25 Nisan 2022 Pazartesi
Kazandığımız İçin Mutluyuz
Kazandıkları için çok mutlu olduklarını belirten oyuncumuz, “Takım arkadaşlarımı tebrik ediyorum. Bugün Altay'a karşı çok zor bir maç oldu. Altay'ı da tebrik ediyorum mücadelelerinden dolayı. Savaştık ve kazandığımız için çok mutluyuz. İstediğimiz gibi başlamadık sezona. Ben de performansımdan çok memnun değilim açıkçası. Bu camiaya gelirken ne kadar büyük beklentinin olduğunu da biliyordum. Yavaş yavaş kendimi toparlandığımı da düşünüyorum zamanla. Beklenen Berkan’ı göstermediğimin farkındayım.” if
İyi Oynadık
İyi top oynadığımızı düşünüyorum. Erken de bir gol attık. İlk yarıda 3-4 fırsat bulduk. Bunlar da gole dönüşebilirdi. Futbolda bazen atabiliyorsunuz, bazen atamıyorsunuz. Bu çok belli olmuyor. İkinci yarı mücadele şiddeti daha yüksekti. Gol yemedik. Rahat bir şekilde oynadığımızı düşünüyorum. Fakat yine de mücadele yüksek olsa da tedbirli oynadık. Bu sezon başka bir maçta böyle bir mücadele görmedik. Güzeldi, 3 puan aldık ve İstanbul’a bu şekilde dönüyoruz. Taraftarlarımız çok özel. Onların inanılmaz olduğunu düşünüyorum. Sezon başından beri her zaman bize destek verdiler. Kötü zamanımızda da destek verdiler. Oyuncular olarak kazanamadığımızda onların ne kadar üzüldüklerini anlıyoruz. Benimle onların arasında özel bir bağ olduğunu biliyorum. Onların da benimle özel bir bağı olduğunu düşünüyorum”
Önemli Olan Kazanmaktı
“Buraya çok konsantre geldik. Rakibin durumunu biliyoruz. Düşme hattındalar. Böyle maçlar en zor maçlardır. Barcelona maçlarından bile zor maçlar. Deplasmanda üç maçtır kazanamıyorduk. Bizim için önemli bir galibiyetti. Rakibimiz için üzgünüm ama futbolun gerçekleri bu. Güzel bir maç oldu. İlk yarıdaki pozisyonları değerlendirseydik daha farklı olabilirdi. Değerlendiremeyince ikinci yarı geri çekildik. Onun için ikinci yarıda biraz sıkıntı yaşadık. Kazandığımız için mutluyuz.”
“Bu sene çok pozisyona giriyoruz, atamıyoruz. Kalemizde verdiğimiz ilk pozisyonda da genelde gol yiyoruz. Böyle maçlar çok zor. Maçın başında attığımız gol bize galibiyeti getirdi. Mutluyuz.”
Torrent'ten Açıklama
Hiç memnun değilim. Üç puan kazandık ama sadece bir gol atabildik. İlk yarıda dört tane daha net gol şansımız vardı. Bütün sezon boyunca hem benimle hem Fatih Hoca ile yaşadığı şeyi yaşadı takım. Maç içinde birçok fırsat yakalanabiliyor. Onlar değerlendirilemeyince takım acı çekmeye başlıyor. Bütün şampiyonada en çok fırsat yakalayan üçüncü ya da dördüncü takımız. Efektiflik açısından çok büyük problemimiz var. Bugün bunun örneğini yaşadık.”
“Galatasaray kadar büyük bir kulüp bu puan sıralamasında olduğunda bu tarz şeyler yaşayabiliyor. Büyük kulüplerin golcüleri 15, 12 gol atarken bizim en golcümüz Kerem’in 9 golü var. Büyük takımlarda böyle sıkıntılar olabiliyor. Trabzonspor ile oynadığımız maçta onlar 2-3 pozisyon yakaladılar. Onlardan goller çıkarmayı başardılar. Biz 6-7 fırsat yakalamamıza rağmen aynı efektifliği gösteremedik. Bu seviyelerde böyle şeyler görülebiliyor.”
24 Nisan 2022 Pazar
Güzel Hareket
Liverpool taraftarları, Manchester United maçının 7. dakikasında Cristiano Ronaldo'nun vefat eden oğlunu 'You'll Never Walk Alone' şarkısıyla andı.
İyi Pankart
Saint Etienne tribünlerinden bir pankart: “Asla yalnız yürümeyeceksiniz, ama futbol koşarak oynanıyor.”
Adam Haklı Beyler
David Neres: "Bir keresinde Erik ten Hag, 'saçlarını beğenmiyorum' dedi. Ben de ona 'Kendi saçlarınla ilgilenmelisin' dedim. Bu konuşmadan sonra beni iki maç yedek bıraktı."
20 Nisan 2022 Çarşamba
Sorumluluk Alıyorum
Güzel bir galibiyetti. İlk yarı istediğimiz oyunu oynayamadık. İkinci yarı biraz daha baskılı başlayıp erken bulacağımız gollerle maçı koparmak istiyorduk ve istediğimiz gibi oldu. Ben zaten geçen hafta Fenerbahçe maçına da sakatlıktan tam iyileşmeden çıktım. Bu maç da aynı şekilde. Ağrılarım vardı. İğneyle oynuyordum. Hocaya 70 dakika oynayabilirim demiştim. Şut çektiğim pozisyonda da bana ayağımı sordu. Ben de kendisine ağrım olmadı ama o şutu çekmem lazımdı dedim. O pozisyonu konuşuyorduk. Büyüklerime ve hocalarıma asla terbiyesizlik yapmam. Ne öyle bir aile terbiyesi aldım ne de kendim öyle bir insanım. Yanlış anlaşıldıysa herkesten özür dilerim. Hocamla bu zamana kadar hiç tartışmam olmadı. Her şey çok iyi ikimizin ilişkisi açısından. Bu sene beklediğimin daha da üstünde sorumluluk aldığımı düşünüyorum. Bu beni çok mutlu ediyor. Her maça bu sorumluluk ve özgüvenle çıkmak beni daha da motive ediyor. Sahada ister istemez hatalar, performanslarda dalgalanmalar olabiliyor. Biz bu sene istediğimiz pozisyonda değiliz. Bunun vermiş olduğu baskı var takımın üzerinde. Bu baskıdan da bir şekilde futbolcuların çıkması gerekiyor. Ben de bu baskı ve sorumluluğu üstüme almayı çok seviyorum. Bazen takımıma çok iyi yardımlar edebiliyorum, bazen de yeterli olmuyor. Ben kendimi her maç geride bırakarak devam ediyorum. Bu maç benim için bitti şimdi bir sonraki maça odaklanıyorum. Geçmişle yaptıklarınla kalırsan hiçbir zaman ilerleme kaydedemezsin.
19 Nisan 2022 Salı
Halil'den Açıklama
Bir süredir oynamıyordum. İyi antrenman yaptık. Bugün ilk yarı takım olarak biraz zorlandık. Basit toplar kaybettik. İkinci yarıda maça çok farklı başladık. Daha çok pozisyona girip, pozisyonları gole çevirip galibiyeti aldık. İlk yarıda çok basit toplar kaybettik. Top bizde daha fazla kalabilirdi. Basit top kayıpları sonrası kontraatak yiyebiliyorsunuz. İkinci yarı bunu değiştirdik. Topları daha iyi kullanarak daha çok pozisyona girdik. Birkaç pozisyonu daha değerlendirseydik maç daha farklı olabilirdi
Pulgar'dan Açıklama
“Maçın ilk dakikaları birazcık karmaşık başladı bizim için. Çok fazla kontra atak gördük kendi kalemizde. Bu tarz takımlara karşı daha iyi olmamız lazım. Kontra atak futboluna karşı daha iyi çalışmamız lazım.”
“Bugün sahada olmak bana güven verdi. Daha fazla süre almak isterim tabii. Ligin sonuna kadar mücadele edeceğiz. Geleceğim hakkında kararı ben vermiyorum, bu kararı verecek olanlar var. Yılın sonunda neler olacağını göreceğiz.
İlk Yarı Hayal Kırıklığı
İlk yarı gerçekten hayal kırıklığıydı. Oyuncularıma ilk defa hayal kırıklığı yaşadığımı söyledim. İlk yarıda gördüklerim kabul edilebilir şeyler değildi. İki ay boyunca çalıştığımız şeyi ilk yarıda düzgün yapmıyorduk. Bekler içeride, kanatlar dışarıda ve açık oyun… Bunu yapmamıştık. Zeki oyuncular oldukları için bunu devre arasında hemen anladılar. Sadece hücumda değil, böyle bir şeyde savunmada da problem yaşarsın. Zeki oyunculara sahip olduğumuz için şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Devre arasında hemen anladılar. İkinci yarıya çok güçlü bir şekilde başlayarak oynamak istediğimizi oynadık.”
17 Nisan 2022 Pazar
The Athletic'ten Fatih Terim Yazısı
Fatih Terim
İmparatorun sarayı, İstanbul'un kuzeyinde boğazı gören bir tepenin üzerinde bulunuyor. Fatih Terim, Türk futboludur. İngilizlerin icat ettiği bu güzel oyunda onunla eş değer bir kişilik bulmak zor zira öyle biri de zaten yok. Özellikle son 30 yılda Türkiye'de futbolu o biçimlendiriyor, başka bir ülkede örneği bile yok.
Türkiye Milli Takımının üç defa hocalığını yaptı. 1954'ten beri ilk önemli turnuva olan Euro 96'ya kımızı-beyazlıları o taşıdı, ayrıca Euro 2008'de de yarı final gören takımın başında yine Fatih Terim vardı.
Türkiye'nin en büyük ve en başarılı takımı olan Galatasaray'ı dört kere çalıştırdı. Bu süre içinde Süper Ligi sekiz defa kazandı ki bu bir rekor, üç defa Türkiye Kupası sevinci yaşadı ve 2000 yılı UEFA Kupasında Arsenal'i yenip kupayı kaldırdığında da Avrupa'da kupa kazanan ilk Türk teknik adam olarak adını tarihe yazdırdı.
30 sene boyunca Fatih Terim, Türk futbolunun üzerinde parlıyor. 1997 ile 2000 yılları arasında müthiş bir şekilde kazandığı dört şampiyonluk sonrası Galatasaray taraftarı ona İmparator lakabını taktı. Ama, buna rağmen tüm itibarı üzerine almıyor. "Bir futbol adamı olarak, Allah bana sahip olabileceğim tüm başarıları verdi" diyor.
İmparator ile buluşmaya giderken, The Athletic ekibi olarak İstanbul'un "ölümcül" trafiğini hafife alınca, taksiden bir ön özür olarak kendisini aradığımızda, telefonun karşı tarafından gelen cevabı aktarıyoruz: "Şöföre Terim'in evine gittiğinizi söyleyin, kesinlikle geç kalmazsınız"
68 yaşında olan Terim'in krallığını yaşatmak için bu günlerde bolca zamanı var. Yeni başkan Burak Elmas'ın "Fatih Terim takımın başında üç yıl kalacak" sözünden sonra sezona felaket kötü bir başlangıç yaptıktan sonra ocak ayında dördüncü Fatih Terim dönemi sona erdi. Türk futbolunun öncüsü olan üç İstanbullu takımın finansal olarak zayıflamaya başlaması herkesin dilindeyken, Terim'e kulübün işleyişinde devrim yapacak zamanın verileceği bir proje sözü verilmişti kulüp yöneticileri tarafından.
Her şey bir yana, Terim 2019-20'de takıma 22. şampiyonluğu kazandırmış, 2020-21'de de bir golle Beşiktaş'a şampiyonluğu kaybetmişti. Galatasaray, ocak ayında 9 maçta tek galibiyet almış olarak 12. sıradaydı ve bu durum, takımın başında İmparator olsa da Galatasaray için kabul edilemezdi. Ayrıca, kulüp içinde ve taraftarlar arasında da Terim'in takımın başında kalıp kalması konusunda tartışmalar başlamıştı.
Terim kulüpteki güncel gelişmelerle ilgili konuşurken ihtiyatlı davranırken, öneride de bulunuyor: "Bu sezonun başında Galatasaray'da bir devrimin olması gerektiğine karar verdim. Kolay olmayacağını da söyledim. Benim beklediğim bir karar değildi. Şimdi fikren dinlenmek için zamana ihtiyacım var."
Oldukça dinlenmiş gözüküyor. Eski bir söz vardır, "İmparatorla bir kere karşılaşırsan, onu unutamazsın" diye, kulübün son genel kurulunda Burak Elmas yönetimi ibra edilmedi ve Nisan ayı sonunda yapılacak seçimle yeni başkan göreve gelecek. Onu görevden alan kişinin başkanlığını düşürmek için Fatih Terim'in çalıştığına dair herhangi bir söylem yok ama kulübün efsanesi ile yolları ayırmanın başkan Elmas'ın ibra edilmeme nedenleri arsında yer aldığı da şüphe götürmez bir gerçek.
Fatih Terim'den kısa cevaplar almayı beklemeyin, uzun uzun anlatma kapasitesine sahip ama kısa ve öz cevapladığı bir soru var: Galatasaray dışında başka bir Türk takımı çalıştırır mısınız?
"İmkansız"
Terim, "ne olursa olsun geriye dönme" fikrinin savunucusu değil. Bir çok kişi için bu görüş yaşam felsefesi olarak benimsenirken, Terim için öyle değil. Peki neden sürekli Galatasaray'a dönüyor?
"Galatasaray tek yönlü bilettir. Başka bir Türk takımında çalıştığımı hayal bile edemiyorum. Aileye dönüş gibidir. Kulübüm beni ne zaman istediyse, asla hayır diyemedim. Galatasaray benim evimdir, benim ailemdir. Aileme ve evime geri döndüm."
"Geçmişte Galatasaray'a dönmeden önce yaptığım bütün görüşmeler çok kısaydı. Onlar "Hocam, sana ihtiyacımız var" derlerdi, ben de üzerinde yazan miktara bakmadan sözleşmeyi imzalardım. Top oynarken de bir çok takım beni istedi, hatta beş kat fazla ücret teklif etti ama ben Galatasaray'a imza attım."
"Bir kulübe ait olmak insana böyle hissettirmeli. Ben Galatasaray'a aitim ve bunu böyle gösteriyorum."
Fatih Terim, gerçek evi olan Adana'dan hayalindeki evine 1974'te göç etti. O senelerde lakabı İmparator değildi, tersi kulağa daha az maço gelen o yılların popüler televizyon karakteri olan Samantha'ydı. Bu da onun saha içinde yaptığı bir çok hareketin seyirciler gözünde sihre benzetilmesinden gelmekteydi.
Kariyerine iz bırakan çabuk öfkelenen karakteri ile sert bir orta saha topçusuydu ki bir maçta rakibine kafa atarken, başka bir müsabakada da hakeme tükürmüşlüğü vardı. "Kafadan ilk o dalardı, eğer bir arkadaşının kavgada yardıma ihtiyacı varsa, Fatih orada olurdu" diye anlatıyor çocukluk arkadaşı Ahmet Yaşar, Welcome to Hell (Cehenneme Hoş Geldiniz) kitabında.
Bir iş tartışması nedeniyle bir restoran sahibiyle damadı arasında çıkan kavgada yer aldıktan sonra 2017 senesinde Milli Takımdaki görevinden azledildi. Terim, damadına sorun çıkaran restoran sahibini telefonda aradı, karşılıklı görüşmeden memnun kalmayınca arabasına atlayıp, damatlarıyla birlikte 500 km yol yapıp, sorunu yüz yüze çözmeye gitti.
"O herifle telefonda konuştum ve yakışız bir cevap aldım" diyen Terim "Telefonu kapadım, pantolonumu giydim ve arabaya bindim" diye anlatmaya devam eder o mevzuyu. Türkiye Futbol Federasyonunda o günlerde basına gönderilen yazı ise şöyleydi: "Bazı futbol dışı olaylar Fatih Terim'i etkiledi. İki tarafın ortak görüşü yolları ayırmanın daha sağlıklı olacağı yönünde."
Terim, erkeklik kelimesinin açık ve öz bir örneği: saldırgan, otoriter, baskın, göğsünü göstermek için gömleğin düğmesi açık. The Athletic onunla buluştuğunda da iki düğme açıktı...
Welcome to Hell kitabının yazarı McManus'a göre Fatih Terim saldırgan bir şekilde himayeci ve onuru için yaşayan bir "kabadayı" örneği olarak görülüyor. Terim bunu kabul etmese de restoran sahibiyle yaptığı kavga bu tanımı yapanları haklı çıkarıyor.
"Asla karakterimi değiştirmedim. Fatih Terim 50 sene önce Galatasaray'a geldiğinde neyse, şimdi de odur."
Fatih Terim Galatasaray'a orta saha oyuncusu olarak imza attı ama kısa zamanda defansif bir oyuncuya evrildi. Mevki değişiminin sorumlusunu açıklaması da oldukça şaşırtıcı bir gerçek: "Don Howe yüzünden mevkiimi değiştirdim." Terim Galatasaray'a geldikten kısa bir zaman sonra dönemin bir çok İngiliz futbolcusuna göre "en iyi teknik adam" olarak anlatılan Don Howe da İstanbul takımını çalıştırmaya başlar. "Ben orta saha oynuyordum ama Rapid Vien'le oynayacağımız bir Avrupa Kupası maçı öncesi Don bana geldi ve 'Fatih, libero oynuyorsun' dedi. O günden sonra futbola veda edene kadar libero oynadım."
Howe ve yönetiminde çalıştığı bir çok İngiliz teknik adamdan etkilenen Terim, bir bakıma bir İngiliz hayranı. "Howe, Malcolm Allison, Arthur Cox, Brian Birch: Bir çok İngiliz hocayla çalıştım."
Kendisini anlatırken kullandığı sevgi ve şefkat kelimelerine bakılırsa, Terim en fazla Allison'dan etkilenmiş. Röportajımız tercüman aracılığı ile yapıldı ama Türkçe konuşmasına rağmen "Big Mal (Malcolm Allison) dan alıntılar yapması oldukça tuhaftı.
Türkiye'nin Euro 96'daki maçlarından birinde iki elinde bastonla zor yürüyen Allison tarafından ziyaret edilmesi ile ilgili etkileyici bir hikaye anlattı. "Onun içeri girmesine izin vermediler, ben dışarı çıktım ve Allison'u soyunma odasına getirdim ve takıma dedim ki: 'Çocuklar bu benim hocam.' Çok duygulandı, neredeyse ağlayacaktı. 'Fatih seninle gurur duyuyorum' dedi, harika bir anıydı."
Allison'ın kız arkadaşıyla ilgili başka bir anıyı da hatırlıyor. "Adı Serena'ydı, bir Playboy yıldızıydı. Bay Allison, bir gece beni de kendisiyle beraber dışarı davet etti ama sabah kendimize gelmek için ekstra antrenman yapmak zorunda kaldık."
İngiliz hocalarından en çok ne öğrendi sorusuna cevabı netti: Disiplin. "Antrenman ve maçlarda öğrendiğim en önemli disiplin ve ciddiyetti. Ama saha dışında onlar oyuncularının rahat olmalarını isterlerdi."
"İster kar yağsın, ister hava dondurucu soğuk olsun onlar hep şort giyerdi. Soğuktan etkilenmezlerdi, başkaları çift eşofman, şapka, eldiven giyerken onlar şort giyerdi."
Terim'in çalışma odasında duvar boyunca yer alan devasa kitaplıkta bir çok ödül, fotoğraf, Euro 2008'deki Türkiye milli takımı otobüsünün replikası yanında Sir Alex Ferguson'un ilk otobiyografisinin iki örneği de yer alıyor.
"En önemli futbol adamlarından biri o, bir çok şey başardıktan sonra tabii ki onun hocalığı ve işleri ele alış şeklinden etkilendim."
Devamlılık ve büyük takımları çalıştırmanın gereklilikleri tartışması akla geliyor. Ferguson, United'ı 27 sene çalıştırırken, Terim hiç bir takımda bu kadar uzun süre kalmadı. "Türkiye'de bu imkansız, bu süre 50 seneye bedel burada"
Teknik direktörlük kariyerine Galatasaray'dan daha alt takımlarda başladı, önce Ankaragücü, sonra Göztepe. Daha sonra Sepp Piontek'in yardımcısı olarak milli takıma gelirken, aynı zamanda da u-21 takımını çalıştırdı. "Gazetelerde aktrislerle gördüklerinden farklı olarak yepyeni bir Türk futbolcu tipi yaratmak istiyorduk" diye açıklamıştı Piontek o günleri Guardian'a bir kaç sene evvel verdiği röportajda.
Piontek Türk Milli Takımından ayrıldıktan sonra u-21 ile yeni bir futbolcu nesli oluşturan Fatih Terim, A Milli Takımın başına geçti. Onun yönetiminde Türkiye Milli Takımı Euro 96'ya katıldı, her ne kadar oradaki üç maçını kaybetse de, Türk futbolunun yapısı değişti ve Şenol Güneş yönetiminde 2002 Dünya Kupasında yarı final gören takımın temeli atıldı.
Terim, Galatasaray'a döndü ve hemen tanrı oldu- dört şampiyonluk, üç kupa finali, UEFA Kupası zaferi. "O kulübün ruhu, o bazen baba, bazen de kardeş gibi bizim için" diye anlatıyordu hocasını Arif Erdem finalden önce.
O günlerde Fatih Terim yenilikçiydi- Galatasaray'ın oynadığı çılgın ve inatçı baskı oyunu bugün örneklerine sıkça rastladığımızdan farklı değildi. "Her zaman hücum etme anlayışına sahiptik ve rakibe onların sahasında basıyorduk. Maçlar esnasında bazen rakipler benim oyuncularıma '14 kişiyle mi oynuyorsunuz, bu baskıyı, bu gücü anlayamıyoruz" diyorlardı. Bu anlayışı sahaya koyan çok az takım vardı. Şimdi bir çok hoca bu oyunu istiyor oyuncularından."
"Bu büyük kulüplerin ihtiyaçları çok farklı." diye devam eder Terim sözlerine "Euro 96'dan sonra Galatasaray'a geldim. Bazı yerlerde Şampiyonlar Ligine katılmak bir başarıdır, ya da ligi ikinci bitirmek başarıdır. Ama Galatasaray'da tek başarı birinciliktir."
"Bir kere şampiyon olduktan sonra işler daha da zor. Büyük kulüpte çalıştığın her gün, işler daha da zorlaşıyor. Asla maç kaybetmemelisin, her zaman gelişmelisin, başarıyı sürdürmek çok daha zordur. Aynı şeyleri yapmayı sürdüremezsin, bazı şeyleri değiştirmelisin."
The Athletic, Terim'e Davor Suker ve Patrick Vieira'nın Arsenal adına penaltı kaçırıp Popescu'nun penaltısı ile kazandıkları UEFA Kupası finalini sordu ama Terim'in hatırladığı başka bir şey vardı:
"Arsenal'den önce Leeds hakkında konuşmak istiyorum." Yarı finaldeki Leeds United maçından bir gece önce Chris Loftus ve Kevin Speight adlı iki Leeds taraftarı İstanbul'da bıçaklanarak hayata gözlerini yummuşlardı. Olayın neden olduğu asla tam olarak açıklanmasa da Terim üzerinde psikolojik izlerinin kaldığı ve onu etkilediği hala gözükmekte.
"Maçı kaybetmiş olmak ve bu iki taraftarın yaşaması benim için daha iyi olacaktı. Her zaman bu iki Leeds taraftarını düşünüyorum. Umarım huzur içinde uyurlar."
2000 yılında İtalya'ya gitti, önce Fiorentina sonra da Milan'da görev aldı. Serie A'da çalışan ilk Türk teknik adam oldu ama işler istediği gibi gitmedi: Fiorentina'da popülerdi ama başkan Cecchi Gori ile anlaşamadı, Milan'da da sadece 15 maç takımın başında kaldı. "Kurallara takmayan, oldukça ilginç bir kişilikti" diye yazar Andrea Pirlo kitabında. "Öğle yemeklerine geç kalır, resmi toplantılara kravatsız katılır ve Biri Bizi Gözetliyor'u izlemek için işleri erken bitirir."
İngiltere'ye gelmesi için olanaklar vardı. Bobby Robson Newcastle'ı bıraktıktan sonra Fatih Terim'i önerdi. Diğer kulüpler de onunla iletişime geçti ama tekliflerin hiç biri olgunlaşmadı. Luis Felipe Scolari'nin Chelsea günleri de son bulurken, şöyle bir başlık vardı gazetelerde: "Sen tam bize göresin, Fatih"
Eve geri döndüğünde, çok az kişi onu sorguladı. Sadece tek bir takımı çalıştırmış hoca olarak popülerliği kimseyi şaşırtmazken, onu sevmeyenlerin bile ona saygı göstermeleri de dikkatlerden kaçmıyor.
İtalya'dan döndükten sonra, sadece Galatasaray ve Türkiye milli takımını çalıştırdı, ikisi arasında 20 yıl boyunca mekik dokudu, 2013'te kısa bir süre iki takımda aynı anda görev yaptı.
Peki hangisi daha zor? "Milli takım tabii ki, zira bütün bir ulusa karşı sorumlusun. Senin renklerin kırmızı-beyaz, sarı-kırmızı değil. Herkes seni eleştirecektir, zaten bunu da doğal olarak hissediyorsun."
"Galatasaray'da sadece Galatasaray taraftarına karşı sorumlusun. Her zaman bu sorumluluğu hissediyorum ama baskıdan etkilenmiyorum. Baskıdan dolayı asla omuzlarımı yere eğmiyorum."
Terim'in günümüz futboluna ayak uyduramadığı, onun zamanının geçtiği yönünde algılar var. Terim'in sadece teknik direktör olmak yerine takımın herşeyiyle ilgilenmek istemesi gibi modası geçmiş düşüncesini ele aldığımızda bundan haklılık payı da görebiliriz. Ama, Terim sürekli kendini geliştirdiği konusunda ısrarcı ve ortaya koyduğu fikirlerle ( ki bu yüzden kulüpten gönderilmemesi gerektiğini düşünüyor) yenilikçiliğe ne kadar açık olduğu konusunda ısrarcı.
"Teknik direktörlüğe ilk başladığımda benden daha yaşlı oyuncuları çalıştırdım. Şimdi oyuncularım benim çocuklarımdan daha genç. Futbol asla yerinde saymıyor, her gün değişiyor, özellikle de yoğunluğu ve ritmi. Bir çok takım savunmadan oyunu kurmayı denerken, pas oyunu da gittikçe önem kazanıyor."
"Oynamak isteyen takımların çağı şimdi. Eskiden, rakibi durdurmak çok populerdi ama şimdi seyirci böyle maçları seyretmek istemiyor. İnsanlar topun oyunda olduğu kafa kafaya oynanan sert maçlar seyretmek istiyor. Rakibini oyun tarzınla yok etmelisin."
Her ne kadar şimdi oyunun yenilikçi tarafının ön planında olmasa da, onun Türk futbolunu nasıl etkilediğine dair çarpıcı bir grafik var: Süper Ligde görev alan yirmi teknik adamdan onu ya Terim'in futbolcusuydu ya da yardımcılığını yaptı. Ayrıca görevini bırakan 7 hocayı da bunlara ekleyebiliriz, ya da onunla beraber oynayan Mustafa Denizli, milli takımda öğrencisi olan Hamit Altıntop, u-21 takımının hocası Tolunay Kafkas... Listeyi uzatabiliriz de...
Peki bundan sonrası İmparatoru ne bekliyor? "Açıkça söylemek gerekirse karar vermedim. " diye cevaplıyor Fatih Terim. "Yakında bileceğim ama şimdilik bilmiyorum." Galatasaray değişiyor ve söylenilenlere göre başkan adaylarından hiç biri onu geri getirmek istemiyor. Onu yabancı bir ülkede bile olsa, başka bir takımda düşünmek çok zor. Milli Takımın hocası Stefan Kuntz ve her ne kadar Dünya Kupasına katılamasa da görevinde kalacağı düşünülüyor.
Galatasaray kulübü başkanlığı konusunda sık sık adı geçiyor ama Terim bu göreve pek sıcak bakmıyor. Türkiye Futbol Federasyonu başkanlığına adaylığını koyacağı konusunda görüşler var ama The Athletic'e göre bu haberler de doğru değil.
O geri dönecek mi? The Athletic bu soruyu bir Türk gazeteciye sordu ve cevap vurgulayıcıydı: "O her zaman geri döner."
Evinin arkasında bir ödül odası var, daha düzgün bir müze yapılırken oraya yığılmış bir çok kupalar, madalyalar, ödüller ve hatıralar. Kolleksiyonerleri ağlatacak kadar fazla forma göze çarpıyor. Tarihi bir çift sarı-kırmızı ayakkabı bile var. Ayrıca Fiorentina günlerinden Francesco Toldo'nun hediye ettiği The Godfather filminin bir DVD'si de dikkatimizi çekiyor.
Bunlar büyük bir kariyerin fiziksel kanıtları ama nesnelerden de öte, eğer bundan sonra takım çalıştırmasa da, Terim arkasında çok daha büyük izler bıraktı.
"Benim için kazanmış olduğum kupalar ve başarılardan daha önemlisi Türk futbolu için bir miras bırakmış olmaktır. Oyun, oyuna bakış açısı, teknik direktör olarak bir hayat. Bu benim en gurur duyduğum an olacaktır. İnsanların bana duyduğu sevgi paha biçilmez."
(Bu makale The Athletic'ten tercüme edilmiştir. Türkçe çeviri için Ultras / Movement bloga teşekkür ederiz.)
16 Nisan 2022 Cumartesi
15 Nisan 2022 Cuma
14 Nisan 2022 Perşembe
13 Nisan 2022 Çarşamba
CL'nin Kralı
Son 12 sezonda 10’uncu kez Şampiyonlar Ligi'nde yarı finaldeler. Şampiyonlar Ligi'nin gerçek sahibi!
Madrid Yarı Finalde
Real Madrid, Karim Benzema’nın uzatmalarda attığı golle Chelsea’yi eleyip adını yarı finale yazdırdı.
11 Nisan 2022 Pazartesi
Detaylar Önemli
Küçük detaylar bu tip maçlara çok önemli. Fenerbahçe sahada küçük detayları kazandı ve sonucu elde etti.”
Babel, takımın değişen performansıyla ilgili kendisine yöneltilen soruya ise “Bu haftaki maç derbiydi, geçen haftaki değildi.” şeklinde cevap verdi.
Dengeli Bir Maçtı
Gerçekten dengeli bir maçtı. İlk yarı sadece iki tane fırsat verdik ve onlardan birisini gole çevirdiler. İkinci yarı gayet güzel baskı yapıyorduk. Onların attığı gol değişikti. Komik ve şans eseri bir gol olduğunu söyleyebiliriz.”
Omar'dan Açıklama
Kötü bir gündü bizim için. Bu tür maçlarda düelloları kazanmamız, mücadeleyi tam bir şekilde vermemiz gerekiyor. Performansımız iyi değildi. Detaylar çok önemli bu maçlarda. Bir bahane olamaz ama ikinci gol öncesinde Taylan’a elle yapılan bir hareket var. Bu da bir faktör.”
“Takımda iyi veya kötü zamanlar oluyor. Burada tek başına bir şey söyleyemem. Herkes kendini adıyor. Küçük detay hataları kötü sonuçlara sebep oluyor.”
7 Nisan 2022 Perşembe
Ronaldo Etkisi
Wayne Rooney:"Cristano çok iyiydi, sinir bozucu derece iyiydi. Tam bir baş belasıydı. Muhtemelen uzunca süre onun kadar iyi, profesyonel ve futbola bu denli bağlı bir oyuncu göremeyeceğiz."
Messi'nin Farkı
Ruud van Nistelrooy: “Cristiano Ronaldo skorer, Iniesta beyin, Salah, Mane, Hazard ve Mbappe mükemmel kanat oyuncuları..Ancak hepsini bir araya getirirseniz ortaya Messi çıkıyor. Kimse ona yaklaşamaz