31 Mart 2009 Salı
Arda'nın Rüyası
Bir gazetecinin 'İspanya'yı yenmek rüya mı ve rüyalarınızda ne görüyorsunuz' sorusuna Arda Turan'ın verdiği yanıt;Ben de geceleri rüya görüyorum ama maçla ilgili değil !...Bu ülkenin artık hangi maç olursa olsun rüya görülecek bir durumumuz olduğuna inanmıyorum.
Çekmeyin Geliyorum !
Futbolcu Erman
Zidane Donu !
Barcelona Hücum Hattı
Fotoğraf bu sezonki Barcelona futbolunu özetliyor aslında...Dakika 90,maç 6-0 olmuş rakip ceza sahasında 6 kişi ile gol arıyor hala Barcelona.Bu sezon bu takımın maçlarını izlemeyen çok şey kaçırıyor,hatta ilk yarım saati izleyemeyende çünkü 30 dk. da 2-3 gol atıyorlar çoğu zaman.
Nasıl Özgür Oluruz ?
Banu Yelkovan,Radikal gazetesindeki köşesinde gene terse yatırmış tüm futbolseverleri,yazının özellikle ''Nasıl Özgür Oluruz ?''kısmına dikkatinizi çekerim.
İyi ama bu nasıl ‘Süper’lik?
Bu sezon benim için asıl enteresan olan gol olana kadar ‘dişe diş, kana kan, bizim sizden alınacak var mıydı bir intikam’ tadında oynanan bir sürü maçın, gol olduktan sonra, “Aman aaabiii, biz kim bunları yenmek kim?” tadına bürünmesi. Ya da maçı kazanması beklenen ama gol kaydına muvaffak olamayan takımın, bir noktada hakemin bir kararına sinirlenerek sahadaki oyuncusu, tribündeki seyircisi, yedeği, antrenörü topyekun hakeme bağırmaya başlaması... Hem bağırıp hem futbol oynamak mümkün olmadığından, haliyle oyun duruyor, futbolcular hakeme bağırmaktan önce konsantrasyonlarını, sonra maçı kaybediyorlar... Korner olmadan, kaleye doğru dürüst bir şut çekilmeden biten maçlar oluyor ama “Saha karıştı, futbolcular hakemin etrafında” yorumunu duymadan bitirebildiğimiz bir maç olmuyor hamdolsun... E tabii, bunun bir de ‘dış dinamikleri’ var. Sadece geçen hafta Adnan Sezgin, Adnan Polat, Ali Koç, Aziz Yıldırım, Oğuz Sarvan hepsi düzenledikleri basın toplantılarıyla çok önemli bişiler bişiler anlattılar kameralara. Bu dert anlatıcı-hesap sorucu-tehdit savurucu-elini masaya vurucu gruba arada federasyon da karışıyor, doğal olarak. Bir ağlak koro, bir kaybedenler kulübü... Hepsi kaybediyorsa, kim kazanıyor diye düşünürdüm naiflik dönemlerimde. Sonunda buldum...
‘Nasıl özgür oluruz’?..“
Modern hayat kaostan beslenir. Gazetelerdeki 10 haberin dokuzu kötü haberdir. Sistem seni dışarıda kötü bir dünyanın, eli silahlı teröristlerin, katillerin, patlamaya hazır bombaların, hırsızların olduğuna inandırmak ister ki sen markete gidip koca bir alışveriş arabasını ıvır zıvırla doldur, birkaç dvd al ve sıcacık battaniyenin altına büzüşüp senin yapman gereken şeyleri başkalarının yapmasını televizyondan seyret” diyor şu an okumakta olduğum ‘How To Be Free’ (Nasıl Özgür Oluruz) isimli kitabın yazarı Tom Hodgkinson. Takım oyunuydu, kardeşlikti, paslaşmaktı, birlikte kazanmaktı derken ‘komünist’ bir sistem olmasını beklediğimiz futbol da aslında kapitalist. İşte bu yüzden kapitalist dünyanın modellerini kullanarak yaşıyor. Kaostan besleniyor. Spor sayfalarında da iyi haber yok, futbolda da evdeki seyirci inatla statların tehlikeli, pis, kalabalık, dakika başı kavga çıkan, tuvaletleri kokan, giriş çıkışlarda insanın cep telefonunu çaldırdığı, karısının kızının ellendiği yerler olduğuna inandırılmaya çalışıyor ki dekoderler satılsın, kablo TV’ler alınsın, markete gidilip koca alışveriş sepetleri bira ve cipsle doldurulsun, evin güvenli sıcağına değil bir, birkaç maçı aynı anda seyretmenin çok daha güzel olduğu ortaya çıksın. Futbolun bedelini nasıl olsa o markette verdiğin kredi kartı, o maç seyrederken içtiğin bira, o bir yandan bilgisayardan oynadığın bahis, o maç yokken açıverdiğin futbol oyunları ödüyor zaten. Kimsenin sana ve küfürlü kalabalığına ihtiyacı yok.
Televizyona çıkıp hiddetle konuşan adamlar, aynı kuralı iki hafta önce böyle, üç hafta sonra şöyle yorumlarken, kimsenin dikkat bile etmediği detaylara anlam yüklemeye çalışırken, işlerinin ne kadar zor olduğunu gözümüze sokmak istiyorlar asıl... Ki biz evde oturmaya, gözümüzü, o biraz önce seyrettiğimiz ama atılan iki gol dışında kayda değer hiçbir şey göremediğimiz maçın ‘perde arkasını’ merak etmeye devam edelim. Yöneticiler o toplantıları o düdüğün, o kuralın, o deplasmanda kaybedilen iki puanın peşinde oldukları için yapmıyorlar tabii...‘Benden iyi kimse savunamaz’Bu sadece “Bizim takımın hakkını benden iyi kimse savunamaz ey taraftar” tiyatrosu. Ve bütün bunların, sırf ertesi günkü ofis geyiğinden mahrum kalmamak için seyreden senin benim tarafımdan meşrulaştırıldığını bilmekse en korkuncu. Ama umutluyum. Bu kriz koskoca kapitalist dünyayı yıktı, ‘bu’ futbol dünyasını da yıkacaktır. Bir gün... Mutlaka...
İyi ama bu nasıl ‘Süper’lik?
Bu sezon benim için asıl enteresan olan gol olana kadar ‘dişe diş, kana kan, bizim sizden alınacak var mıydı bir intikam’ tadında oynanan bir sürü maçın, gol olduktan sonra, “Aman aaabiii, biz kim bunları yenmek kim?” tadına bürünmesi. Ya da maçı kazanması beklenen ama gol kaydına muvaffak olamayan takımın, bir noktada hakemin bir kararına sinirlenerek sahadaki oyuncusu, tribündeki seyircisi, yedeği, antrenörü topyekun hakeme bağırmaya başlaması... Hem bağırıp hem futbol oynamak mümkün olmadığından, haliyle oyun duruyor, futbolcular hakeme bağırmaktan önce konsantrasyonlarını, sonra maçı kaybediyorlar... Korner olmadan, kaleye doğru dürüst bir şut çekilmeden biten maçlar oluyor ama “Saha karıştı, futbolcular hakemin etrafında” yorumunu duymadan bitirebildiğimiz bir maç olmuyor hamdolsun... E tabii, bunun bir de ‘dış dinamikleri’ var. Sadece geçen hafta Adnan Sezgin, Adnan Polat, Ali Koç, Aziz Yıldırım, Oğuz Sarvan hepsi düzenledikleri basın toplantılarıyla çok önemli bişiler bişiler anlattılar kameralara. Bu dert anlatıcı-hesap sorucu-tehdit savurucu-elini masaya vurucu gruba arada federasyon da karışıyor, doğal olarak. Bir ağlak koro, bir kaybedenler kulübü... Hepsi kaybediyorsa, kim kazanıyor diye düşünürdüm naiflik dönemlerimde. Sonunda buldum...
‘Nasıl özgür oluruz’?..“
Modern hayat kaostan beslenir. Gazetelerdeki 10 haberin dokuzu kötü haberdir. Sistem seni dışarıda kötü bir dünyanın, eli silahlı teröristlerin, katillerin, patlamaya hazır bombaların, hırsızların olduğuna inandırmak ister ki sen markete gidip koca bir alışveriş arabasını ıvır zıvırla doldur, birkaç dvd al ve sıcacık battaniyenin altına büzüşüp senin yapman gereken şeyleri başkalarının yapmasını televizyondan seyret” diyor şu an okumakta olduğum ‘How To Be Free’ (Nasıl Özgür Oluruz) isimli kitabın yazarı Tom Hodgkinson. Takım oyunuydu, kardeşlikti, paslaşmaktı, birlikte kazanmaktı derken ‘komünist’ bir sistem olmasını beklediğimiz futbol da aslında kapitalist. İşte bu yüzden kapitalist dünyanın modellerini kullanarak yaşıyor. Kaostan besleniyor. Spor sayfalarında da iyi haber yok, futbolda da evdeki seyirci inatla statların tehlikeli, pis, kalabalık, dakika başı kavga çıkan, tuvaletleri kokan, giriş çıkışlarda insanın cep telefonunu çaldırdığı, karısının kızının ellendiği yerler olduğuna inandırılmaya çalışıyor ki dekoderler satılsın, kablo TV’ler alınsın, markete gidilip koca alışveriş sepetleri bira ve cipsle doldurulsun, evin güvenli sıcağına değil bir, birkaç maçı aynı anda seyretmenin çok daha güzel olduğu ortaya çıksın. Futbolun bedelini nasıl olsa o markette verdiğin kredi kartı, o maç seyrederken içtiğin bira, o bir yandan bilgisayardan oynadığın bahis, o maç yokken açıverdiğin futbol oyunları ödüyor zaten. Kimsenin sana ve küfürlü kalabalığına ihtiyacı yok.
Televizyona çıkıp hiddetle konuşan adamlar, aynı kuralı iki hafta önce böyle, üç hafta sonra şöyle yorumlarken, kimsenin dikkat bile etmediği detaylara anlam yüklemeye çalışırken, işlerinin ne kadar zor olduğunu gözümüze sokmak istiyorlar asıl... Ki biz evde oturmaya, gözümüzü, o biraz önce seyrettiğimiz ama atılan iki gol dışında kayda değer hiçbir şey göremediğimiz maçın ‘perde arkasını’ merak etmeye devam edelim. Yöneticiler o toplantıları o düdüğün, o kuralın, o deplasmanda kaybedilen iki puanın peşinde oldukları için yapmıyorlar tabii...‘Benden iyi kimse savunamaz’Bu sadece “Bizim takımın hakkını benden iyi kimse savunamaz ey taraftar” tiyatrosu. Ve bütün bunların, sırf ertesi günkü ofis geyiğinden mahrum kalmamak için seyreden senin benim tarafımdan meşrulaştırıldığını bilmekse en korkuncu. Ama umutluyum. Bu kriz koskoca kapitalist dünyayı yıktı, ‘bu’ futbol dünyasını da yıkacaktır. Bir gün... Mutlaka...
28 Mart 2009 Cumartesi
Susturucu İspanya'ya Karşı
'' El Nino'' Torres fırtınasını bu stoperler ile durdurabilirsek Semih 90 bin kişiyi susturabilir belki.Futbolu ,dünyanın en popüler sporu yapan da bu zaten.Hayat gibi sürprizlere açık olması.Orta sahası ve hücum hattı şu anda en kaliteli milli takım olan İspanya ile oynayacağız bu akşam...Yazıyı Talay Erker gibi bitireyim,''Bu maçta herşey olur,beraberlik olmaz.''
27 Mart 2009 Cuma
Hafta Sonu Futbol
26 Mart 2009 Perşembe
Bu Topraklardan Drogba Çıkar mı ?
Çok uzun zamandır yazmak istediğim bir konu var...UEFA,lig,işler derken elim gitmedi bir türlü. Dünya Kupası elemelerindeki milli takımımız İzmir'de Fildişi Sahilleriyle özel maçta karşı karşıya geldi.Gökhan Ünal ve Drogba'nın karşılıklı golleri ile maç 1-1 bitti.Özel maçlarda bizim Milli takımın konsantrasyon problemi malum.Zaten son Avrupa şampiyonasında ki oyunumuz ile yumurta kapıya gelmeden işin ciddiyetini anlamadığımız ortaya çıkmıştı. Chelsea'de yıllardır oynadığı futbol ile maddi manevi neredeyse herşeye doymuş bir futbolcunun maçın sonlarındaki hırsını ve attığı golden sonraki sevincini görünce bu topraklardan kolay kolay Drogba çıkmayacağını bir kez daha anladım.Fotoğrafı özellikle seçtim,o maçta Servet ile girdiği ikili bir mücadele de kramponu, çorabı yırtıldı ve ayağından yaralandı.O dakika da çıksa böyle bir özel maçta kimse niye çıktı diyemezdi.Oyunda kaldı,tüm hırsı ile maça asıldı ve son dakikada golü attı.Bacağında en ufak ağrı sızı hissedenlerin oyundan çıkmaya çalıştığı ve büyük takıma gelince küçük dağları ben yarattım havasında İstanbul gecelerine akan futbolcuları görünce Drogba'nın niye Chelsea'de yıllardır zirvede olduğunu daha iyi anlıyorum.
CR7
Futbol dünyasında bu adama gıcık olan çok kişi var.Geçen sezon lig ve Avrupa kupasında olağanüstü bir performans gösterdiği için ona diş bileyenler birşey diyemedi.Bu sezon Şampiyonlar liginden elenirlerse ve ligi Liverpool alırsa vay haline.Real Madrid'e gidicem diye tutturduğu dönemler hatırlanır Old Traford'da.
Hugo Suat
Suat'ın Konyaspor'da,Tugay'ın Galatasaray'da oynadığı dönem...Sene 1991 ya da 1992 yanlış hatırlamıyorsam.Galatasaray'ın altyapısında yetişen Suat Konyaspor'da kiralık oynamıştı ancak Efes Pilsen reklamı nedeni ile emin olamadım :) Konyaspor dışında başka bir takımın formasını da mı giydi acaba Suat?
23 Mart 2009 Pazartesi
22 Mart 2009 Pazar
Lincoln'ün Geldiği Nokta...
Devre arası yapılan değerlendirmelerde sezonun ilk yarısının tartışmasız en büyük yıldızı Lincoln'dü.Attığı ve attırdığı gollerle lige damgasını vuruyordu.Sadece üç ayda aynı kişinin fotoğrafı bu kadar değişebiliyorsa bunu sadece Lincoln'ün yaptıkları ya da yapmadıkları ile açıklayamazsınız.
Onun hakkında iki senedir söylenmedik söz kalmadı olumlu ve olumsuz anlamda.Ama onu en iyi anlatan yazı köyün delisi Bilgin Gökberk'ten geldi...
Onun hakkında iki senedir söylenmedik söz kalmadı olumlu ve olumsuz anlamda.Ama onu en iyi anlatan yazı köyün delisi Bilgin Gökberk'ten geldi...
Pasta alla Puttanesca bir Napoli makarnası.Puttana ‘o...’ demek.Anladınız.‘O...’ usulü makarna...Ben bayılırım.Niye ‘o...’ usulü?Sıcak ,çok baharatlı, çok acılı bir sosu ve insanı kendinden geçiren, tahrik eden bir kokusu var.“Ye beni” diyor.İlk defa yiyince ter basar, kalp çarpar, nabız yükselir.İkinci de biraz daha iyi gelir.Üçüncü de biraz daha...Sonra alışırsınız.Alışınca da şahanedir.‘Puttana’ bu yüzden.Herhalde.***Maradona Napoli’deyken Floransa’da talebeydim, her maçına giderdim.Başka bir şehirde barınamazdı Arjantinli.Sülalece yaşıyorlardı,her hafta biri bir rezalet çıkarıyordu.Hemen üstü örtülüyordu.Sadece bir maç değildi oynanan, bir sosyal patlamaydı,ezilen güneyli her hafta kuzeye Maradona’yla patlıyordu ,isyan ediyordu.Her maç bir ihtilaldi.Tarihindeki en büyük başarılar böyle geldi.Maradonasız olmazdı.Onu yönetenlerin-Moggi de vardı- heykelleri dikildi,yaşarken cennetlik oldu hepsi.Onlarsız hiç olmazdı.***Cazip, çekici, dikkat çeken kadınla herşey olunur, huzurlu olunmaz.İyi laftır.Aklınıza ne geliyorsa olursunuz onla.Huzurlu olamazsınız.Ve...Bu tip kadınlar bir iki kere çıkar hayatta karşınıza.Ne kadar kalırlarsa sizde, ne kadar tutabilirseniz onları,hiç tatmadığınız ,hiç bir kadının tattıramayacağı duyguları tadarsınız.Huzur hariç.***Galatasaray’ın başına bu 10 belasını saran Hagi.Bir kere onun -10’un- tadını aldı Galatasaraylı.Alıştı.10 sene bir 10 aradı, onu aradı, bulamadı, gibisini aradı.Bulamadı.Gibisinin gibisini buldu.Lincoln’ü.10 dakika huzurlu olamıyor.10’lar böyle. Cazip, çekici, dikkat çeken kadınlar gibi.Gibileri de...Gibilerinin gibileri de...***Hagi kolay adam mıydı?Hayır.Ya Terim?Olur mu?Terim onu, o Terim’i, sıradışı Süren ikisini de idare etti.UEFA böyle geldi...Canaydın ikisini de edemedi mesela...Ne Terim’i,ne Hagi’yi.***Her kadın 250 gram ‘o...’ olmalıdır, 500 gram ‘o...’ olursa ‘o...’ olur.Napoli lafıdır.Her 10 da , 250 gram ‘böyle’ olmalıdır.Lincol 400 gram.Bazen 500 gram ‘böyle’ oluyor.Bazen 600...Hikayenin özü bu.Gerisi mi?Hikaye.***Papa Vatikan’daki Sistine Şapeli’nin tavanını Mikelanj’a verdi.Mikelanj ustaların ustasıydı,sıradışıydı ama tam arızaydı,megalomandı.Papa da sıradışıydı.Dayandı.Tutucu, gerici,yeniliğe kapalı papazlar bizim futbol medyasının papazları gibi “kov bu herifi” dediler.Kovmadı.O olağanüstü tavan böyle ortaya çıktı.Mikelanj olmasa o tavan olmazdı.O Papa olmasa o tavanın konusu bile olmazdı***Ki...Lincoln’un ne alakası var bunlarla değil mi?Onlar kiiiim ,o kim değil mi?Aynen böyle.Ki...Lincoln bir Pele değil.Bir Maradona da...Bir Hagi de...Bir Zidane da...Ki...Kendi zorla gelmedi.Ki...Almanya’da da böyleydi
Bülent Korkmaz,ama Saçmalar !
Galatasaray taraftarının neredeyse tamamında sonsuz kredisi olan Bülent Korkmaz 1 ay gibi bir sürede kendini bitirmek üzere.Kocaelispor'dan o malum gece 5 gol yenmeseydi bu maçı Bülent Korkmaz evinde izliyor olacaktı o kesin...Skibbe zamanında taraflı tarafsız herkesin hemfikir olduğu bir konu vardı.Galatasaray oynadığı maçı kaybetse bile hücum zenginliği ile izleyenlere heyecan ve keyif veriyordu.Bülent Korkmaz dönemi ile oynanan futbol, pozisyon zenginliği açısından çok değişiklik gösterdi.İyi keman çalmak için sürekli tekrar yapmak gerekir doğal olarak ama iyi bisiklete binmek için sürekli bisiklete biniyor olmanız gerekmez.Bir kere öğrendiniz mi on sene sonra bile binseniz sorun yaşamazsınız.Nereye mi gelmeye çalışıyorum.Futbol çok basit bir oyundur ama kendi içinde kuralları vardır.Eğer Fenerbahçe'nin 3 ,Trabzonspor'un 3 Beşiktaş ve Sivasspor'un 2 puan kaybettiği bir haftada kazanmanız halinde 13 puanlık bir avantaj sağlayacağınız bir maçta rakibiniz 50.dk da 10 kişi kalmışken hücum edemeyip bir de gol yedikten sonra Lincoln'ü oyuna almayarak üstelik Kewell'ı çıkarıp Mehmet Güven'i oyuna alıyorsanız bunun hesabını taraftara vermek zorundasınız.Bunu disiplinle,takım olmakla falan açıklayamazsınız.
Fark Var !
21 Mart 2009 Cumartesi
Fenerbahçe'de Son Durum
CL Çeyrek Final Eşleşmeleri
Gol Olur
Jol'den Galatasaray Yorumu
''Sezon başında Galatasaray'dan teklif aldım. Ancak ellerinde on kişilik bir liste vardı. Ben kabul etmedim. Ancak dünkü seyirciyi ve atmosferi gördükten sonra birgün Türkiye'de çalışmanın hayalini kuruyorum. Birgün mutlaka buraya gelmek istiyorum. Galatasaray'ın elenmesindeki en önemli etken Lincoln'ün oyundan alınmasıydı. Çünkü Baros'a tek ara pası atacak oyuncu oydu. Ne olursa olsun Lincoln tarzında bir oyuncu asla oyundan alınamaz. Galatasaray'ı ikinci yarıda çözdük. Çünkü kanatlarının zayıf olduğunu gördüm. Mehmet Topal'ı sıkı bir şekilde takip ediyorum, ettiriyorum. Müthiş bir oyuncu."
UEFA Kupasına Veda
Eğer Galatasaray’ın başında Lucescu gibi kurt bir teknik adam olsa Kewell değil stoper kalede oynasa 2-0 dan bu tur verilmezdi bana göre.Bu sezon UEFA kupası bittiğinde bitecekti benim için Türkiye liginden zerre keyif almadığım için o yüzden oyuna devam diyordum oyunun içinde kaldığımız sürece.Oyun bitti.Bazen bir fotoğraf ya da bir cümle bile sayfalar dolusu yazının yerini alabiliyor.Biz Türk gibi başladık,onlar Alman gibi bitirdi.Yani biz heyecanlı ve coşkulu onlar ise disiplinli ve mantıklıydı.Kewell,Arda,Ayhan ve Baros’un iyi oyunu tur için yetmedi.
Bülent Korkmaz uzun bir yazı konusu olmayı hak etti Bordeaux,Trabzonspor ve Hamburg perfonmansı ile.Fatih Terim ve Lucescu’dan çok şey öğrendim demişti.Son dakikada kazanma şansı eğer Terim’den geliyorsa bunu 4-3 biten Bordeaux maçında gösterdi.Keşke Lucescu’dan da galip durumdayken oyunu kontrolünde tutmayı öğrenseydi de Trabzonspor ve Hamburg maçlarını kazansaydık.
"2-0 gibi bir avantajlı skoru da yakaladık. 0-0'a da turu geçiyorduk. Ama Bordeaux maçında da aynı olay oldu. 5 dakika içinde 2 gol yedik. İlk golden sonra 10 dakika geçseydi daha farklı olabilirdi. Üstüste iki gol yiyince takım demoralize oldu".Diye demeç verdi maç sonrası Korkmaz.Oyuncu değişikliği 2-2 de değil 2-0 önde iken yapılmalıydı zaten.Maçı hala futbolcu gözüyle izliyor maalesef Bülent Korkmaz.Oyuna müdahele geç ve yanlış yapıldı.Maç 2-0 olmuşken O dakikaya kadar görevini iyi yapmaya çalışmış Serkan çıkartılıp Sabri sağ beke alınarak savunmanın önüne Mehmet Güven takviyesi yapılmalıydı.Mehmet Güven’i bu takıma yakıştıramıyorum ama maçın o anında hiç bir şey yapmasa kalabalık yapardı savunmanın önünde.İlk maçta Emre atılıp takım 10 kişi kaldığında mecburen Kewell’ın savunmaya geçmesini anlarım ama 90 dakika Kewell’ı stoper oynatmak,çok güzel piyano çalan birine darbuka çaldırmaya benziyor.3-4 lük Kadıköy’deki maçta Pancu’nun kaleye geçmesi kadar fantastikti Kewell’ın yaptığı.Servet’in sakatlığı olmasa çok büyük bir ihtimalle turu geçen Galatasaray olacaktı.
Bu defans hattı ile Hamburg’un gol atması değil maç 2-0 oluncaya kadar çok dikkatli oynayan takımın 5 dk da dağılıp 2 gol yemesidir tuhaf olan.
Bu benim tamamen kişisel görüşüm,maç 2-0 iken Lincoln’ün çıkarılmasını anlarım ancak maç 2-2 olduysa ve gol atmadığınız sürece maç ve tur gidiyorsa ben öyle adamı sahada tutarım her ne olursa olsun.Vereceği bir pas ya da vuracağı bir top her şeyi değiştirir böyle adamların.Lincoln’e sallayan herkese soruyorum.Hangisinden daha kötü oynadı sahada olduğu sürece?Ümit mi,Hasan mı yoksa Nonda mı.6 aydır oynamayan pehlivan kıvamındaki Hasan’ı Almanya’da ki maçta son 10 dk. ayağında topu oyalasın diye oynatmayı anlarım da bu maçta kurtarıcı diye sokmanın nesini anlayayım? Ümit Milli takımın devamlı oyuncusu ! Semih Kaya’nın maç eksiği varsa Hasan’ın ne eksiği var.
Galatasaray taraftarını üzen nokta şudur. 3-0 yenilsek üzülmezdik.2-0 öne geçilen maçta teknik adam hatalarıyla kaybetmek kızdırdı bizleri.Ne yapalım sağlık olsun oyun bitti ama hayat devam ediyor.
Bülent Korkmaz uzun bir yazı konusu olmayı hak etti Bordeaux,Trabzonspor ve Hamburg perfonmansı ile.Fatih Terim ve Lucescu’dan çok şey öğrendim demişti.Son dakikada kazanma şansı eğer Terim’den geliyorsa bunu 4-3 biten Bordeaux maçında gösterdi.Keşke Lucescu’dan da galip durumdayken oyunu kontrolünde tutmayı öğrenseydi de Trabzonspor ve Hamburg maçlarını kazansaydık.
"2-0 gibi bir avantajlı skoru da yakaladık. 0-0'a da turu geçiyorduk. Ama Bordeaux maçında da aynı olay oldu. 5 dakika içinde 2 gol yedik. İlk golden sonra 10 dakika geçseydi daha farklı olabilirdi. Üstüste iki gol yiyince takım demoralize oldu".Diye demeç verdi maç sonrası Korkmaz.Oyuncu değişikliği 2-2 de değil 2-0 önde iken yapılmalıydı zaten.Maçı hala futbolcu gözüyle izliyor maalesef Bülent Korkmaz.Oyuna müdahele geç ve yanlış yapıldı.Maç 2-0 olmuşken O dakikaya kadar görevini iyi yapmaya çalışmış Serkan çıkartılıp Sabri sağ beke alınarak savunmanın önüne Mehmet Güven takviyesi yapılmalıydı.Mehmet Güven’i bu takıma yakıştıramıyorum ama maçın o anında hiç bir şey yapmasa kalabalık yapardı savunmanın önünde.İlk maçta Emre atılıp takım 10 kişi kaldığında mecburen Kewell’ın savunmaya geçmesini anlarım ama 90 dakika Kewell’ı stoper oynatmak,çok güzel piyano çalan birine darbuka çaldırmaya benziyor.3-4 lük Kadıköy’deki maçta Pancu’nun kaleye geçmesi kadar fantastikti Kewell’ın yaptığı.Servet’in sakatlığı olmasa çok büyük bir ihtimalle turu geçen Galatasaray olacaktı.
Bu defans hattı ile Hamburg’un gol atması değil maç 2-0 oluncaya kadar çok dikkatli oynayan takımın 5 dk da dağılıp 2 gol yemesidir tuhaf olan.
Bu benim tamamen kişisel görüşüm,maç 2-0 iken Lincoln’ün çıkarılmasını anlarım ancak maç 2-2 olduysa ve gol atmadığınız sürece maç ve tur gidiyorsa ben öyle adamı sahada tutarım her ne olursa olsun.Vereceği bir pas ya da vuracağı bir top her şeyi değiştirir böyle adamların.Lincoln’e sallayan herkese soruyorum.Hangisinden daha kötü oynadı sahada olduğu sürece?Ümit mi,Hasan mı yoksa Nonda mı.6 aydır oynamayan pehlivan kıvamındaki Hasan’ı Almanya’da ki maçta son 10 dk. ayağında topu oyalasın diye oynatmayı anlarım da bu maçta kurtarıcı diye sokmanın nesini anlayayım? Ümit Milli takımın devamlı oyuncusu ! Semih Kaya’nın maç eksiği varsa Hasan’ın ne eksiği var.
Galatasaray taraftarını üzen nokta şudur. 3-0 yenilsek üzülmezdik.2-0 öne geçilen maçta teknik adam hatalarıyla kaybetmek kızdırdı bizleri.Ne yapalım sağlık olsun oyun bitti ama hayat devam ediyor.
20 Mart 2009 Cuma
Hafta Sonu Futbol
21 Mart Cumartesi
15.30 Gaziantepspor - Trabzonspor (LİG TV)
16.30 Stuttgart - Hertha Berlin (KANAL 24)
19.00 Sivasspor - Beşiktaş (LİG TV)
20.00 Le Havre - Bordeaux (KANAL A)
21.30 Roma - Juventus (NTVSPOR)
22.00 Marseille - Nantes (KANAL A)
22 Mart Pazar
16.00 İnter - Reggina (NTVSPOR)
18.00 Lyon - Sochaux (KANAL A)
18.00 Real Madrid - Almeria (NTVSPOR)
18.00 Schalke 04 - Hamburg (KANAL 24)
19.00 Galatasaray - Eskişehirspor (LİG TV)
20.00 Barcelona - Malaga (NTVSPOR)
22.00 Toulouse - PSG (KANAL A)
15.30 Gaziantepspor - Trabzonspor (LİG TV)
16.30 Stuttgart - Hertha Berlin (KANAL 24)
19.00 Sivasspor - Beşiktaş (LİG TV)
20.00 Le Havre - Bordeaux (KANAL A)
21.30 Roma - Juventus (NTVSPOR)
22.00 Marseille - Nantes (KANAL A)
22 Mart Pazar
16.00 İnter - Reggina (NTVSPOR)
18.00 Lyon - Sochaux (KANAL A)
18.00 Real Madrid - Almeria (NTVSPOR)
18.00 Schalke 04 - Hamburg (KANAL 24)
19.00 Galatasaray - Eskişehirspor (LİG TV)
20.00 Barcelona - Malaga (NTVSPOR)
22.00 Toulouse - PSG (KANAL A)
19 Mart 2009 Perşembe
Dörtlü SavunMA !
Sene başından beri yazdığım bir şey var…Turnuvaya devam ettiğimiz sürece keyfini çıkarıyorum.Yani ‘’Oyuna Devam’’.Bu gece sahaya çıkacak muhtemel savunma dörtlüsünü düşününce aklıma 2000 senesindeki UEFA kupası macerası geliyor,gülümsüyorum.
Capone-Bülent-Popescu-Hakan şeklinde olan dörtlü savunmanın bugünkü karşılığı kabus gibi…Sabri-Mehmet Güven-Hakan-Volkan.
İki sezondur insanüstü bir çabayla oynayan Servet’in bir süre sonra dağılacağını düşünürken kasık sakatlığı yaşamayıp tarak kemiğinden darbeye bağlı sakatlık yaşaması şanssızlık tabii ki.Emre Güngör ve Emre Aşık’ta olmayınca savunma korku tüneline benzedi.Bu arada bana kalırsa Kewell defansta saatli bomba ise Mehmet Güven atom bombasıdır.Akşama şenlik var,haydi hayırlısı.
Capone-Bülent-Popescu-Hakan şeklinde olan dörtlü savunmanın bugünkü karşılığı kabus gibi…Sabri-Mehmet Güven-Hakan-Volkan.
İki sezondur insanüstü bir çabayla oynayan Servet’in bir süre sonra dağılacağını düşünürken kasık sakatlığı yaşamayıp tarak kemiğinden darbeye bağlı sakatlık yaşaması şanssızlık tabii ki.Emre Güngör ve Emre Aşık’ta olmayınca savunma korku tüneline benzedi.Bu arada bana kalırsa Kewell defansta saatli bomba ise Mehmet Güven atom bombasıdır.Akşama şenlik var,haydi hayırlısı.
16 Mart 2009 Pazartesi
Kıyafet Sorunsalı...
Gol Sevinci # 3
15 Mart 2009 Pazar
Liverpool 4x4
Dört gün içinde Real Madrid ve M.United gibi üst düzey iki takıma 4 gol atmak için Liverpool olmak gerekiyor galiba...C.Ronaldo'yu antipatik ve şımarık bulanlar bu fotoğrafta başı öne düşünce mutlu olmuştur herhalde.
Galatasaray'ın turuncu formasına sallayanlar,Liverpool'un gri formasına ne der acaba?Galatasaray ne kadar parçalı sarı-kırmızı forma ise Liverpool'da o kadar düz kırmızı formadır.Tek eleştiriyi kabul ederim.Takım evinde oynarken o takım ile özdeşleşmiş formasını giymeli bence.Anfield Road sahasına nasıl hep kırmızı forma ile çıkılıyorsa,Ali Sami Yen'e de parçalı sarı-kırmızı forma ile çıkılmalı her maç.Turuncu,beyaz formalar deplasman maçlarında giyilmeli bana göre.Böyle bir gelenek maalesef bizim kulüplerimiz için oluşmadı.Bu konuda fikri olanların paylaşmasını isterim.
14 Mart 2009 Cumartesi
Mahallenin Ağır Abisi
Kumsalda
Maçtan Geriye Kalanlar...
Bu pozisyonun gol olmaması turu getirdi belki de.İnanılmaz bir şekilde golü kaçırdı Olic.
Schalke 04 takımından ayrıldığından beri kapatamadığı bir hesabı var Almanya futbolu ile...Geçen sezon B.Leverkusen maçında yedek oturmak nasıl koyduysa bu maçta da kenara alınmak o kadar koydu Lincoln'e...İtirazı hırsından anlayacağınız.Herta Berlin maçındaki resitalin bir benzerini yapmak için çıkmıştı sahaya.Gazeteciler bayılır bu mevzulara bence konu çoktan kapanmıştır.
Hesap Kesim Tarihi :19 Mart
Kewell’ın son 35 dk.stoper oynadığı bir maçtan söz ediyoruz,teknik analiz yapmak biraz tuhaf olur.Maçtan bana kalanları yazayım,mevcut kadro ile çıkabilecek en iyi 11 vardı sahada.Kalede De Sanctis,sağda Sabri orta da Emre ve Hakan solda Volkan geri dörtlüyü oluşturdu.Orta saha Kewell,Barış,Ayhan,Arda önlerinde Lincoln forvette Nonda ile başladı maça.Ben olsam Nonda yerine Ümit ile başlardım.Daha hırslı ve kale önünde gol vuruş yüzdesi daha yüksek.Hamburg takımında Olic’in olmaması ilginç bir tercihti.Petric ile birlikte takımın en etkili iki oyuncusundan biri bu sezon.Cezalı Baros sahada olsa ilk yarı 0-1 değil daha farklı olurdu.Nonda topu ne kadar tutup geriden geleni bekliyorsa,Baros’ta topu alıp kaleye o kadar direkt gidiyor sahada iken.
Lincoln sahadayken kötü oynamıyordu bence ancak kırmızı kart sonrası Bülent Korkmaz kementi ona attı kenara almak için.Mehmet Güven kale çizgisinden topu çıkarmayı geçtim,yaptığı ortaya koşup kafa vursa gene bu takımın oyuncusu değil ve gelecek sezonda takımda kalırsa yuh diyeceğim artık.Bülent Korkmaz sonrası Arda’nın savunmaya yardım etme yönü daha ön plana çıkmaya başlasada bence Arda maçta çok erken yoruldu.Bir ara ayakta duramıyordu ikili mücadelelerde.Defansta Hakan Balta klasik iyi oyununu oynadı stoperde olmasına rağmen.Orta sahada da Ayhan ve Barış rakibi bozmada iyi topu olumlu kullanmada vasattılar.De Sanctis üç pozisyonda devleşti kalede,kötü kaleci diyeni futbol Tanrısı çarpar.Maça konsantrasyonu üst düzeyde.Mondragon gibi yaşıyor maçı kale çizgisinde.Kewell’ın Emre’nin kırmızı kartından sonra savunmanın ortasına geçip üst düzey mücadele göstermesi bence en az Bülent’in UEFA finalinde omzunu sardırıp maça devam etmesi kadar fantastikti.Bordeaux maçı rövanşı için hesap kesim tarihi 26 Şubat yazmıştım.19 Mart'ta biter bu tur.Çeyrek finaldeki maçı bekleriz.Oyuna devam.
Lincoln sahadayken kötü oynamıyordu bence ancak kırmızı kart sonrası Bülent Korkmaz kementi ona attı kenara almak için.Mehmet Güven kale çizgisinden topu çıkarmayı geçtim,yaptığı ortaya koşup kafa vursa gene bu takımın oyuncusu değil ve gelecek sezonda takımda kalırsa yuh diyeceğim artık.Bülent Korkmaz sonrası Arda’nın savunmaya yardım etme yönü daha ön plana çıkmaya başlasada bence Arda maçta çok erken yoruldu.Bir ara ayakta duramıyordu ikili mücadelelerde.Defansta Hakan Balta klasik iyi oyununu oynadı stoperde olmasına rağmen.Orta sahada da Ayhan ve Barış rakibi bozmada iyi topu olumlu kullanmada vasattılar.De Sanctis üç pozisyonda devleşti kalede,kötü kaleci diyeni futbol Tanrısı çarpar.Maça konsantrasyonu üst düzeyde.Mondragon gibi yaşıyor maçı kale çizgisinde.Kewell’ın Emre’nin kırmızı kartından sonra savunmanın ortasına geçip üst düzey mücadele göstermesi bence en az Bülent’in UEFA finalinde omzunu sardırıp maça devam etmesi kadar fantastikti.Bordeaux maçı rövanşı için hesap kesim tarihi 26 Şubat yazmıştım.19 Mart'ta biter bu tur.Çeyrek finaldeki maçı bekleriz.Oyuna devam.
Zenit'in Yeni 3 Numarası Meira
Benfica,Stuttgart ve Portekiz Milli takımının önemli oyuncusu,şampiyonluklar yaşamış kaptanı Meira'nın Galatasaray kariyeri bitti. Son UEFA kupası şampiyonu Zenit'in yeni transferi Fernando Meira...Popescu'dan sonra ilk defa defanstan topu çıkaracak yetenekte bir savunma oyuncusu diye tanıtılmıştı Galatasaray'a geldiğinde ama maya tutmadı bir türlü.Tek hamle şansı olan kaçırdığı adamı yakalayıp topu alacak hızda değildi maalesef.Gelmesi değil ama gitmesi çok tartışıldı.Yazının sonunu Türk muhabbeti ile bitireyim,Esmer, Akdenizli Meira Rus kızları için bulunmaz maden olur artık!
Ağlama Duvarı TürBÜLENT !
13 Mart 2009 Cuma
Fenerbahçe'de Büyük Şok !
Ne zaman oynadı da 4.sarı karta ulaştı anlamak zor...Fenerbahçe'ye geldiğinden beri takım adına yaptığı tek olumlu hareket formadaki armayı öpmesi herhalde!
Sarı kart cezalısı olduğu için Bursaspor maçında oynayamayacak.Büyük kayıp,yeri dolmaz.
Sarı kart cezalısı olduğu için Bursaspor maçında oynayamayacak.Büyük kayıp,yeri dolmaz.