30 Ekim 2019 Çarşamba
Messi & Ronaldo & Ronaldinho
Ronaldo Nazario bir fenomendi. Gördüğüm en iyi golcü oydu. Oynadığı oyun gerçekten etkileyiciydi."
"Barcelona'dan ayrılmak istemiyorum, buradan uzak bir hayatı düşünemiyorum. Arjantin'de Newell's formasıyla oynama hayalim var ama bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilmiyorum. Bir ailem var ve onlar kendi arzularımdan önce geliyorlar."
"16-17 yaşlarındayken Ronaldinho bana çok yardımcı oldu. Bana rehber oldu, rahat hissetmemi sağladı. Sahaya çıktığım her an bir gözümle onu arıyordum ama birlikte çok fazla oynayamadık. Onunla daha fazla oynayabilmiş olmayı isterdim."
Felipe Melo İle Röportaj
Türkiye’de 4 yıl kaldın. Sen ve ailen Türkiye’yi çok seviyor. En çok neyi özledin?
Kariyerimin en çok kupa kazandığım dönemiydi. 4 yılda 7 kupa kazandım.. Türkiye’de en çok her yıl ayrı bir şampiyonluk kutlamayı özledim. İlk geldiğimde Juventus’tan 1 yıllığına kiralanmıştım ama hikayem 4 yıl sürdü. Türkiye’de en çok şampiyonluk yaşayan Brezilyalı oyunculardan oldum. Türk insanını özlüyorum. Çünkü onlarla çok kupa kazandık. Onların tutkusunu, bana karşı olan ilgilerini gördüm. Bu sadece Galatasaray taraftarı için değil, Türk taraftarlar için geçerli.
İtalya’dan Türkiye’ye transfer olduğunda kariyerin düşüşte görülüyordu. Fakat Galatasaray’da adeta yeniden doğdun. Bu süreçte seni güçlü hissettiren şey neydi?
Bu görüşe katılmıyorum. Aksine Juventus gibi dünyanın en iyi takımları arasında gösterilen bir yerden ayrılmıştım. Çok iyi bir takımdı. Birçok kişi bu transferi kariyerimde bir geri adım olarak nitelendirdi fakat benim için Galatasaray gibi muhteşem bir kulüpte oynamak hayallerin gerçeğe dönüşmesiydi.
Galatasaray’dan ayrıldığında sen ve taraftarlar oldukça üzgündü. Neden ayrıldın? Türkiye’deki misyonunu tamamladığına inanıyor musun?
Galatasaray’daki hikayem çok güzeldi. Birbirimize düşkünlüğümüz karşılıklıydı. Kulüpten gelen birçok davet sonrası Aralık ayında bir kez daha orada olacağım. Orada birçok arkadaşım var. Bu onurlandırmanın tadını çıkarmalıyım çünkü genelde ölüler onurlandırılıyor. Bu şerefi hayattayken ve halen futbol oynuyorken yaşamaya fırsat bulacağım. Galatasaray’dan ayrıldıktan sonra ziyaret etmeye fırsatım olmamıştı ama bazı arkadaşlarımla neredeyse her gün iletişim halindeydim. Halen oynayan eski takım arkadaşlarım, yöneticiler ve Fatih Terim ile bağlarımız kopmadı. Geri dönmeyi tabii ki düşünüyorum ama nasıl bir pozisyonla bu gerçekleşir bilemem. Bu güzel hikayeyi devam ettirmek isterim.
Fatih Terim takımın başında olsaydı gittiğin dönemde yine de takımdan ayrılır mıydın?
İmparator yeniden takımın başına geçti. Açıkçası onunla eski sıklıkla görüşemiyorum, çok az mesaj uygulaması kullanıyor. Fakat Mert Çetin aracılığıyla iletişim kurabiliyoruz. O dönem beni Galatasaray’a kazandıran idari menajer Şükrü Hanedar ile de görüşüyorum. Uzun yıllar sonra geri geldiler ve takımı şampiyonluk için yönetiyorlar. Aynı zamanda son 2 yılda şampiyonluk yaşadılar. Onlarla neredeyse her gün görüşüyorum. Kulüp de beni oldukça fazla kullanıyor. Derbi mücadeleleri öncesinde onlara başarı dilemek ve pozitif enerjimi yollamak için video hazırlıyorum. Bence bu nedenlerle hikayemin bitmediğini düşünüyorum ve oynayıp oynamadığıma bakmaksızın bir gün Galatasaray’a geri döneceğime inanıyorum.
Fatih Terim her zaman Şampiyonlar Ligi Kupası’nı kazanma hayalinden bahsediyor. Galatasaray’ın bu kupayı kaldırma şansı olduğuna inanıyor musun?
Bence futbolda imkansız diye bir şey yoktur. Atletico Madrid gibi önemli bir kulüp 2 yıl üst üste kupada final oynadı. Borussia Dortmund gibi Avrupa’nın en önemli 8 takımı arasında gösterilmeyen bir kulüp de final oynadı. Leicester City yakın geçmişte İngiltere Premier League’i kazandı. Yani takımlara bağlı olarak hiçbir şey imkansız değildir.
Galatasaray bu sezon Real Madrid ile Şampiyonlar Ligi’nde aynı grupta mücadele ediyor. Onları İstanbul’da yenmeyi başarmıştınız. O maç ile ilgili anılarını dinleyebilir miyiz?
Racing Santander forması giydiğim sırada Real Madrid’i sahasında mağlup etmiştik. Maç 2-1 bitmişti ve ben de 1 gol kaydetmiştim. O maça kadar İspanya 2. Ligi’ne düşmemek için savaşıyorduk ve Real Madrid’de Zidane, Beckham, Ronaldo ve Roberto Carlos gibi isimlerle şampiyonluk mücadelesi veriyordu. Bu maç ve galibiyet benim için çok önemliydi çünkü Avrupa’daki ilk golümü kaydetmiştim. Galatasaray’dayken 2013’te Real Madrid ile Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde karşılaşmıştık. Eğer o turu geçseydik Şampiyonlar Ligi şampiyonu olabilirdik çünkü takımımız çok kaliteliydi. İlk maçı 3-0 kaybetmiştik ve yediğimiz son gol kural dışıydı. Evimizdeki maçta ise son dakikalara 3-1 önde girmiştik ve o maçta Ronaldo’nun ilk golü ofsayttı. Eğer o sezon VAR sistemi olsaydı turu geçerdik. O yüzden futbolda imkansızın olmadığını düşünüyorum. Onlara karşı oynadığım bu 3 maç benim için dikkate değerdi.
Şu an senin pozisyonunda Nzonzi oynuyor. O’nu nasıl tanımlarsın? Marcao’nun fiziksel görünüşü taraftarlara seni anımsatıyor. O’nun hakkındaki görüşlerin nelerdir? Gelecekte Brezilya Milli Takımı için oynayabilir mi?
Başka oyuncularla kıyaslanmak istemem, bence bir tane Melo var. Aynı anda hem güçlü, hem teknik hem de skorer özelliği olan bir oyuncu bulmanın zor olduğunu düşünüyorum. İlk sezonumda Galatasaray için 13 gol kaydettim ve 4 sezon üst üste ligin en iyi defansif orta saha oyuncusu olan biri için bu başarması oldukça zor bir şey. Ayakları her zaman yere basan birisiyim. Hiçbir zaman bununla övünmedim çünkü Tanrı’nın bana yardımcı olduğunu biliyorum. O yeni Melo, o yeni Veron, o yeni Dunga gibi kıyaslamaları sevmiyorum. Herkesin kendi hikayesi ve oyun stili var. Nzonzi de Marcao da iyi oyuncular. Nzonzi yanılmıyorsam Dünya Kupası’nı kazanan Fransa’nın bir parçasıydı. Marcao çok iyi bir savunma oyuncusu. Sol ayağını kullanıyor ve bu özelliğe sahip çok az defans oyuncusu var. Takımdaki bir diğer Brezilyalı Mariano’nun Sevilla’da oldukça başarılı bir kariyeri vardı. Her biri kendi tarihine sahip ve saygı duyulması gereken oyuncular. Onlar için en önemli şey Galatasaray’ın her kulvarda başarılı olmasına yardımcı olmak.
Brezilyalı oyuncular genellikle Türk taraftarların favori oyuncuları arasında yer alıyor. Bunun sebebi nedir?
Alex De Souza, Türkiye’ye gitti ve birçok kapı araladı. Takımı için birçok kupa kazandı. Jardel ve Taffarel de keza. Bu oyuncuların ardından ben de kupalar kazandım. Galatasaray, Avrupa kupalarına uzandığında hep Brezilyalı oyuncular kadrosunda bulunuyordu. Bence bu sevginin sırrı bu oyuncuların Türkiye’de başarılı olup, kupalar kaldırıp, güzel bir futbol sahaya koyarak Brezilyalı karizmasını yansıtmalarıdır.
Galatasaray kariyerinde birçok başarın var. Senin için en unutulmaz olanı hangisiydi?
Galatasaray ile birçok unutulmaz başarı yakaladım ama en özeli en büyük rakibimiz olan Fenerbahçe’nin sahasında kupa kaldırmamızdı. Oraya gittik, rakibimizi geçtik ve onların evinde şampiyonluğu kutladık.
Bize Kadıköy’deki o günü anlatır mısın? 12 Mayıs ile 13 Mayıs arasında ne fark vardı?
Brezilya’da Flamengo, Maracana’da Vasco De Gama’yı mağlup edebilir, Palmeiras, Corinthians’ı yener ama bu çok farklı bir şeydi. Normal sezonu kolay bir şekilde önde kapatarak şampiyon olmuştuk ama sistemin değişikliği nedeniyle yeniden mücadele etmemiz gerekiyordu. Son maçı oynamak için Fenerbahçe’nin sahasına gidecektik. Evden çıktık ve kamp yapmak için otele gittik. Gergin değildik ama hepimiz bu finali düşünüyorduk. Bütün ülkede hayat durmuştu. O sezon benim ilk yılımdı ve adımı tarihe yazdırmak istiyordum. Juventus beni o sezonun başında kiralamak istiyordu. Juventus’tan ayrılarak Galatasaray’a gitmek oldukça zordu çünkü kulübüm PSG ile anlaşmaya varmıştı. Beni Galatasaray’a kiralamak istemiyorlardı ve bana yaptıkları yatırımı PSG’de oynayıp ertesi sezon geri döndüğümde değerlendirebileceklerini düşünüyorlardı. Ben ise Galatasaray’da oynayabilmenin savaşını verdim. Sezonun finaliydi ve çok önemli bir kupa ortadaydı. Bütün taraftarların düşüncelerini hissedebiliyordum. Maç günü uyandığımda otel kapısının önünde 70 bin insan vardı. Her şey o an durmuştu. Normalde maça yarım saat veya 1 saat önceden çıkmamız gerekirken izdiham nedeniyle 3 saat önceden çıkmıştık. Galatasaray taraftarı köprüden önce belli bir yere kadar bize eşlik etmişti. Kadıköy’de sahada ısınırken ses bombalarıyla karşılaştık ama bu benim için teşvik edici bir durumdu. Maçı berabere bitirmeyi başardık ve stat ışıklarını kapattılar. Soyunma odasında 3 saat kadar bekledik ve sahaya geri dönerek karanlıkta şampiyonluğu kutladık.
Galatasaray’da oynadığın dönemde kalede Muslera vardı. Maç öncesi arkanda böylesine başarılı bir kalecinin olduğunu bilmek nasıl bir duyguydu?
Muslera, çok sevdiğim bir arkadaşım. O’nun hakkında konuşmak çok kolaydır. Profesyonelliğinin üzerine söylenecek bir söz bulamam. 4 yıl boyunca beraber oynadık ve Taffarel tarafından çalıştırılıyordu. Ben ayrıldığımda o halen oradaydı. Taffarel mükemmel bir karakter. Aynı zamanda Galatasaray tarihi için çok önemli bir figür. Onunla arkadaşlığımız halen sürüyor. Muslera bugün kaptanlık görevini yapıyor. Onun gibi bir kaleciye sahip olmak oldukça fark yaratıyor.
Diğer takımlardan karşı karşıya geldiğin ve en beğendiğin oyuncu kimdi?
Lionel Messi çünkü o futbol tarihinin en iyisi. Takımımda olmasını isterdim. Zidane da aynı şekilde. Gerçeküstü bir kalitesi vardı. Çok genç yaşta ona karşı oynamıştım, topla birlikte adeta dans ediyordu, absürt bir yeteneğe sahipti.
Falcao, Galatasaray’a transfer oldu. Onun için ne düşünüyorsun? Takıma katkı sağlayabilecek mi?
Falcao ile Galatasaray’a gelmeden çok önce konuşmuştuk. Bana Galatasaray hakkında birçok soru sormuştu ve ben de “gidebilirsin, bir kere bile düşünme..” yanıtını vermiştim. Bence Galatasaray için çok iyi bir seçim. Sahada oldukça iyi bir top hakimiyeti var. Belki Porto ve Atletico Madrid’de görmeye alıştığımız Falcao olmasa da halen golü koklayabilen bir isim. Takım için çok önemli çünkü Falcao’ya fırsat yaratırsanız golü yapacaktır. Gününde olsun veya olmasın, Galatasaray’a çok şey katacaktır.
Eski takım arkadaşın Wesley Sneijder emekliliğini açıkladı. Onunla ilişkin nasıldı? Didier Drogba dünyadaki en önemli golcülerden bir tanesi ve sen de onunla aynı takımda oynadın. Kendini bu yüzden şanslı görüyor musun?
Onunla çok şey yaşadık. Sneijder çok teknik bir futbolcuydu. Uzaktan şutları etkiliydi ve oyunun gidişatını belirleyebilecek kapasitede bir oyuncuydu. Derbilerde de başarılı performans göstermişti. Topu aldıktan sonra ona pası verirdim, rakip yarı sahaya geçip uygun pozisyonda vurduğunda gol olacağını bilirdim ve kendimi gol sevinci için hazırlardım. Fenerbahçe derbilerinde de böyle olmuştu. Ekim 2014’te 2-1 kazandığımızda goller onun ayağından gelmişti. Nisan 2014’teki maçta da ona verdiğim pasla ceza sahasında topa vurdu ve attığı güzel gol ile 1-0 kazanmıştık. Drogba ayrı bir tez konusu. Bana göre gelmiş geçmiş en büyük golcülerden birisi. Trezeguet ve Del Piero gibi büyük isimlerle de oynadım fakat Drogba bambaşkaydı. 35 yaşında Galatasaray’a geldi. Antrenmanlardan sonra kalıp bireysel çalışmalar yapardı. İlk maçını hatırlıyorum sanki çocuklarla top oynayan yetişkinler gibiydi. Herkese fark atardı. Ona ne zaman mesaj göndersem onu sevdiğimi söylerim çünkü tanıdığım en büyük profesyonellerden birisi ve onunla aynı takımda olmaktan çok memnundum. Benim için böyle bir futbol efsanesiyle birlikte oynamak çok önemliydi.
Eski maçlarından sakladığın birçok forma vardır. Bize bazılarından bahseder misin? Hangi maçlardan formalarını saklıyorsun?
Birçok formam var ama en unutulmazı Avrupa’daki ilk maçımdan sakladığım formadır. Avrupa’daki ilk maçımı hatırlıyorum. O dönem Brezilya Milli Takımı’na çağırılmıştım. Nou Camp’ta Mallorca formasıyla çıktığım ilk maçta Eto’o bana formasını vermişti. Ondan formasını istemiştim ve maç sonrası verebileceğini söylemişti. Maç bitiminde soyunma odasına giderek bana formasını verdi. Daha sonraları kendisiyle iyi bir arkadaşlığımız oldu. Fiorentina ve Juventus’ta görev yaptığım zamanlar o da Inter forması giyiyordu ve bu sayede birçok defa karşılıklı oynama fırsatı bulduk. Bir defasında röportaj verdiğim sırada şaka yaparak röportajı engellemeye çalışmıştı. Eto’o gibi önemli başarılar elde etmiş, Ronaldinho ile Barcelona’da oynamış bir oyuncunun bana forma vermek için soyunma odasına gitmesini unutamam.
Kariyerinde formasını giydiğin takımlardan yalnızca bir tanesini seçecek olsaydın bu hangisi olurdu?
Benim için böyle bir durum yok. Böyle bir takım seçemem. Tanrı bana kapılar açtı ve futboldaki hikayemin oluşmasını sağladı. Bu takım sadece Galatasaray diyemem. Galatasaray onun için duyduğum sevgiyi biliyor. Bu kulüp benim kalbimde yaşıyor. Hayatım boyunca bunu taşıyacağım. Benden, duymak istedikleri şeyi söylemek bana doğru gelmiyor.
Galatasaray taraftarları için mesajın nedir?
Her şeyden önce bana gösterdikleri yoğun ilgi nedeniyle onlara teşekkür ediyorum. Onların ilgisi beni hep sevinçten ağlatmıştır ve onlara duyduğum özlemi arttırmıştır fakat Aralık ayında geri dönüyorum. Onlara kalpten öpücüklerimi iletiyorum, sadece Galatasaray taraftarlarına değil beni bir insan ve bir profesyonel olarak Türkiye’deki hayatımı farklı kılmama sebep olan herkes için bu mesaj. Hepsini buradan kucaklıyorum.
Tek soru, cevap
Fatih Terim: Baba..
Türk Telekom Stadı: Şampiyonluklar..
Türkiye: İkinci evim..
Kebap: Farketmez..
Baklava: Aşığım..
Taffarel: Arkadaş..
İstanbul: Gelecekteki evim..
Eboue: Partner..
Selçuk İnan: Kaptan..
İstanbul trafiği: Kaotik..
Alex De Souza: Fenerbahçe’nin idolü..
Muslera: Büyük kardeş..
Şampiyonlar Ligi: Rüya..
28 Ekim 2019 Pazartesi
Yeni Nesil Taraftar
Bülent Timurlenk'ten değişen taraftar profili üzerine arşivlik bir yazı...
Real Madrid maçında Belhanda'nın yuhalanması, ıslıklar eşliğinde kenara gelirken tribünlere verdiği tepki ve Fatih Terim'in maçtan sonra "Bize taraftar lazım, seyirci değil" çıkışının ardından memlekette tribünlerin geçirdiği değişimin röntgenini çekme vaktidir.
Dünyanın her yerinde yeni ve büyük stadyuma geçen her kulübün çektiği sancı aynıdır. Yıllar boyunca 20-30 bin kemik taraftarın önünde oynayan takım, 50-60 bin kişi önüne çıktığında tribünlere ilk kez düzenli gelenlerin "taraftarlaşma" sürecindeki sancıları yaşar.
Özne Belhanda ve Galatasaray ama siz bunu her takım, her stadyum için okuyabilirsiniz elbette...
Dünyanın her yerinde yeni ve büyük stadyuma geçen her kulübün çektiği sancı aynıdır. Yıllar boyunca 20-30 bin kemik taraftarın önünde oynayan takım, 50-60 bin kişi önüne çıktığında tribünlere ilk kez düzenli gelenlerin "taraftarlaşma" sürecindeki sancıları yaşar.
Özne Belhanda ve Galatasaray ama siz bunu her takım, her stadyum için okuyabilirsiniz elbette...
Türk Telekom Stadyumu'nda üç taraftar tipi var. İlk grupta gençlik yılları Mecidiyeköy'deki Ali Sami Yen'de geçen, 14 yıl şampiyonluk hasretini de Avrupa zaferlerini de yaşamış bugün 40 yaşın üzerinde olan taraftarlar. Yeni stada bir türlü alışamadılar, 90 dakika boyunca telefonlarını ceplerinde tutar ve gözlerini sahadan ayırmazlar. Yıllar boyunca bilet kuyruklarında beklediklerinden, karın doyurmanın da adının kötü ama efsane sosisli sandvic ve ayran olduğunu bildiklerinden stadyumda konfor aramazlar.
Hafızalarda yüzlerce maç ve futbolcu olduğundan oyuncunun kumaşından iyi anlarlar ve iş formanın
hakkını vermeye kalır. Mücadele etmeyen futbolcuyu sevmez ama ıslıklamazlar da... Hep içine atan bu kuşağa Prekazi ve Hagi kuşağı diyelim...
İkinci grupta arafta kalanlar var. Çok azı eski Ali Sami Yen ile numaralı tribünde tanışmış, yeni stadyumda da pahalı tribünlerden kombine alan beyaz yakalılar.. Maçtan saatler önce kebapçıda, balıkçıda buluşan, hafta boyunca WhatsApp grubunda taktik analiz yapan, yeni kulüp üyesi ya da olmaya aday, Fatih Terim'in izleyici tanımının karşılığı olan grup. Roy Keane'nin Manchester United tribünlerinde karidesli sandviç yiyip sahada olan biten hiçbir şeyi beğenmiyorlar diye tarif ettiği yeni taraftar modelinin memleketteki şubesi. Deplasmandaki puan kaybının ardından kanalı değiştirip Netflix'de dizi izleyen, bayram tatillerinde ve ağustos-eylülde plajı tribüne tercih eden, devre arasında sushi yiyenler... Futbol maçına gitmeyi sosyal aktivite olarak gören ve adisyonu yüksek restoranda beklediği lezzet ve servis kalitesini sahadaki futbolculardan da bekleyenler... Memnun kalmadığında bahşiş vermediği mekanlardan sonra galip ayrılmadığı maçlarda da takımı ıslıklayanlar.. Onlar Hagi'yi televizyonda, Sneijder'i tribünde
izlemiş sahada Pirlo-Messi-Ronaldo mükemmelliği arayanlar...
Üçüncü grupta ise yaşı gereği eski Ali Sami Yen'i görmemiş, Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı aldığı maçı, unutulmaz golleri YouTube'dan izlemiş gençler var. Hayat hızlı akarken onlara özet geçeceksiniz, yoksa sizi dinlemezler... Futbol menajerlik oyunlarıyla büyüdüklerinden zehir gibiler. Her futbolcunun geçmişini bilen, dizilişleri kendi PC ekranında test etmiş, kupalar, şampiyonluklar kazanmış bir kuşak. Onlara sadece futbolu değil hayattaki çok şeyi beğendirebilmek zor. Çabuk vazgeçiyorlar, çabuk sıkılıyorlar ve acımasızlar. Çalımı atamayan, kademeye giremeyen, topu üstten auta atan her futbolcu onlar için "çöp"...
Sosyal medyada acımasızlar, tribüne geldiklerinde de hayatta daha hiç kaybetmediklerinden, takım kaybettiğinde bunu kabullenmeleri çok zor çünkü evde oyunda kaybettiklerinde yeniden başlıyor, kazandıkları noktada kaydet tuşuna basıp kaldıkları yerden devam ediyorlar. Sneijder ile büyüdüklerinden çıtaları yüksek, Belhanda'yı da yuhalıyorlarsa işte tam da bundan... Gençler, tutkulular ama vefa ve hoşgörü henüz sözlüklerinde yok, belki de hiç olmayacak...
Çok maç var çok... Bir yaranın kabuk bağlaması kadar sürede üç maç oynuyor takımın artık, yüzlerce maç naklen yayınlanıyor...
Hayat artık stadyuma giderken Instagram'a attığın "Düştük yollarına...
Sana geldik yine" hikayesini, maçı kaybettiğin anda silebileceğin kadar hafızasız... Kazanınca Instagram'a, kaybedince Twitter'a çıkıyor yollar...
Hafızalarda yüzlerce maç ve futbolcu olduğundan oyuncunun kumaşından iyi anlarlar ve iş formanın
hakkını vermeye kalır. Mücadele etmeyen futbolcuyu sevmez ama ıslıklamazlar da... Hep içine atan bu kuşağa Prekazi ve Hagi kuşağı diyelim...
İkinci grupta arafta kalanlar var. Çok azı eski Ali Sami Yen ile numaralı tribünde tanışmış, yeni stadyumda da pahalı tribünlerden kombine alan beyaz yakalılar.. Maçtan saatler önce kebapçıda, balıkçıda buluşan, hafta boyunca WhatsApp grubunda taktik analiz yapan, yeni kulüp üyesi ya da olmaya aday, Fatih Terim'in izleyici tanımının karşılığı olan grup. Roy Keane'nin Manchester United tribünlerinde karidesli sandviç yiyip sahada olan biten hiçbir şeyi beğenmiyorlar diye tarif ettiği yeni taraftar modelinin memleketteki şubesi. Deplasmandaki puan kaybının ardından kanalı değiştirip Netflix'de dizi izleyen, bayram tatillerinde ve ağustos-eylülde plajı tribüne tercih eden, devre arasında sushi yiyenler... Futbol maçına gitmeyi sosyal aktivite olarak gören ve adisyonu yüksek restoranda beklediği lezzet ve servis kalitesini sahadaki futbolculardan da bekleyenler... Memnun kalmadığında bahşiş vermediği mekanlardan sonra galip ayrılmadığı maçlarda da takımı ıslıklayanlar.. Onlar Hagi'yi televizyonda, Sneijder'i tribünde
izlemiş sahada Pirlo-Messi-Ronaldo mükemmelliği arayanlar...
Üçüncü grupta ise yaşı gereği eski Ali Sami Yen'i görmemiş, Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı aldığı maçı, unutulmaz golleri YouTube'dan izlemiş gençler var. Hayat hızlı akarken onlara özet geçeceksiniz, yoksa sizi dinlemezler... Futbol menajerlik oyunlarıyla büyüdüklerinden zehir gibiler. Her futbolcunun geçmişini bilen, dizilişleri kendi PC ekranında test etmiş, kupalar, şampiyonluklar kazanmış bir kuşak. Onlara sadece futbolu değil hayattaki çok şeyi beğendirebilmek zor. Çabuk vazgeçiyorlar, çabuk sıkılıyorlar ve acımasızlar. Çalımı atamayan, kademeye giremeyen, topu üstten auta atan her futbolcu onlar için "çöp"...
Sosyal medyada acımasızlar, tribüne geldiklerinde de hayatta daha hiç kaybetmediklerinden, takım kaybettiğinde bunu kabullenmeleri çok zor çünkü evde oyunda kaybettiklerinde yeniden başlıyor, kazandıkları noktada kaydet tuşuna basıp kaldıkları yerden devam ediyorlar. Sneijder ile büyüdüklerinden çıtaları yüksek, Belhanda'yı da yuhalıyorlarsa işte tam da bundan... Gençler, tutkulular ama vefa ve hoşgörü henüz sözlüklerinde yok, belki de hiç olmayacak...
Çok maç var çok... Bir yaranın kabuk bağlaması kadar sürede üç maç oynuyor takımın artık, yüzlerce maç naklen yayınlanıyor...
Hayat artık stadyuma giderken Instagram'a attığın "Düştük yollarına...
Sana geldik yine" hikayesini, maçı kaybettiğin anda silebileceğin kadar hafızasız... Kazanınca Instagram'a, kaybedince Twitter'a çıkıyor yollar...
25 Ekim 2019 Cuma
Messi Ve Ronaldo'nun Olmadığı Bir Dünya
2008: Torres
2009: Xavi
2010: Iniesta
2011: Xavi
2012: Iniesta
2013: Ribery
2014: Neuer
2015: Neymar
2016: Griezmann
2017: Neymar
Ronaldo ve Messi'nin olmadığı bir dünyada Ballon d'Or kazananları..
23 Ekim 2019 Çarşamba
Belhanda Kokoreç Gibi Topçu
Başlığı okuyunca bu da nereden çıktı diyeceksiniz...Evet kokoreç gibi seveni çok seviyor sevmeyeni nefret ediyor ortası yok...
Belhanda için çok yazı yazdım bazı noktalarda tekrara düşmek istemem ancak varlığı da dert yokluğu da. Son iki şampiyonlukta emeği katkısı çoktur aksini iddia eden futbol cahilidir. Bir kere daha söyleyelim Sneijder gitmeden ona verilen 10 numaralı forma onu 10 numara yapmaz... Tüm kariyeri 8 numara geçti bu topçunun. Çok beğenen de hiç beğenmeyen de istatistik üzerinden değil karşı fikirdeki kişiye tepki olarak yorum yapıyor.
Kişilik olarak ne Gomis kadar sempatik ne de Muslera gibi sevgi kelebeği değil hiç olmadı zaten. Ama idman kaçırmaz,tatilden erken döner,maça öncesi kılım döndü demez,sahaya çıkar işini yapmaya çalışır. Eksik olan iletişimi ve özveri azlığı...Hatta tam söyleyim gamsız topçu. İşler iyi giderken ve maçlar kazanılırken göze batmıyor ama ters sonuçlarda tribünlerin maç içinde ipini çektiği ilk kişi Belhanda.
Onu formsuzken kenara almak,bazı maçlar 11 başlatmamak gerekiyordu ama Fatih Terim iyi kötü bakmadan hep tahtaya ismini yazdı maç önceleri...Belhanda konusunun bu hale gelmesi %100 Terim'in hatasıdır.
Dün akşam kaçırdığı golde kötü ve yavaş vuruşu büyük tepki çekti. Andone'ye attığı pas sonrası topu ve pozisyonu takip etse kaleciden dönen topu gol yapma şansı vardı Ancak o pası verip sonra yürüyerek izlemeyi tercih etti. İşte beni çıldırtan tam olarak bu.
Sonunda hem o hem de tribünler dün akşam kayış attı. 66. dk da oyundan çıkarken ıslıklama tepkisine hem el kol yaptı hem taraftara küfür etti. Dünyada hiç bir kulüpte bırak futbolcuyu, ne teknik adam ne de başkan taraftara rağmen kalamaz takımda...Belhanda bu yola girmiştir bana göre.
Nasıl ki başarılarda alkışlanıp üstüne çuvalla para kazanıyorsan işler kötü giderken tribün tepkisini de olgunlukla karşılayacaksın. O baskıyı kaldıramayan gitsin Başakşehir'de oynasın.
Dün geceden bağımsız ben şahsen bu sene şampiyonluk gelse dahi Belhanda hatta Feghouli ile yolların ayrılması taraftarıyım. Özellikle Belhanda kişilik olarak mesela Muslera gibi bir takımda 8-10 sene kalacak oraya yüksek aidiyet duygusu hissedecek biri asla değil. 2 yıl üst üste katkısı olduğu şampiyonluklar sonrası geçen yaz 8-10 milyon bedelle satılmalıydı.
Galatasaray ile artık onun gönül bağı zayıfladı,buna karşın taraftarın %90 ıda onu istemiyor o zaman valizleri toplama zamanı gelmiş demektir.
Gomis'ten Gollere Devam
Bafétimbi Gomis'in forma giydiği Al-Hilal, Xavi'nin çalıştırdığı Al-Sadd'ı 2 maç sonunda toplamda 6-5 saf dışı ederek 2019 Asya Şampiyonlar Ligi finaline yükseldi. Gomis, 10 golle turnuvanın gol krallığında birinci sırada. Yarı final serisinde de 3 gol attı.
Galatasaray 0 - Real Madrid 1
Zaman gerek diyoruz,Falcao'nun yokluğu diyoruz,takım kimyası oturmadı diyoruz ama 3 maç bitti gol yok henüz...Bu seviye maçlarda hele Real Madrid'e karşı 3-4 net pozisyon buluyorsan 1 tane atacaksın zaten...O anlar için alınan Falcao maalesef sahada değildi.
Ligde bile zor pozisyon bulurken bu maçta kaçan goller elbette can sıktı. Real 3-5 maç kötü oynayınca hemen bazıları kazanırız moduna giriyor. Bu seviye takımlar ne kadar kötü olursa olsun çoğu futbolcusu dünya yıldızı. O maç eğer sahada onlar kadar mücadele etmez isen ne kadar kötü dönemde olsalar da yenemezsin,yenemedik.
İlk yarı Seri Belhanda toplam 22 pas hatası yaptı. Maçın genelinde GS sürekli pas hatası yaparken Real hem hızlı hem de az pas hatası ile istediği topu oynadı diyebiliriz.
Kross önderliğinde orta saha kurgusu bizi yanlış pas tercihlerine zorladı bunu da söylemem gerek.
Marcelo sol bek,Kroos sol iç,Hazard sol açık müthiş üçgen oldular maç boyu.Mariano kanadı resmen otoban oldu. Nagatomo hücumda iyi değil ama en azında savunmada görevini yapmak için çabalıyor.
Hırs,istek olarak Real Madrid'ten eksik olmayı kabul edemem...Ne kazandınız da doydunuz Avrupa'da..Bu adamların 3-4 tane CL kupası var ayıptır. Bir Belhanda'ya bak bir de Toni Kroos'a..Yazık günah. Toplam 27 gol girişimi var rakibin 14 tanesi kaleyi buldu... Zaten sahada Muslera dışında %100 güven veren başka futbolcu yok hepsi saatli bomba.
Rakip üst düzey o ayrı...Varane-Ramos toplam 36 CL maçı oynamış. 26G-9B-1M istatistik var gerçekte..Bu savunmayı aşmak için hem iyi mücadele hem gamsız olmayan 10 numara hem de Falcao tipi kaleyi gördü mü topu içine atan golcü gerekiyor.
Ömer ligde iş yapar ama CL seviyesi için çok yetersiz.Seri çok kötü,Mariano-Babel kötü Belhanda hem kötü hem gamsız..O ayrı yazı konusu hatta.
26 kişilik geniş kadro varken, Taylan-Adem-Jimmy alınmışken Babel ve Belhanda'yı sürekli oynatmak bu iki futbolcuyu hem fizik hem mental olarak fena yıprattı.
Terim'de kadro adaleti,ilk 11 istikrarı,oyuncu değişikliği,medya ile ilişkiler vb konularda bu sezon fazla sıkıntılı.
İstanbul'da kalan son maçı kazanıp Avrupa'da devam etmek prestij ve gelir demek elbette. Hedef artık bu olmalı.
Prekazi'den Maç Yorumu
Prekazi: "Orta sahasız futbol oynanmaz. Andone şanssızdı ama sahanın en iyilerindendi. Nzonzi, Galatasaray'ın en iyi futbolcusu, sadece bu maça özel değil. Emre Mor daha önce girmeliydi ama Fatih Hoca'nın tercihi. Dörtlü savunmaya dönünce Galatasaray daha iyi çıktı."
22 Ekim 2019 Salı
Emre Mor İçin GS Doğru Adres
Onyekuru sonrası takım futbolu yavaşlayınca Emre'nin topla hızı sahada daha kıymetli oluyor elbette...Henüz gol asist olarak çok katkı alamasak dahi , iyi olacağından umutluyum.
Topla yeteneği olağanüstü...Başkasının çaba harcayarak yaptığı bir pası ya da şutu o kadar rahatmışcasına yapıyor ki inanılmaz.
Çok özel bir yetenek. Pas-şut tercihlerinde gelişim var bana göre. Takım futboluna alışma süreci ve sahada mücadele gücü yüksek çabayı gördükçe tribünlerin desteğini daha çok hissedecektir.
Andone Etkisi
Falcao'nun beklenmedik ve uzun süren sakatlığı ile gözler Andone'ye çevrildi ve son lig maçında attığı 2 gol ve daha önemlisi oynadığı futbol ile göz doldurdu. Güçlü fiziği , vuruş becerisi,mücadelesi ile herkese Elmander'i hatırlattı.
Bu sezon şampiyonluk yolunda X faktör olabilir.
Muslera Ve Real Madrid Maçı
Real Madrid'e karşı oynuyorsanız bu her zaman için önemli bir maçtır. Yılın maçı olarak nitelemeyelim ama önemli bir maç. 2013'de de onlarla karşılaştık ve elemek üzereydik. Real Madrid ile bu kadar fazla maç yapmamız birçok şeyi gösteriyor. Şampiyonlar Ligi kulüp bazında en önemli turnuva. Galatasaray formasıyla bu turnuvada oynamak benim için çok özel. Galatasaray benim evim gibi. Burada çok fazla şey başardım. Muhakkak ki önemli maç. Grup sıralaması için en kritik maçlardan biri olarak gözüküyor. Tüm dünya grupta Real Madrid'in son sırada yer almasına alışık değil.
Taraftarlarımızı arkamıza alarak mücadele etmek bize ekstra güç veriyor. Rakibimiz kim olursa olsun Real Madrid, Fenerbahçe ya da Beşiktaş fark etmeden herkes için zor bir atmosfer. Yarın için de ortamın cehenneme dönüşeceğine şüphem yok.
18 Ekim 2019 Cuma
Hafta Sonu Futbol
18 Ekim 2019 Cuma
19:00 Akhisarspor x Eskişehirspor (BeIN1Max)
20:30 Galatasaray x Sivasspor (BeIN1)
21:00 Caen x Valenciennes (BeINConnect)
21:30 Frankfurt x Leverkusen (S Sport +)
21:45 Nice x PSG (BeIN4)
21:45 Cardiff x Sheffield Wednesday (BeIN2Max)
22:00 Granada x Osasuna (Canal Deportes)
20:30 Galatasaray x Sivasspor (BeIN1)
21:00 Caen x Valenciennes (BeINConnect)
21:30 Frankfurt x Leverkusen (S Sport +)
21:45 Nice x PSG (BeIN4)
21:45 Cardiff x Sheffield Wednesday (BeIN2Max)
22:00 Granada x Osasuna (Canal Deportes)
15 Ekim 2019 Salı
Savunma Bakanı Merih Demiral
Merih Demiral dün gece maçta resmen alev aldı..İyi futbolun ötesi sahaya yansıttığı enerji,hırs,disiplin,adanmışlık çok üst seviyedeydi. Juventus'ta yakın zamanda Chiellini'nin formasını tamamen sırtına geçirir. Merih-Çağlar-Kaan-Ozan tarihimizin en iyi stoper rotasyonu olabilir.
Bekle Bizi EURO 2020 Fransa 1- Türkiye 1
Türk Milli takımı Paris'teki maça 7 maçta 6 galibiyet ve en önemlisi Avrupa ve Dünya şampiyonu Fransa'yı kendi evinde yenmenin moral üstünlüğü ile çıktı. Bu seviye maçta orada yenilsek kimse eleştirmez ama müthiş bir 1 puanla dönüyoruz. Savunma anlamında iyi bir takım olduk ama bu kale önüne otobüs çekme , Çanakkale geçilmez yapmak değil elbette...Hücumda çoğalmak,gol aramak niyetimizde oyun içinde görülüyor. Akan oyunda neredeyse gol yemiyoruz.En büyük eksiklik duran toplarda adam paylaşamama ve gol yemek. Griezmann ve Coman gibi çok çabuk ve dikine oynayan kaliteli ayaklara sahip takımdan o tip gol yememek başarı.
Baskı yediğimiz anlarda Mert-Çağlar-Merih çok iyi oynadı.
Devrede çok gömülen Okay yerine topu taşıyan Hakan'ı almak önemli değişiklikti.Burak'a pası ve golde Kaan ile topu buluşturması önemliydi.
Mahmut,Umut,Kenan,İrfan,Zeki hepsi çok iyi mücadele edip katkı sağladı.
Artık grupta liderlik bizim elimizde İzlanda ve Andora'yı yenip 2020'ye grup 1. gitmek gerek.
Maçın Ardından Griezmann
Antoine Griezmann: « Biraz kızgınız, biraz üzgünüz, biraz garip hissediyoruz kendimizi. Güzel bir maç çıkardık, belki de en iyi maçlarımızdan birini oynadık bugün. Golü de bulduk fakat daha önce çalıştığımız bir pozisyondan kalemizde gol gördük, üzgünü
Yabancı Sınırı Anlamsızlığı
Bu genç futbolcular Avrupa kulüplerinde rakipleri ile mücadele ettikçe Milli takım çok daha başarılı olacak bundan emin olun.
14 Ekim 2019 Pazartesi
Muslera & CL
Galatasaray'a 2011-12 sezonunda geldim ve her şey yolundaydı. İlk kez Şampiyonlar Ligi'nde oynama fırsatını Galatasaray'da yakaladım. Old Trafford'daki başlangıcım mükemmeldi. Nani'nin penaltısını kurtarmıştım. Unutulmaz bir anıydı."
"3-2 yendiğimiz Real Madrid maçı bizim için özel bir maçtı. İlk maçta 2-0 veya 3-0 yenilmiştik ve eşleşmede geri düştüğümüz için ikinci maçta işlerin daha da zorlaşacağını hissettik çünkü Real Madrid'e karşı 4 gol atmak hiçbir zaman kolay değildir."
"Hiç unutmuyorum, ofsayt olan bir golle öne geçmişlerdi ama buna şu an itiraz edemeyeceğim. Fakat ikinci yarı muhteşem geçti. Çok iyi oynadık, atmosfer ve taraftarlar inanılmazdı. O dönemde büyük yıldızlara da sahiptik ve gerçekten çok iyi oynamıştık."
"3-1 öne geçmeyi başardık ama sanırsam bitime 3 dakika kala Ronaldo durumu 3-2'ye getirdi ve umutlarımızı yıktı çünkü 4. golü atmak için yeterli zamanımız kalmamıştı. Atmosfer ve seyirciler gerçekten çok iyiydi."
Şampiyonlar Ligi, kulüp seviyesinde oynayabileceğiniz en iyi organizasyon. Saha dışında izlediğimde de sahada yer aldığımda da fantastik bir mücadele olduğunu düşünüyorum."
Her zaman lig şampiyonu olarak veya ligi gerekli sıralamada bitirerek burada yer alma şansı yakalıyoruz. Burada olmak gurur verici."