13 Kasım 2010 Cumartesi

Maradona mı Yoksa Zidane mı İstiyoruz?

Bağış Erten futbolumuzdaki çarpık yapıya değinmiş Radikal'deki yazısında...Anelka,Lincoln,Elano,Misimovic gibi Avrupa'da kalburüstü oyuncu olan kişiler burada nasıl elekten geçip kayboluyor açıklamış bize,okumanızı öneririm.

Mesut Özil’i izliyoruz, gözlerimiz de açık, ağzımız da. Oysa çok değil, bundan sadece birkaç yıl önce milli formayı pazarlık konusu yapıyor diye ona kızıyorduk. Bu hale geleceğini bilseydik, masadan o kadar da kolay kalkmazdık. Olsun. Böylesi de güzel. Ne de olsa ‘bizim Mesut’ o. Peki hasbelkader, azıp şaşıp Türkiye’ye gelseydi, yine böyle Zidane’ı seyreder gibi seyreder miydik? Zannetmiyorum. Sanki o da bizim çarklarda öğütülürdü gibi geliyor. Misimoviç’in durumu farklı mı? Tamam, aralarında derece farkı var, fakat ikisi de aynı kumaştan. Topla çok az oynuyorlar, oyun görüşleri yüksek, tepkime süreleri çok hızlı, futbolu ayaklarından önce kafalarıyla oynuyorlar. Ama işte, bu tarz oyuncular bizde pek gitmiyor. Biz Maradona arıyoruz, onlar Zidane okulundan mezunlar.
Cruyff’tan araklayarak tanımlayalım iki ekolün farkını. Maradona’ya bir top yeterdi, Zidane’a ise bir top ama 10 tane de futbolcu gerekiyordu. Satrançta 10 hamle sonrasını gören ustalar gibi, Zidane da pek çok ihtimali ve oyuncuyu bir arada düşünerek oynardı. Mesut da öyle. Boşa benzetmiyorlar. Dikkat ettiniz mi, o da birkaç hamle sonrasını görebiliyor ve her hamlesinde bir kolektivite arayışı var. Hâlâ kendini gösteremedi ama Misimoviç de her topa dokunuşunda bana bu hissi veriyor. Ama Galatasaray takımı kolektif oyun bilincini bir türlü yükseltemediğinden sihrini gösteremiyor. Hal böyle olunca da homurdanmalar başlıyor. Oysa bir an önce onu anlamak ve takımı da biraz ona göre konumlandırmak lazım. Yoksa Misimoviç’ten tek başına maç almasını beklemek Godot’yu beklemekten beter olacak. Kahraman tipi oyuncu değil o. Zaten, günümüz futbolunda bunu Messi bile zor başarıyor. Hatırlatalım, Arjantin’deki Messi Barcelona’daki Messi’ye neredeyse tip olarak bile benzemiyordu.
Yani Mesut da Türkiye’ye gelse Misimoviç’ten çok farklı olmayacak. Biz ondan tek başına parlamasını, minareden atmasını, aşağı inip tutmasını, kendi kornerine kafa vurmasını, hem Queresma hem Alex hem de Arda olmasını bekleyeceğiz. O verkaç yapacak, boşa kaçacak adam arayacak. Bunun üzerine biz de “Alex kadar teknik değil” diye hayıflanacağız, Quaresma kadar cazibeli değil diye omuz silkeceğiz, bir Arda’nın kaç Mesut’a tekabül edeceğini tartışacağız. O ise kuvvetle muhtemel ki, ‘takım yıldızı’ olmakta diretecek ve sadece savunmaya odaklı memleket takımlarının sıkı defansları arasında eriyip gidecek.
İyi ki gelmedi gibi geliyor bana. Bundesliga’nın en iyi oyuncusu olarak gösterilen ve yine aynı yolun yolcusu Nuri’ye baksanıza. Nuri bu sezon başında gelse havaalanına kaç kişi giderdi acaba? Milli Takım’da sürekli onbirde yer alamıyor diye şikayet eden var mı? Türkiye’ye transfer olsa daha haftası çıkmadan ona da cılız derdik, güçsüz derdik, çıtkırıldım derdik. Mesut kaçtı kurtardı kendini. Böylece hem o mesut oldu, hem de biz. Sayesinde Real Madrid’de oynayan bir tanıdığımız var. Hem de ne oynamak..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder