle bakıyorlar. Türkiye'ye gelen yabancılara baktığımızda iki tarz yaklaşım görebiliyoruz. Birincisi, gelip parasını alıp işini yapmaya çalışan ve başka olaylarla ilgilenmeden gidenler. Bir de senin de içinde bulunduğun, bunları yaparken aynı zamanda bulunduğu takım için kaygılanan, o takımın gençleri için bir şeyler yapmaktan geri kalmayan, kısaca sorumluluk hisseden futbolcu tipi. Bunun seninle seyirci arasında da farklı bir hava yarattığını düşünüyor musun?
Öncelikle bu düşünceler için teşekkür ederim. Diğer oyuncular için konuşamam fakat kendim için konuşursam, biraz geriye gitmem gerekir. Ben Leeds United'da daha genç bir futbolcuyken A takımdaki tecrübeli futbolcular bizimle gelip konuşurlar, bize yardım ederlerdi. Şimdi ben de takımda yardıma ve cesaretlendirmeye ihtiyaç duyan genç futbolcuları gördüğümde onlara ulaşmaya çalışıyorum. Geçtikleri yollardan daha önce geçtiğin için onların daha hazırlıklı olmalarını sağlayabilirsin. Ben de mümkün olduğunca onların arkasında olmaya, kollamaya çalışıyorum. Burada önemli olan aynı geminin içinde olmanız ve genç, yaşlı, tecrübeli fark etmez, aynı amaç için birlikte takım olarak savaşmanız.
Saha içinde arkadaşlarını cesaretlendirmenin dışında ortamın gerginliğini alıcı şakalar da yapmayı seviyorsun sanırım. Sabri'nin boyuyla ilgili olan ve yine gol attıktan sonra Elano ile Baros'a mesaj olsun diye yaptığınız dans mesela.
Milan pek öyle düşünmüyor ama (gülerek)… Bizim için o mesajı göndermek keyifliydi. Futbol oynadığım takımlarda edindiğim çok fazla arkadaşım var. Burada da aynı şey geçerli. Benim için arkadaşlık çok önemli. Onlarla futbol oynarken çok fazla keyif alıyorum ve bazen böyle saha içi takılmalarımız olabiliyor. Tabii ki öncelik her zaman çok çalışmaktır. Sahada ve antrenmanda gevşememeniz lâzım. Ben arkadaşlarımla şakalaşmayı, saha içerisinde eğlenmeyi çok severim. Ancak öncelikle çok çalışmanız, disiplinle oynamanız gerekir. Sonra gol attığınızda ölçülü biçimde, kimseyi kırmadan gol sevincinizi yaşayabilir ya da ortamdaki gerginliği alacak esprinizi yapabilirsiniz.
George Graham, David O'Leary, Rafa Benitez ve Frank Rijkaard gibi teknik adamlarla çalışma fırsatı buldun. Her biri farklı yapıda teknik adamlar. Onlardan kendine neleri aldın? Sende nasıl izler bıraktılar?
David O'Leary'den başlıyım o zaman. Çünkü en kısası o. Ondan hiçbir şey almadım, hiçbir şey öğrenmedim. Asıl Leeds'de bizim ve benim için çok şeyler yapan George Graham'dı. Kariyerimin ilk bölümünde çok önemli bir yeri vardır. Hem tecrübesi hem de insani özellikleriyle çok şey kattı bana. Sonrasında Liverpool'a gittiğimde Benitez gibi çok değerli bir teknik adamla çalışma fırsatım oldu. Ne yazık ki Pool kariyerimde Leeds'de olduğu gibi devamlılık arz edemedim ve o zor zamanlarda hep yanımda yer aldı. Bana ne olursa olsun güvendi. Fakat bir şekilde yollarımızı ayırmamız gerekiyordu ve başka yollara gittik. Şimdi bu sayede teknik direktörlüğüne hayran olduğum bir adamla çalışıyorum. Futbolcuyken de idollerimden biri olan bir teknik adamla. Burada onunla tanışma ve çalışma fırsatını bulduğum için çok mutluyum. İlişkimizi başlangıçtan itibaren çok sağlam temellere oturttuk. Umarım hep böyle devam edecek. Ben onun için futbol oynarken çok keyif alıyorum, onun futbola bakış açısını ve yaklaşımını çok seviyorum. Futbol oynamaktan Rijkaard ve Galatasaray sayesinde tekrar keyif alıyorum.
Arda... Türk medyası son zamanlarda onunla ilgili çok fazla haber yaptı. Sen İngiliz medyasının ağırlığını yaşamış bir futbolcusun. İki medya arasında ne gibi farklar ve benzerlikler var?
Dünya var oldukça hiçbir medya tam iyi olmayacaktır (gülerek). Basın her zaman iyi şeyler yazmayacaktır, bu doğal. Arda muhtemelen Türkiye'nin 1 numaralı futbolcusu şu günlerde. İlgi onun üzerinde. Milyonlarca Galatasaray taraftarı var. Doğal olarak basın da onunla ilgili haber üretecek.
Sen de onun yaşındayken çok popülerdin Ada'da. Sen neler yaşadın?
Evet, benim de basınla zaman zaman problemlerim oldu geçmişte. Ama Arda için önemli olan çevresinde güçlü insanların olması. Benim çok güçlü bir menajerim, çok güçlü bir finansal danışmanım vardı ve eşim hep yanımdaydı. Ailem çok güçlü bir şekilde yanımda durdu. Problem yaşadığımda bu kişiler bana kol kanat gerdi ve doğru kararları vermem kolaylaştı. Arda da eminim doğru bir kariyer çizgisinde ilerleyecektir.
Bir çok spekülasyon yapıldı yıllar boyunca, gut ve mikroplu kireçlenme gibi. Ancak buraya geldin ve daha az sakatlanan, devamlılığı artan bir futbolcu oldun. Bunun sebebi Galatasaray tıp ekibi mi, özel fizyoterapistin Les Gelis ile çalışman mı, neler söyleyeceksin?
Aslında geçmişteki sakatlık hikâyemle ilgili asıl gerçekleri zamanı gelince anlatacağım. Olayların tüm detaylarını vermeyeceğim şu an. Bunun sizinle bir alâkası yok, tamamen zamanı gelince açıklamak istememle ilgili. Durumun nasıl olduğunu biliyorsunuz, insanların sözlerini çarpıtıyorlar, onu, bunu söylüyorlar. Les'e gelince; sakatlıklar uzadığında futbolcunun ya şevki kırılır uzaklaşır ya da her şeyi bir yana bırakarak dönmek için her yolu dener. Ben de kişisel çalıştırıcı tutmanın doğru olacağına karar verdim. Sadece benimle ilgilenecek birine ihtiyacım vardı. Tabii ki çok ucuz olmadı, bunun için kendimi adamam gerekti.
Taraftarın seni çok sevdiğinden bahsetmiştik, "Stay with us" (bizimle kal) pankartları hazırlayan, sana "Daddy Cool" şarkısını atfeden bir taraftar sevgisi…
Evet, onlara her şey için teşekkür ediyorum. Gerçekten inanılmazlar. Özellikle şarkıyı duyduğumda çok keyif alıyorum. Hem zaten gol atmış oluyorum, bu işin ilk güzel yanı, ikincisi hep bir ağızda bunun sizin için söylenmesi çok hoş. Tekrar şunu belirtmem gerekiyor ki, gol atmayı tabii ki çok seviyorum ve şarkıyı duymayı… Ancak benim için her şeyden önemlisi takım. Ben bir takım oyuncusuyum ve önemli olan takım olarak şampiyonluğa ulaşmak ve diğer kupalarda başarılı olmak. Bunun için ne gerekiyorsa onu yapmaya hazırım.
Ülkende senin adına verilen bir ödül var; "Harry Kewell Yılın En İyi Genç Futbolcusu ödülü…"
Bu ödülü benim adıma düzenlemeye karar verdiklerinde çok büyük gurur duydum ve büyük bir ayrıcalık olduğunu düşündüm. Bu bana futbol hayatımda bazı şeyleri doğru yaptığımı gösteriyordu. Futbol sayesinde tabii ki çok önemli paralar kazanıp, ünlü olup çok iyi bir yaşam sürebiliyorsunuz. Ancak aktif futbol oldukça nankör olabilen ve sizinle genel olarak 8-10 yıl üst seviyede beraber olan bir unsur. Bu süre zarfında maddiyat dışında başka kazanımlar da elde etmeniz lâzım. Ve eğer bu kısa sürede farklı bir şeyler yaparak, insanların da bunun farkına varıp size bu tip onurlar bahşetmesine tanık oluyorsanız, bundan daha güzeli yok.
Bazı tecrübeli oyuncuların takımlarındaki genç isimleri mentörlük yaptığını ve onlara yol gösterip bazı tecrübelerini aktardığına ve teknik bazı detayları öğrettiğine tanık oluyoruz. Senin de Galatasaray'da bu konuda yardımcı olduğun gençler var mı?
Toplum her zaman sizin bir şeyler öğretmeniz gerektiğini düşünür. Bazı bilgileri öğretip o kişileri yukarı çekmenizi beklerler. Ben de bir şeyler öğütlemeyi severim. Ama bu öğretmen gibi "Böyle şut atılır, böyle korner atılır" gibi değil de daha çok yüreklendirme, doğru yolu gösterme şeklinde olmalı. Futbolcu nasıl futbolcu olunacağını kişisel yolculuğunda öğrenmeli. Ona taslak halinde sunulanı almamalı. Bu aynı zamanda bir kendini keşfediş öyküsü. Futbol oynamayı öğrenirken kendi yolunu izlemen gerekiyor. Benim de bir oğlum var biliyorsunuz.
Yemek demişken, baklavaya bayılıyorum. Gördüğüm anda uzak duramıyorum. Çok güzel bir tatlı baklava. Ayrıca diğer tüm Türk yemeklerine bayılıyorum. Yemekler o kadar lezzetli ki, kilo almamak için dikkatli olmak gerekiyor. İstanbul'un kendisine bayılıyorum. Fantastik bir şehir. Yemekler muazzam, her çeşit yemeği bulabileceğiniz restoranlar var, eğlenebileceğiniz kulüpler çok güzel. Moda ile ilgili ulaşabilecekleriniz sonsuz. Her şeye sahip. İstanbul'la ilgili tek kötü şey çılgın şoförler ve trafik. Ama her şeye sahip olamazsınız değil mi?
Dövmelerinizin anlamı nedir?
Sol kolumdaki dövmelerin hepsi ailemi simgeliyor. Eşim, üç çocuğum ve ben. Onları simgeleyen figürler var. 32 saat sürmüştü tümünün yapımı. Elimdeki ise bir sanat.
Bazı futbolcular kendi maçları dışındaki mücadeleleri çok takip etmez. Sen diğer maçları izler misiniz?
Gençlik zamanlarımda daha çok izlerdim. Liverpool dönemimde çok fazla yatakta sakat vaziyette vakit geçirdiğim için daha fazla izleme şansım oluyordu diğer maçları. Ancak şimdi birçok maçı izleyemiyorum. Ya da bazı bölümlerine bakıyorum. Eğer çok önemli bir maç değilse, yani bir final ya da çok önemli bir mücadele değilse, 90 dakika futbol maçı izlemekten kaçınabiliyorum.
Premier Lig'de oynadın ve şimdi Tükiye'desin. Bundan sonra oynamayı planladığın başka bir lig var mı?
Tam olarak emin değilim. Şu an kontratım var kulübümle. Buradan memnunum. 9 yıl Leeds'de oynadım, 5 yıl Liverpool'da kaldım. Buraya gelirken 2 yıllık kontrat imzalamıştım. Şuan tek endişelendiğim konu, sezonun geri kalanında takımıma nasıl katkı verip yardımcı olacağım
Lucas Neill'in gelişini nasıl değerlendiriyorsun?
Lucas benim iyi arkadaşlarımdan biri. Buraya gelmesine çok sevindim. Beni aradığında da buraya gelmesinin harika olacağını söylemiştim. Eminim takıma da çok yararlı olacaktır. Zaten kariyeri boyunca kalitesini ispat etmiş, tecrübeli bir savunmacı. Çok yönlü bir futbolcu.
Tam Saha dergisinde yayınlanan röportaj...
Tam Saha dergisinde yayınlanan röportaj...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder