O köprünün altından çok sular aktı ve Guardiola'da o saçları değirmende ağartmadı herhalde...Şu anda dünyanın en iyi iki takımının başında onlar.Biri tevazu ile diğeri kibirle yoğrulmuş gibi...Sanki biri melek diğeri şeytan...Bence dünyanın en iyi takımı Barcelona ve dünyanın en iyi teknik adamı Jose Mourinho...Ama onların yolu bir daha kesişmemek üzere ayrıldı uzun süre önce.O da bunun farkında ve Porto,Chelsea ve İnter'deki inanılmaz başarıları onu kesmedi.Tek hedefi para ve gücün simgesi Real Madrid ile onları alt etmek.İlk raundta fena nakavt oldu,sezon sonu kim şampiyon olacak göreceğiz...
30 Kasım 2010 Salı
Tarihe Tanıklık Etmek...
Tarihe tanıklık ettik dün gece...Barcelona Real Madrid'e 5 atabilir,daha önce 6 attı yakın zamanda.Ancak Mourinho'nun çalıştırdığı bir takıma 5 atmak,işte bu inanılmaz.464 maçlık teknik adamlık kariyerinde 4-0 yokken dün akşam 5-0 oldu.Guardiola yaptım olacak dedi ve oldu gerçekten.
Sezon Erken Bitti...
Sezon büyük ölçüde bitti bu maç sonrası...Gelecek sene sıfırdan olmasa da büyük çapta yeni baştan başlamak gerekecek.Bu takımda olmayı hak etmeyen çok kişi var şu anda.Hagi kendi kurmadığı ve sezon öncesi kendi hazırlamadığı bir takım devraldı ve beklenen sonuçlar gelmedi şı ana kadar.
Maçın sahada fark yaratan oyuncusu kuşkusuz Guti.Attığı penaltı,attırdığı gol ve pasları ile maçı çeviren adamdı.Real Madrid'te de büyük maçlarda hep imzası olurdu zaten.
Pino hücum için yetenekli ama gol vuruşu açısından yeterli değil.Baros olsa atar dediğimiz en az üç pozisyonu harcadı maç 0-1 iken...Güçlü bir Baros'un sağ ve sol çaprazında oynadığında çok etkili olur bu stili ile...
Ali Turan tam bir hayal kırıklığı oldu bu maçta da...Holosko karşısında hızlı Sabri değil Ali Turan ile başlamak bence Hagi'nin hatası...Sabri'nin sağ önde gösterdiği performans kadar Barış'ta oynar zaten orada ama Ali Turan kesinlikse sağ bek olmaz.Çarşı'nın bile dalga geçtiği Holosko'yu maçın adamı yaptı neredeyse.İnsan 30 metre peşinden koşup ceza sahasında topu ayağından açmışken adam düşürür mü? Bu Türk futbolcusunun oyun zekasını gösteriyor bir bakıma.
Biz de niye hep dışarı vuruyor diyoruz...Adam şut atarken gözünü kapıyormuş.Oyun içindeki ani patlamaları ve temposu taraftara sempatik geliyor ama büyük takım topçusu değil amiyane tabirle...Koyunun olmadığı yerde Abdurrahman Çelebi en fazla.
Kameraman maçtan sonra da çekseydi keşke bu kişiyi.Beyin bedava dedikleri bu işte.Takımı sahasında 0-1 yenik durumda o elindeki lazerle şaklabanlık yapıyor.
İş kötü giderken herşey göze batar ya...Galatasaray son 30 senenin en kötü sezonunu geçiriyor.Takım o gün sahasında 0-1 yenik durumda tribündeki futbolcular sinemada film izler rahatlıkta çekirdek çitliyor...Kaptan,arkadaşlarını uyarmıyor diyecem,en başta o yapıyor zaten...Sakatlıktan oynamayana eyvallah...Takıma giremeyenler hırslanıp,üzüleceğine film izler gibi takılıyor,maç sonu Ferrari,Lamborgini araçları ile Etiler'e akıyorlar.10 metre öteye topu vuramayanlar transfer dönemi geldi mi hemen profesyonel oluyorlar,Tek kelime ile ayıp,utanın biraz.
28 Kasım 2010 Pazar
El Clasico'ya 1 Gün Kala...
Galatasaray ve Beşiktaş her ne kadar lig yarışının uzağında kalmış olsalar da bu akşam derbi heyecanı var...Ancak tüm futbolseverlerin bu hafta beklediği maç yarın gece 22.00 de...Barcelona-Real Madrid maçından beklentilerim şu şekilde.
1-Bol gollü bir maç olması...
2-Mesut'un gol atması...
3-Barcelona'nın kazanması.
1-Bol gollü bir maç olması...
2-Mesut'un gol atması...
3-Barcelona'nın kazanması.
26 Kasım 2010 Cuma
Hafta Sonu Futbol
27 Kasım Cumartesi
14:30 Konyaspor-Kasımpaşa / Digi
14:45 Aston Villa-Arsenal / PL TV
16:00 Gaziantepspor-Trabzonspor / Lig TV
16:30 Bayern Münih-E.Frankfurt / TRT 3
17:00 Stoke-Man City/ Man United-Blackburn / PL TV
17:00 G.Birliği-Sivasspor / Digi
19:00 Zaragoza-Villareal / NTV Spor
19:00 Sampdoria-Milan / Spormax
19:00 İstanbul BŞB-Fenerbahçe / Lig TV
19:30 B.Dortmund-M.Gladbach / TRT 3
21:45 Juventus-Fiorentina / Spormax
22:00 Bordeaux-Lille / Kanal A
28 Kasım Pazar
13:30 Inter-Parma / Spormax
13:30 Karabükspor-A.Gücü / Digi
14:00 Diyarbakırspor-K.Erciyesspor / TRT 1
15:30 Newcastle-Chelsea / PL TV
16:00 Lazio-Catania / TV8
16:30 Werder Bremen-St Pauli / TRT 3
17:00 Bucaspor-Antalyaspor / Digi
18:00 Tottenham-Liverpool / PL TV
18:00 Auxerre-Toulouse / Kanal A
18!30 Köln-Wolfsburg / TRT 3
19:00 Galatasaray-Beşiktaş / Lig TV
19:30 Samsunspor-Orduspor / TRT 1
21:45 Palermo-Roma / Spormax
22:00 O.Lyon-PSG / Kanal A
22:00 Valencia-Almeria / NTV Spor
29 Kasım Pazartesi
20:00 Bursaspor-Kayserispor / Lig TV
22:00 Barcelona-Real Madrid / NTV Spor
14:30 Konyaspor-Kasımpaşa / Digi
14:45 Aston Villa-Arsenal / PL TV
16:00 Gaziantepspor-Trabzonspor / Lig TV
16:30 Bayern Münih-E.Frankfurt / TRT 3
17:00 Stoke-Man City/ Man United-Blackburn / PL TV
17:00 G.Birliği-Sivasspor / Digi
19:00 Zaragoza-Villareal / NTV Spor
19:00 Sampdoria-Milan / Spormax
19:00 İstanbul BŞB-Fenerbahçe / Lig TV
19:30 B.Dortmund-M.Gladbach / TRT 3
21:45 Juventus-Fiorentina / Spormax
22:00 Bordeaux-Lille / Kanal A
28 Kasım Pazar
13:30 Inter-Parma / Spormax
13:30 Karabükspor-A.Gücü / Digi
14:00 Diyarbakırspor-K.Erciyesspor / TRT 1
15:30 Newcastle-Chelsea / PL TV
16:00 Lazio-Catania / TV8
16:30 Werder Bremen-St Pauli / TRT 3
17:00 Bucaspor-Antalyaspor / Digi
18:00 Tottenham-Liverpool / PL TV
18:00 Auxerre-Toulouse / Kanal A
18!30 Köln-Wolfsburg / TRT 3
19:00 Galatasaray-Beşiktaş / Lig TV
19:30 Samsunspor-Orduspor / TRT 1
21:45 Palermo-Roma / Spormax
22:00 O.Lyon-PSG / Kanal A
22:00 Valencia-Almeria / NTV Spor
29 Kasım Pazartesi
20:00 Bursaspor-Kayserispor / Lig TV
22:00 Barcelona-Real Madrid / NTV Spor
21 Kasım 2010 Pazar
Messi Ve Saz Arkadaşları Yine Abarttı.
Özellikle son iki yılda Barcelona maçı izlerken kanal değiştirmek ya da TV nin başından kalkmak,golü izleyememek anlamına geliyor.17. dk da 0-1 olan maç 20 dk sonra 0-5 oldu...İkinci devre 63-73 arası 10 dk. da yine 3 gol...
19 Kasım 2010 Cuma
Hagi Kurban Olarak Misimovic'i Kesti...
Ne akıl ne de mantıkla açıklanacak gibi değil Misimovic'in kadro dışı bırakılması...Sakatlıktan çıkan Kewell'ın etkisiz futbolu nedeni ile şu anda Baros ve Arda'nın da sakatlığını göz önüne alırsak takımda gerçekten futbolcu ya da yetenekli denecek 2-3 kişiden biridir Misimovic...Yaptığı maç sayısı gol ya da asist adetlerine bakarak asılacaksa ondan önce çok adam girer sıraya.Bu adam Bulgaristan ya da Romanya liginden gelmedi,Bundesliga'nın en önemli oyun kurucularından biriydi.Tekrar anlatmaya gerek yok,5-10 sene önce değil (Kewell'ın Leeds ya da Liverpool'daki ilk yılı gibi) son iki senede Bundesliga da neler yaptıkları blog arşivinde var.
Fenerbahçe Colin Kazım'ı adam ederken eğer Galatasaray,Misimovic gibi bir futbolcu ile saha içi ve saha dışında sorun yaşıyorsa,önce sorunu kendi içinde arayacak bence.Adam daha iki gün önce Bosna Hersek ile maça çıkıp asistini yaptı.Topu forvet arkasında alıp Arda ve Baros ile oynaması gerekirken defansın önüne gelip top almak zorunda kalan onu da Mustafa ve Barış'a atıp geri alamayan adamdan kim kaç gol,kaç asist bekliyordu sahada söyler misiniz?
Yetenek ya da iş ahlakı olarak,Mustafa,Ali Turan,Gökhan,Servet,Barış,Serdar kadro da iken ilk kurban Misimovic ise söylenecek ne kalıyor geriye?
Hafta Sonu Futbol
20 Kasım Cumartesi
14:00 Altay-Mersin İY / TRT 1
14:30 Kasımpaşa-Gençlerbirliği / Digi
14:45 Arsenal-Tottenham / PL TV
16:00 Manisaspor-Bursaspor / Lig TV
16:30 Schalke 04-W.Bremen / TRT 3
17:00 Birmingham-Chelsea & M.United-Wigan / PL TV
17:00 Sivasspor-K.Karabükspor / Digi
19:00 Beşiktaş-Konyaspor / Lig TV
19:30 Liverpool-West Ham / PL TV
19:30 Leverkusen-Bayern / TRT 3
21:00 Almeria-Barcelona / NTV Spor
21:45 Milan-Fiorentina / TV8 & Spormax
21:45 Ajax-PSV / Beyaz TV
22:00 Nice-Montpellier / Kanal A
23:00 Real Madrid-A.Bilbao / NTV Spor
21 Kasım Pazar
13:30 Genoa-Juventus / TV8
14:00 Denizlispor-Diyarbakırspor / TRT 1
14:30 Antalyaspor-Gaziantepspor / Digi
15:30 Groningen-Feyenoord / Beyaz TV
15:30 Blackburn-Aston Villa / PL TV
16:00 Chievo-Inter / TV8
16:00 Trabzonspor-Eskişehirspor / Lig TV
16:30 Stuttgart-Koln / TRT 3
17:00 Ankaragücü-İBB / Digi
18:00 Fulham-M.City / PL TV
18:00 Lille-Monaco / Kanal A
18:30 St Pauli-Wolfsburg / TRT 3
19:00 Kayserispor-Galatasaray / Lig TV
19:30 Ç.Rizespor-Boluspor / TRT 1
21:45 Napoli-Bologna / Spormax
22:00 Lens-Lyon / Kanal A
22:00 Real Sociedad-A.Madrid / NTV Spor
22 Kasım Pazartesi
20:00 Fenerbahçe-Bucaspor / Lig TV
14:00 Altay-Mersin İY / TRT 1
14:30 Kasımpaşa-Gençlerbirliği / Digi
14:45 Arsenal-Tottenham / PL TV
16:00 Manisaspor-Bursaspor / Lig TV
16:30 Schalke 04-W.Bremen / TRT 3
17:00 Birmingham-Chelsea & M.United-Wigan / PL TV
17:00 Sivasspor-K.Karabükspor / Digi
19:00 Beşiktaş-Konyaspor / Lig TV
19:30 Liverpool-West Ham / PL TV
19:30 Leverkusen-Bayern / TRT 3
21:00 Almeria-Barcelona / NTV Spor
21:45 Milan-Fiorentina / TV8 & Spormax
21:45 Ajax-PSV / Beyaz TV
22:00 Nice-Montpellier / Kanal A
23:00 Real Madrid-A.Bilbao / NTV Spor
21 Kasım Pazar
13:30 Genoa-Juventus / TV8
14:00 Denizlispor-Diyarbakırspor / TRT 1
14:30 Antalyaspor-Gaziantepspor / Digi
15:30 Groningen-Feyenoord / Beyaz TV
15:30 Blackburn-Aston Villa / PL TV
16:00 Chievo-Inter / TV8
16:00 Trabzonspor-Eskişehirspor / Lig TV
16:30 Stuttgart-Koln / TRT 3
17:00 Ankaragücü-İBB / Digi
18:00 Fulham-M.City / PL TV
18:00 Lille-Monaco / Kanal A
18:30 St Pauli-Wolfsburg / TRT 3
19:00 Kayserispor-Galatasaray / Lig TV
19:30 Ç.Rizespor-Boluspor / TRT 1
21:45 Napoli-Bologna / Spormax
22:00 Lens-Lyon / Kanal A
22:00 Real Sociedad-A.Madrid / NTV Spor
22 Kasım Pazartesi
20:00 Fenerbahçe-Bucaspor / Lig TV
14 Kasım 2010 Pazar
Musa'ya Sıra Gelmeyecek mi?
Musa Çağıran...Sezon başında Galatasaray'ın Altay'dan yaptığı transfer.Almanya'da oynanan Fenerbahçe maçında izlemiş,fizik olarak iyi bulmuş ama futbolunu çok etkileyici görmemiştim o gün.Ancak Ne Rijkaard ne de Hagi ona şans vermiyor nedense.Cana,Misimovic,Elano'nun bile tartışıldığı orta sahada sürekli forma şansı bulması beklemiyorum ama Mustafa ve Barış sürekli oynarken arada onu da sahada görmek isterim açıkcası.Geçen sene 1. ligin en iyi genç oyuncusu seçilmiş bir futbolcunun en azından 2-3 maç forma giymeyi hak etmiş olması gerekiyor bence.
Hani takım lider olur,sakatlık sıkıntısı olmaz herşey dört dörtlüktür anlarım bu kadar fırtınanın koptuğu,Mustafa Sarp ve Barış'ın çoğu maçta ben bu takımın oyuncusu olacak kapasitede değilim diye bas bas bağırdığı ortamda resmen kenara itilmesi çok doğru bir karar değil bana kalırsa.Şans verildiğinde kötü oynayabilir mi? Elbette...Ama en kötü Mustafa kadar oynar yahu,daha ne yapacak.
13 Kasım 2010 Cumartesi
Sağlam'ın Belalısı Jaja...
Maçın tamamını değil özetini izledim...Trabzonspor çok zor bir deplasmandan kılçıksız,net bir skor çıkardı bugün.Ertuğrul Sağlam kimseden çekmedi Jaja'dan çektiği kadar.Metalist Kharkiv-Beşiktaş maçında 40 metreden attığı golle bir gecede bitirmişti Sağlam'ın BJK kariyerini...O gol olmasa Sağlam Beşiktaş'tan ne zaman ayrılır,ne zaman Bursaspor'un başına geçer şampiyonluk yine de gelir miydi acaba? Her başarıda mutlaka çalışmak,istikrar gibi faktörler var ancak her şeyin bir kırılma anı da var tabii ki.O an sizi ya ileri götürüyor hayatta ya da geriye.Boşuna demiyorlar hayat fena halde futbola benzer diye...
Maradona mı Yoksa Zidane mı İstiyoruz?
Bağış Erten futbolumuzdaki çarpık yapıya değinmiş Radikal'deki yazısında...Anelka,Lincoln,Elano,Misimovic gibi Avrupa'da kalburüstü oyuncu olan kişiler burada nasıl elekten geçip kayboluyor açıklamış bize,okumanızı öneririm.
Mesut Özil’i izliyoruz, gözlerimiz de açık, ağzımız da. Oysa çok değil, bundan sadece birkaç yıl önce milli formayı pazarlık konusu yapıyor diye ona kızıyorduk. Bu hale geleceğini bilseydik, masadan o kadar da kolay kalkmazdık. Olsun. Böylesi de güzel. Ne de olsa ‘bizim Mesut’ o. Peki hasbelkader, azıp şaşıp Türkiye’ye gelseydi, yine böyle Zidane’ı seyreder gibi seyreder miydik? Zannetmiyorum. Sanki o da bizim çarklarda öğütülürdü gibi geliyor. Misimoviç’in durumu farklı mı? Tamam, aralarında derece farkı var, fakat ikisi de aynı kumaştan. Topla çok az oynuyorlar, oyun görüşleri yüksek, tepkime süreleri çok hızlı, futbolu ayaklarından önce kafalarıyla oynuyorlar. Ama işte, bu tarz oyuncular bizde pek gitmiyor. Biz Maradona arıyoruz, onlar Zidane okulundan mezunlar.
Cruyff’tan araklayarak tanımlayalım iki ekolün farkını. Maradona’ya bir top yeterdi, Zidane’a ise bir top ama 10 tane de futbolcu gerekiyordu. Satrançta 10 hamle sonrasını gören ustalar gibi, Zidane da pek çok ihtimali ve oyuncuyu bir arada düşünerek oynardı. Mesut da öyle. Boşa benzetmiyorlar. Dikkat ettiniz mi, o da birkaç hamle sonrasını görebiliyor ve her hamlesinde bir kolektivite arayışı var. Hâlâ kendini gösteremedi ama Misimoviç de her topa dokunuşunda bana bu hissi veriyor. Ama Galatasaray takımı kolektif oyun bilincini bir türlü yükseltemediğinden sihrini gösteremiyor. Hal böyle olunca da homurdanmalar başlıyor. Oysa bir an önce onu anlamak ve takımı da biraz ona göre konumlandırmak lazım. Yoksa Misimoviç’ten tek başına maç almasını beklemek Godot’yu beklemekten beter olacak. Kahraman tipi oyuncu değil o. Zaten, günümüz futbolunda bunu Messi bile zor başarıyor. Hatırlatalım, Arjantin’deki Messi Barcelona’daki Messi’ye neredeyse tip olarak bile benzemiyordu.
Yani Mesut da Türkiye’ye gelse Misimoviç’ten çok farklı olmayacak. Biz ondan tek başına parlamasını, minareden atmasını, aşağı inip tutmasını, kendi kornerine kafa vurmasını, hem Queresma hem Alex hem de Arda olmasını bekleyeceğiz. O verkaç yapacak, boşa kaçacak adam arayacak. Bunun üzerine biz de “Alex kadar teknik değil” diye hayıflanacağız, Quaresma kadar cazibeli değil diye omuz silkeceğiz, bir Arda’nın kaç Mesut’a tekabül edeceğini tartışacağız. O ise kuvvetle muhtemel ki, ‘takım yıldızı’ olmakta diretecek ve sadece savunmaya odaklı memleket takımlarının sıkı defansları arasında eriyip gidecek.
İyi ki gelmedi gibi geliyor bana. Bundesliga’nın en iyi oyuncusu olarak gösterilen ve yine aynı yolun yolcusu Nuri’ye baksanıza. Nuri bu sezon başında gelse havaalanına kaç kişi giderdi acaba? Milli Takım’da sürekli onbirde yer alamıyor diye şikayet eden var mı? Türkiye’ye transfer olsa daha haftası çıkmadan ona da cılız derdik, güçsüz derdik, çıtkırıldım derdik. Mesut kaçtı kurtardı kendini. Böylece hem o mesut oldu, hem de biz. Sayesinde Real Madrid’de oynayan bir tanıdığımız var. Hem de ne oynamak..
Mesut Özil’i izliyoruz, gözlerimiz de açık, ağzımız da. Oysa çok değil, bundan sadece birkaç yıl önce milli formayı pazarlık konusu yapıyor diye ona kızıyorduk. Bu hale geleceğini bilseydik, masadan o kadar da kolay kalkmazdık. Olsun. Böylesi de güzel. Ne de olsa ‘bizim Mesut’ o. Peki hasbelkader, azıp şaşıp Türkiye’ye gelseydi, yine böyle Zidane’ı seyreder gibi seyreder miydik? Zannetmiyorum. Sanki o da bizim çarklarda öğütülürdü gibi geliyor. Misimoviç’in durumu farklı mı? Tamam, aralarında derece farkı var, fakat ikisi de aynı kumaştan. Topla çok az oynuyorlar, oyun görüşleri yüksek, tepkime süreleri çok hızlı, futbolu ayaklarından önce kafalarıyla oynuyorlar. Ama işte, bu tarz oyuncular bizde pek gitmiyor. Biz Maradona arıyoruz, onlar Zidane okulundan mezunlar.
Cruyff’tan araklayarak tanımlayalım iki ekolün farkını. Maradona’ya bir top yeterdi, Zidane’a ise bir top ama 10 tane de futbolcu gerekiyordu. Satrançta 10 hamle sonrasını gören ustalar gibi, Zidane da pek çok ihtimali ve oyuncuyu bir arada düşünerek oynardı. Mesut da öyle. Boşa benzetmiyorlar. Dikkat ettiniz mi, o da birkaç hamle sonrasını görebiliyor ve her hamlesinde bir kolektivite arayışı var. Hâlâ kendini gösteremedi ama Misimoviç de her topa dokunuşunda bana bu hissi veriyor. Ama Galatasaray takımı kolektif oyun bilincini bir türlü yükseltemediğinden sihrini gösteremiyor. Hal böyle olunca da homurdanmalar başlıyor. Oysa bir an önce onu anlamak ve takımı da biraz ona göre konumlandırmak lazım. Yoksa Misimoviç’ten tek başına maç almasını beklemek Godot’yu beklemekten beter olacak. Kahraman tipi oyuncu değil o. Zaten, günümüz futbolunda bunu Messi bile zor başarıyor. Hatırlatalım, Arjantin’deki Messi Barcelona’daki Messi’ye neredeyse tip olarak bile benzemiyordu.
Yani Mesut da Türkiye’ye gelse Misimoviç’ten çok farklı olmayacak. Biz ondan tek başına parlamasını, minareden atmasını, aşağı inip tutmasını, kendi kornerine kafa vurmasını, hem Queresma hem Alex hem de Arda olmasını bekleyeceğiz. O verkaç yapacak, boşa kaçacak adam arayacak. Bunun üzerine biz de “Alex kadar teknik değil” diye hayıflanacağız, Quaresma kadar cazibeli değil diye omuz silkeceğiz, bir Arda’nın kaç Mesut’a tekabül edeceğini tartışacağız. O ise kuvvetle muhtemel ki, ‘takım yıldızı’ olmakta diretecek ve sadece savunmaya odaklı memleket takımlarının sıkı defansları arasında eriyip gidecek.
İyi ki gelmedi gibi geliyor bana. Bundesliga’nın en iyi oyuncusu olarak gösterilen ve yine aynı yolun yolcusu Nuri’ye baksanıza. Nuri bu sezon başında gelse havaalanına kaç kişi giderdi acaba? Milli Takım’da sürekli onbirde yer alamıyor diye şikayet eden var mı? Türkiye’ye transfer olsa daha haftası çıkmadan ona da cılız derdik, güçsüz derdik, çıtkırıldım derdik. Mesut kaçtı kurtardı kendini. Böylece hem o mesut oldu, hem de biz. Sayesinde Real Madrid’de oynayan bir tanıdığımız var. Hem de ne oynamak..
Afacan Dennis ve Arkadaşı !
Sizi tribünde değil,sahada gülerken görmek istiyoruz...Sakatlık kabusu bitsin artık,attığınız gollere sevinin en kısa zamanda.
12 Kasım 2010 Cuma
Mesleki Risk Ne Kadar?
Geçen hafta lig maçında ciddi sakatlık geçiren Ali Tandoğan'a buradan geçmiş olsun demek istiyorum biraz geç olsa da...Hayati tehlikesi olmadığı açıklaması hepimizi mutlu etti maç sonrası.Bu olay sonrası şu değerlendirmeler geldi bazı kesimlerden,futbolcuların kazandığı para kesinlikle çok değil,sahada ölüm tehlikesi bile var gibisinden...Yapılan işin riski ve kazanılan para kıstası biraz saçma oluyor bu durumlarda.Dünyanın her yerinde futbolcular özellikle üst düzey takımlardaki oyuncular o ülkedeki diğer meslek gruplarına göre fazla kazanır.Elbette İspanya veya İtalya'da da yıldız futbolcu bir doktor ya da mühendisten fazla para kazanıyor.Bizim ülkemizdeki göze batan durum sosyal adaletsizlik ve gelir seviyesinde çok fazla uçurum olması.Türkiye'de işi yaparken hayati tehlike gündeme gelecek olsa futbolculuk listeye kolay girmez bu zamanda.Madenciler,polisler vb. iş sahipleri çok daha fazla riski çok daha az para için göğüslüyor her gün.Zaten konu Türkiye olunca meslek ayırımı yapmaya bile gerek yok.Sokağa çıkan herkes terör ya da trafik nedeni ile çoğu zaman kelle koltukta yaşamıyor mu bu ülkede?
Hafta Sonu Futbol
12 Kasım Cuma
20.00 Konyaspor – Kayserispor (LİG TV)
21.30 Borussia Dortmund – Hamburg (TRT 3)
13 Kasım Cumartesi
14.00 Adanaspor – Orduspor (TRT 1)
14:30 Bucaspor – Ankaragücü (DIGI)
14:45 Aston Villa – Manchester United (PL TV / SPORMAX)
16:00 Bursaspor – Trabzonspor (LIG TV)
16:30 Wolfsburg – Schalke (TRT HD)
17:00 Manchester City – Birmingham (PL TV / SPORMAX)
17.00 Tottenham – Blackburn (PL TV / SPORMAX)
19:00 Eskişehirspor – Antalyaspor (DIGI)
19:00 Gaziantepspor – Fenerbahçe (LIG TV)
19:00 Athletic Bilbao – Almeria (NTVSPOR)
19:30 Mainz – Hannover (TRT 3)
19:30 Stoke City – Liverpool (PL TV / SPORMAX)
21:45 NAC Breda – Twente (BEYAZ TV)
21:45 Juventus – Roma (TV 8)
22:00 Caen – Lille (KANAL A)
23:00 Barcelona – Villarreal (NTVSPOR)
23:30 Corinthians – Cruzeiro (SPORMAX)
14 Kasım Pazar
13:30 Lazio – Napoli (TV 8)
14:00 Boluspor – Gaziantep Belediye (TRT 1)
14:30 Kasımpaşa-Sivasspor (DIGI)
15:30 AZ Alkmaar – Ajax (BEYAZ TV)
16:00 Palermo – Catania (TV 8)
16:00 Genclerbirliği – Beşiktaş (LIG TV)
16:00 Everton – Arsenal (PL TV / SPORMAX)
16:30 Hoffenheim – Freiburg (TRT HD)
17:00 İstanbul Belediye – Karabükspor (DIGI)
18:00 Lorient – PSG (KANAL A)
18:10 Chelsea – Sunderland (PL TV / SPORMAX)
18:30 Bayern Munich – Nürnberg (TRT 3)
19:00 Samsunspor – Denizlispor (TRT 1)
19:00 Galatasaray – Manisaspor (LİG TV)
20:00 Sporting Gijon – Real Madrid (NTVSPOR)
21:00 Fluminense – Goiás (SPORMAX)
21:45 Inter – Milan (TV 8)
22:00 Lyon – Nice (KANAL A)
22:00 Valencia – Getafe (NTVSPOR)
20.00 Konyaspor – Kayserispor (LİG TV)
21.30 Borussia Dortmund – Hamburg (TRT 3)
13 Kasım Cumartesi
14.00 Adanaspor – Orduspor (TRT 1)
14:30 Bucaspor – Ankaragücü (DIGI)
14:45 Aston Villa – Manchester United (PL TV / SPORMAX)
16:00 Bursaspor – Trabzonspor (LIG TV)
16:30 Wolfsburg – Schalke (TRT HD)
17:00 Manchester City – Birmingham (PL TV / SPORMAX)
17.00 Tottenham – Blackburn (PL TV / SPORMAX)
19:00 Eskişehirspor – Antalyaspor (DIGI)
19:00 Gaziantepspor – Fenerbahçe (LIG TV)
19:00 Athletic Bilbao – Almeria (NTVSPOR)
19:30 Mainz – Hannover (TRT 3)
19:30 Stoke City – Liverpool (PL TV / SPORMAX)
21:45 NAC Breda – Twente (BEYAZ TV)
21:45 Juventus – Roma (TV 8)
22:00 Caen – Lille (KANAL A)
23:00 Barcelona – Villarreal (NTVSPOR)
23:30 Corinthians – Cruzeiro (SPORMAX)
14 Kasım Pazar
13:30 Lazio – Napoli (TV 8)
14:00 Boluspor – Gaziantep Belediye (TRT 1)
14:30 Kasımpaşa-Sivasspor (DIGI)
15:30 AZ Alkmaar – Ajax (BEYAZ TV)
16:00 Palermo – Catania (TV 8)
16:00 Genclerbirliği – Beşiktaş (LIG TV)
16:00 Everton – Arsenal (PL TV / SPORMAX)
16:30 Hoffenheim – Freiburg (TRT HD)
17:00 İstanbul Belediye – Karabükspor (DIGI)
18:00 Lorient – PSG (KANAL A)
18:10 Chelsea – Sunderland (PL TV / SPORMAX)
18:30 Bayern Munich – Nürnberg (TRT 3)
19:00 Samsunspor – Denizlispor (TRT 1)
19:00 Galatasaray – Manisaspor (LİG TV)
20:00 Sporting Gijon – Real Madrid (NTVSPOR)
21:00 Fluminense – Goiás (SPORMAX)
21:45 Inter – Milan (TV 8)
22:00 Lyon – Nice (KANAL A)
22:00 Valencia – Getafe (NTVSPOR)
9 Kasım 2010 Salı
8 Kasım 2010 Pazartesi
7 Kasım 2010 Pazar
Fantom Gibi,Babadan Oğula...
5 Kasım 2010 Cuma
Taraftarlık Algısı...
Buradaki taraftarlarınızdan farklı bir ilgi gördüğünüzü hissediyor musunuz ?
Elbette. Size bir örnek vereyim. Ligin beşinci haftasında Bucaspor ile İzmir'e deplasmana gittik. İstanbul'dan 600 km uzaklıkta bir şehir. Tribündeki 40 bin insandan 35 bini İstanbuldan.! Biz Wolfsburg ile misal Freiburg'a deplasmana gittiğimizde tribünde sekiz kişi ancak olurdu.. Misimovic
Borges yazmış bu satırları...Okuyunca ilginç geldi...Türkiye'de üç büyük kulübün İstanbul dışındaki taraftarları ve bunun yoğunluğu Almanya vb. ülkelerde yok tabii ki.Hemen herkes yaşadığı bölge ya da şehrin takımını desteklediği için İzmir'de ki 35 bin taraftarın İstanbul'dan geldiğini düşünmüş.
4 Kasım 2010 Perşembe
Hafta Sonu Futbol...
5 Kasım Cuma
20.00 Kayserispor – Gençlerbirliği (LİG TV)
21.30 Schalke – St.Pauli (TRT 3)
6 Kasım Cumartesi
14.00 Çaykur Rize – Mersin İdman Yurdu (TRT 1)
14.30 Karabük – Bucaspor (DIGI)
14.45 Tottenham – Bolton (PL TV)
16.00 Antalyaspor – Bursaspor (LIG TV)
16.30 Mönchengladbach – Bayern Münich (TRT 3)
17.00 Sunderland – Stoke City (SPORMAX – PL TV)
17.00 Manchester United – Wolverhampton (SPORMAX – PL TV)
17.00 Ankaragücü – Gaziantepspor (DIGI)
19.00 Fenerbahçe – Eskişehirspor (LİG TV)
19.45 Twente – Excelcior (BEYAZ TV)
21.45 Inter – Brescia (TV 8)
22.00 Rennes – Lyon (KANAL A)
23.00 Espanyol – Malaga (NTVSPOR)
23.30 Atletico MG – Santos (SPORMAX)
7 Kasım Pazar
13.30 Fiorentina – Chievo (TV 8)
14.00 Giresunspor – Diyarbakırspor (TRT 3)
14.30 Sivasspor – İstanbul Belediye (DIGI)
15.30 Arsenal – Newcastle (PL TV)
16.00 Lazio – Roma (TV 8)
17.00 Manisaspor – Konyaspor (DIGI)
18.00 Lens – Montpellier (KANAL A)
18.00 Liverpool – Chelsea (SPORMAX – PL TV)
18.30 Stuttgart – Werder Bremen (TRT 3)
19.00 Trabzonspor – Galatasaray (LİG TV)
19.30 Denizlispor – Tavşanlı Linyitspor (TRT 1)
20.00 Getafe – Barcelona (NTVSPOR)
21.00 Sao Paulo – Corinthians (SPORMAX)
22.00 Real Madrid – Atletico Madrid (NTVSPOR)
22.00 PSG – Marseille (KANAL A)
8 Kasım Pazartesi
20.00 Beşiktaş – Kasımpaşa (LİG TV)
22.30 Sevilla – Valencia (NTVSPOR)
Pazar günü Türkiye,İtalya,İspanya,İngiltere ve Brezilya'da müthiş maçlar var...
Florya'dan...
3 Kasım 2010 Çarşamba
Atatürk Kimin Taraftarı?
Her Cumhuriyet Bayramı’nda aynı terane. Atatürk hangi spor kulübünün taraftarıydı?
Hepsi onun. Dolayısıyla, illa bi spor kulübünün taraftarı olması gerekmiyor.
“Bizim kulübü ziyaret etti, hatıra defterimize yazı yazdı, bizim taraftarımızdı” denmesi, komiktir. Çünkü, onlarca kulübü ziyaret etti. Hatta, ziyaretle oluyorsa bu iş, Moda Deniz Kulübü’nün müdavimiydi... “Moda Deniz Kulüplü’ydü” mü diyeceğiz yani?
Tıraşı bırakın...
Atatürk için illa bi spor kulübünün adresi gösterilecekse, buna en yakın olanı, Karşıyaka’dır.
“Sen İzmirlisin, o yüzden Atatürk’ü kendi şehrine malediyorsun” diye itiraz edecek olanları, en baştan uyarayım. Bu satırların yazarı, doğma büyüme Göztepeli’dir. Göztepe-Karşıyaka rekabetini ise, bilen bilir, Fenerbahçe-Galatasaray rekabetine benzemez kardeşim!
Ama. Evet, İzmirliyim ve Atatürk hakkında doğruları yazmak, boynumuzun borcu.
Karşıyaka, İzmir’in, Türkler tarafından kurulan ilk spor kulübü... Forma renklerini oluşturan yeşil’i İslamiyet’i, kırmızı’sı bayrağımızı simgeler. Çünkü, İzmir’deki yabancı spor kulüplerine karşı, Türk gençlerinin meydan okuması olarak kurulmuştur.
Bir numaralı üyesi ve kurucusu, Kadızade Zühtü Işıl, Birinci Dünya Savaşı’nda vuruştu, hatta Filistin’de İngilizler’e esir düştü, kurtuldu, evine-ailesine gideceğine, koşa koşa Çanakkale’ye gitti ve ardından milli mücadeleye katıldı. Kuvayı Milliye kahramanıdır.
Sadece o mu?
Elbette hayır.
1912’de kurulan Karşıyaka’nın ve iki sene sonra kurulan Altay’ın tüm futbolcuları milli mücadeleye katıldı. Altay’ın efsane siyahi futbolcusu Vahap Özaltay gibi, hepsi, Galip Hoca lakabıyla Ege dağlarında efeleri örgütleyen Celal Bayar’ın yanında Yunan’la vuruştu. Karşıyaka ve Altay’da forma giyen, rahmetli Başbakan Adnan Menderes de aralarındaydı.
İstanbul kulüplerinin futbolcuları da vardı milli mücadeleye katılan. Ama, 9 Eylül’de İzmir’e giren birliklerimiz arasındaydı Karşıyaka ve Altaylılar. Onlar, hem vatanı kurtarmanın mutluluğunu, hem de işgal edilen şehirlerini kurtarmanın onurunu yaşadılar.
Dünyada... İşgal edildiği gün, bir ulusun kurtuluş savaşını başlatan, işgali sona erdiği gün, o ulusun kurtuluş savaşını sonlandıran bir başka şehir yoktur, İzmir’den başka.
İzmir’in böyle bir ayrıcalığı vardı Mustafa Kemal için.. Ve, o şehrin, milli mücadeleye katılan ilk spor kulübü Karşıyaka’nın yeri de ayrıydı haliyle.
Ne yaptı?
Armasında ay-yıldız, yani, Türk bayrağını taşıma onurunu verdi Karşıyaka’ya!
Mustafa Kemal’in isteğiyle, armasında ay-yıldız taşıma onuru verilen ilk ve tek spor kulübü, Karşıyaka’dır. Başka yoktur.
İşte bu nedenle, Atatürk için illa bi spor kulübünün adresi gösterilecekse, buna en yakın olanı, Karşıyaka’dır.
Sonra?
Mustafa Kemal’in Cumhurbaşkanı olarak ilk ziyaret ettiği kulüp de, Karşıyaka’dır. 1925’te, İsmet İnönü ve Fahrettin Altay’la birlikte geldi. Kolay anlaşılsın diye, bugünkü Türkçe’ye uyarlayarak yazıyorum, hatıra defterine şu notu düştü: “Karşıyaka Spor Kulübü’nün gençleriyle gurur duyuyorum. Bu gençlikte, geleceğimizin mutlululuğunu görüyorum.”
Başka?
Sıkı durun.
Atatürk’ün manevi kızı ve Cumhuriyetimizin ilk tarih profesörlerinden olan Afet İnan, bizzat anlatmıştır. Mustafa Kemal, “ben sporcunun, zeki, çevik ve ahlâklısını severim” sözünü, Karşıyaka Spor Kulübü’nü ziyaret edip, futbol ve özellikle sosyal hayata katılan pırıl pırıl kızlarımızın tenis idmanlarını seyrettikten sonra söylemiştir.
İzmir milletvekilidir Atatürk.
Eşini İzmir’den aldı.
Annesi İzmir’de yatıyor.
Karşıyaka’da.
Annemiz. Bize, Karşıyakalılara, İzmirlilere emanet.
Zübeyde Hanım’ın mezarı başında, şunları söylemişti Mustafa Kemal: “Validemin kabri önünde ve Allah’ın huzurunda yemin ederim ki, milletimin bunca kan dökülerek elde ettiği hakimiyetini korumak için, gerekirse validemin yanına gitmekten çekinmeyeceğim. Bağımsızlık uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun!”
İzmir. O emanete hıyanet etmedi.
O yemine sadık.
Spor denilen kavram, sadece attık-yedik meselesi değildir, skordan ibaret değildir. Özellikle Türkiye için, milli mücadele demektir, bağımsızlık, özgürlük, çağdaşlık demektir.
Vay efendim, “bizim kulübü ziyaret etti, bizim taraftarımızdır” filan, hikayedir.
İlla adres lazımsa. Mustafa Kemal, İzmirlidir.
Karşıyaka taraftarıdır.
YILMAZ ÖZDİL
Hepsi onun. Dolayısıyla, illa bi spor kulübünün taraftarı olması gerekmiyor.
“Bizim kulübü ziyaret etti, hatıra defterimize yazı yazdı, bizim taraftarımızdı” denmesi, komiktir. Çünkü, onlarca kulübü ziyaret etti. Hatta, ziyaretle oluyorsa bu iş, Moda Deniz Kulübü’nün müdavimiydi... “Moda Deniz Kulüplü’ydü” mü diyeceğiz yani?
Tıraşı bırakın...
Atatürk için illa bi spor kulübünün adresi gösterilecekse, buna en yakın olanı, Karşıyaka’dır.
“Sen İzmirlisin, o yüzden Atatürk’ü kendi şehrine malediyorsun” diye itiraz edecek olanları, en baştan uyarayım. Bu satırların yazarı, doğma büyüme Göztepeli’dir. Göztepe-Karşıyaka rekabetini ise, bilen bilir, Fenerbahçe-Galatasaray rekabetine benzemez kardeşim!
Ama. Evet, İzmirliyim ve Atatürk hakkında doğruları yazmak, boynumuzun borcu.
Karşıyaka, İzmir’in, Türkler tarafından kurulan ilk spor kulübü... Forma renklerini oluşturan yeşil’i İslamiyet’i, kırmızı’sı bayrağımızı simgeler. Çünkü, İzmir’deki yabancı spor kulüplerine karşı, Türk gençlerinin meydan okuması olarak kurulmuştur.
Bir numaralı üyesi ve kurucusu, Kadızade Zühtü Işıl, Birinci Dünya Savaşı’nda vuruştu, hatta Filistin’de İngilizler’e esir düştü, kurtuldu, evine-ailesine gideceğine, koşa koşa Çanakkale’ye gitti ve ardından milli mücadeleye katıldı. Kuvayı Milliye kahramanıdır.
Sadece o mu?
Elbette hayır.
1912’de kurulan Karşıyaka’nın ve iki sene sonra kurulan Altay’ın tüm futbolcuları milli mücadeleye katıldı. Altay’ın efsane siyahi futbolcusu Vahap Özaltay gibi, hepsi, Galip Hoca lakabıyla Ege dağlarında efeleri örgütleyen Celal Bayar’ın yanında Yunan’la vuruştu. Karşıyaka ve Altay’da forma giyen, rahmetli Başbakan Adnan Menderes de aralarındaydı.
İstanbul kulüplerinin futbolcuları da vardı milli mücadeleye katılan. Ama, 9 Eylül’de İzmir’e giren birliklerimiz arasındaydı Karşıyaka ve Altaylılar. Onlar, hem vatanı kurtarmanın mutluluğunu, hem de işgal edilen şehirlerini kurtarmanın onurunu yaşadılar.
Dünyada... İşgal edildiği gün, bir ulusun kurtuluş savaşını başlatan, işgali sona erdiği gün, o ulusun kurtuluş savaşını sonlandıran bir başka şehir yoktur, İzmir’den başka.
İzmir’in böyle bir ayrıcalığı vardı Mustafa Kemal için.. Ve, o şehrin, milli mücadeleye katılan ilk spor kulübü Karşıyaka’nın yeri de ayrıydı haliyle.
Ne yaptı?
Armasında ay-yıldız, yani, Türk bayrağını taşıma onurunu verdi Karşıyaka’ya!
Mustafa Kemal’in isteğiyle, armasında ay-yıldız taşıma onuru verilen ilk ve tek spor kulübü, Karşıyaka’dır. Başka yoktur.
İşte bu nedenle, Atatürk için illa bi spor kulübünün adresi gösterilecekse, buna en yakın olanı, Karşıyaka’dır.
Sonra?
Mustafa Kemal’in Cumhurbaşkanı olarak ilk ziyaret ettiği kulüp de, Karşıyaka’dır. 1925’te, İsmet İnönü ve Fahrettin Altay’la birlikte geldi. Kolay anlaşılsın diye, bugünkü Türkçe’ye uyarlayarak yazıyorum, hatıra defterine şu notu düştü: “Karşıyaka Spor Kulübü’nün gençleriyle gurur duyuyorum. Bu gençlikte, geleceğimizin mutlululuğunu görüyorum.”
Başka?
Sıkı durun.
Atatürk’ün manevi kızı ve Cumhuriyetimizin ilk tarih profesörlerinden olan Afet İnan, bizzat anlatmıştır. Mustafa Kemal, “ben sporcunun, zeki, çevik ve ahlâklısını severim” sözünü, Karşıyaka Spor Kulübü’nü ziyaret edip, futbol ve özellikle sosyal hayata katılan pırıl pırıl kızlarımızın tenis idmanlarını seyrettikten sonra söylemiştir.
İzmir milletvekilidir Atatürk.
Eşini İzmir’den aldı.
Annesi İzmir’de yatıyor.
Karşıyaka’da.
Annemiz. Bize, Karşıyakalılara, İzmirlilere emanet.
Zübeyde Hanım’ın mezarı başında, şunları söylemişti Mustafa Kemal: “Validemin kabri önünde ve Allah’ın huzurunda yemin ederim ki, milletimin bunca kan dökülerek elde ettiği hakimiyetini korumak için, gerekirse validemin yanına gitmekten çekinmeyeceğim. Bağımsızlık uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun!”
İzmir. O emanete hıyanet etmedi.
O yemine sadık.
Spor denilen kavram, sadece attık-yedik meselesi değildir, skordan ibaret değildir. Özellikle Türkiye için, milli mücadele demektir, bağımsızlık, özgürlük, çağdaşlık demektir.
Vay efendim, “bizim kulübü ziyaret etti, bizim taraftarımızdır” filan, hikayedir.
İlla adres lazımsa. Mustafa Kemal, İzmirlidir.
Karşıyaka taraftarıdır.
YILMAZ ÖZDİL