Öncelikle bir Beşiktaşlı olarak son 10 yılda en beğendiğim ve en çok Beşiktaş’a gelmesini istediğim tüm isimleri transferi eden Galatasaray yönetimini -kıskanarak da olsa- kutlamam gerek. Vizyon var, kalkınma modeli var, plan var, saadet var! Yani Rijkaard, Neeskens, Kewell, Baros, Keita yetmezmiş gibi artık Lucas Neill da var!Rigobert Song, Milan Baros ve Harry Kewell’dan sonra son 10 yılın bir diğer Premier Lig yıldızlarından Lucas Neill de adından fazla çok şeyi süper olmayan “Süper Lig”imizi süperleştirmese de kalitesini ve uluslararası repütasyonunu yükseltecek profilde futbolculardan birisi.
Şu anda 31 yaşındaki Lucas Neill, 23 yaşında Millwall’dan Blackburn’e transfer olan, top kesme özelliği üst düzey ama mental kalitesi tartışılır Neill’dan çok daha iyi ve etkili bir savunma zanaatkarı. Bundan yaklaşık üç hafta önce Chelsea ile Everton arasında oynanan 3-3’lük muhteşem maçta gösterdiği performansla maçın adamı ve Premier Lig’de haftanın futbolcusu seçilen Neill, tam olarak kariyerinin en verimli olacağı döneminde Galatasaray’a geldi.
Peki, bu kadar iyiydi de Everton onu neden cüzi sayılabilecek bir ücret karşılığı Galatasaray’a sattı? Çünkü ekonomik olarak oldukça zor günler geçiren Everton zaten Neill’ı bonservis ücreti ödemeden, bedelsiz olarak transfer etmişti. Bu durumda geldiğinden beri çok zor ekonomik şartlarda babadan alınan harçlığı kumbarada biriktiren çocuk edasıyla Everton’ı yönetmek zorunda kalan David Moyes için konjonktürel olarak kaçırılmayacak bir fırsattı.
2001-02 sezonunun başında daha sonra üç Galatasaraylı Tugay Kerimoğlu, Hakan Şükür ve Hakan Ünsal’la takım arkadaşı olacağı Blackburn Rovers’a transfer olan Neill, Lancashire’ın mavi-beyazlı takımında gösterdiği başarılı performansla Premier Lig’in kalburüstü oyuncularından birisine dönüştü. Ewood Park ahalisi Neill’ı savunmanın her bölgesi ve zaman zaman da önliberoda sergilediği 90 dakika formanın hakkını kanının son damlasına kadar veren performansla bağrına basarken, zaman zaman tatlı-sert oyun tarzının “tatlı” dozunu azaltan oyuncu, İngiltere futbolundaki en önemli tartışmalardan birinin de öznesi oldu.
Ancak Neill’da “savaşçı sert adam”dan daha fazlasının olduğunu ısrarla savunan bir isim vardı, o da Avustralya Milli Takımı’nda sağlam oyun karakteri ve liderliğinden faydalanmak istediği Neill’ın sağbekten stopere alan Johan Neeskens’ti. Rijkaard yönetimindeki Barcelona’nın dünyanın en iyi takımı olarak lanse edildiği günlerde yardımcı teknik adamlık görevini yürüten Neeskens, Barcelona’nın zaman zaman kırılgan kalan savunmasını “sertleştirmek” için Rijkaard’a önerdiği ilk ve tek isim Neill oldu. Ancak Neill’ın menejeri oyuncusunu transfer etmek isteyen diğer kulüpler Chelsea ve Liverpool’un tekliflerini arttırmak için işi yokuşa sürdü.
Bence Galatasaray’ın ilk yarıdaki en büyük eksikliği oyun da kurabilen, liderlik özellikleri olan bir savunmacıydı. Neill büyük ihtimalle Servet’in stoperdeki partneri olacak, bir yandan Fenerbahçe maçından itibaren Galatasaray’ın aşil tendonuna dönüşen kırılgan savunmayı toparlarken, diğer yandan da Sabri’nin olası bir sakatlığında eski mevkisi sağ bekte iyi bir alternatif olacak. Bu açıdan Neill, transferi bir taşla iki kuş! Yaşlı mı? Song kaç yıl oynadı, neler kazandırdı! Neill, şanssız bir sakatlık olmaz ve Nouma’lığı nüksetmezse en az 4 yıl Galatasaray savunmasını sırtında taşıyacak kalibrede bir savunma sanatçısı… Tabii sadece bence, gerisini zaman gösterecek!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder